Isabel Muñoz Pera Müzesi’nde Sanatseverlerle Buluşuyor
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi 17 Eylül’e kadar iki fotoğraf sergisine ev sahipliği yapıyor.
Türkiye’nin en önemli arkeolojik alanlarından Göbeklitepe ve çevresini konu alan Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikâye sergisi insanlık tarihinin bu gizemli coğrafyasını Muñoz’un etkileyici bakış açısından keşfetme imkânı sunuyor. İstanbul’un güncel görsel anlatılarını bir araya getiren Zamane İstanbulları ise İstanbul’da yaşayan 11 fotoğrafçının megakentten çarpıcı kesitler sunan işlerini sanatseverlerle buluşturuyor.
İnsanlık tarihinin gizemli coğrafyasına keşif yolculuğu
Ünlü fotoğrafçı Isabel Muñoz Göbeklitepe ve çevresini konu alan çalışmalarıyla Pera Müzesi’nde sanatseverlerle buluşuyor. Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikâye başlıklı sergi, dünyanın en eski kült alanı olabileceği düşünülen ve 2018’den bu yana UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Taş Tepeler’den Göbeklitepe, Karahantepe ve Sayburç’u, Muñoz’un etkileyici bakış açısından keşfetme imkânı sunuyor.
Farklı coğrafyalardan insanları ve kültürleri konu alan monokromatik portreleriyle tanınan Isabel Muñoz, sık sık ziyaret ettiği Türkiye’de semazenlerden zeytinyağı işçilerine, yağlı güreşlerden Sulukule Romanları’na farklı konular üzerine eğilmişti. Sanatçı, Pera Müzesi’nde ziyarete açılan yeni sergisinde, çok etkilendiği Göbeklitepe ve çevresinde, gizem, köken ve sonsuzlukla ilgili soruların peşinden gidiyor.
Kadim yöntemler ve yeni teknikler bir arada
Isabel Muñoz: Yeni Bir Hikâye - Göbeklitepe ve Çevresinden Fotoğraflar, Muñoz’un etkileyici bakış açısından insanlık tarihinin bu gizemli coğrafyasını keşfetme imkânı sunarken, ünlü fotoğrafçının kullandığı yeni yöntem ve baskı teknikleri açısından da sürprizler içeriyor.
Sanatçının kadim zamanlarda kullanılan yöntemlerden ilhamla geliştirdiği “Tepetype” tekniğini ilk defa kullandığı fotoğraflar ve Karahantepe’deki insan başı figürüne EEG yardımıyla beynindeki elektrik dalgalarını yansıttığı sıra dışı otoportreyi de içeren ilgi çekici eser, bu yenilikçi çalışmalar arasında yer alıyor.
Sergiye eşlik eden katalogda, François Cheval’in küratoryal metniyle birlikte, Yekhan Pınarlıgil’in fotoğraf pratiğinin ışıkla ilişkisini ve Muñoz’un çalışmalarında hafızanın rolünü inceleyen yazısı ve Merve Akar Akgün’ün sanatçıyla gerçekleştirdiği söyleşi yer alıyor.
Megakent İstanbul’un binbir yüzü
Refik Akyüz ve Serdar Darendeliler’in küratörlüğünde gerçekleşen Zamane İstanbulları sergisi, İstanbul’da yaşayan ve üreten 11 fotoğrafçının megakenti odağına alan çalışmalarını farklı temalar altında buluşturuyor. Silva Bingaz, Osman Bozkurt, Ci Demi, Kıvılcım S. Güngörün, Ekin Özbiçer, Emin Özmen, Ahmet Sel, Ali Taptık, Kerem Uzel, Erdem Varol, Cansu Yıldıran’ın işlerinden oluşan fotoğraf sergisi, sanatçıların kenti kişisel bir etkileşim alanı olarak yorumlama pratiklerini ve İstanbul sokaklarında karşımıza çıkan olağanüstü, bir o kadar da olağan tuhaflıkları gündeme getiriyor.
İstanbul hakkında araştıran, düşünen, kurmacalar üreten bir grup yazarın; Yaşar Adnan Adanalı, Fırat Genç, Şebnem İşigüzel, Melisa Kesmez, Biray Kolluoğlu, N. Gamze Toksoy ve Sibel Yardımcı’nın sergi kataloğu için kaleme aldıkları metinler, Zamane İstanbulları’na önemli bir katman daha ekliyor.
Öykülerin ses verdiği fotoğraflar
Sergide yer alan fotoğraflar, bir öykü dizisine de ilham oldu. Pera Müzesi web sitesi üzerinden okunabilen Zamane Öyküleri adlı diziye, Pelin Buzluk, fotoğrafçı Kerem Uzel’in Dönüşümü Beklemek serisinden ilham alan "Kömür" öyküsüyle katkıda bulundu.
Ci Demi’nin Her Şeyin Kötü Gittiğine Dair Emareler serisi, Özge Baykan Calafato’nun “Cihangir” öyküsünde, Cansu Yıldıran’ın Barınak serisi ise Hande Ortaç’ın “Felis” öyküsünde kelimelere dönüştü.