National Graphene Institute'deki araştırmacılar, sağlık, tüketici ve endüstriyel ürünlerde hijyeni artırabilecek yeni bir antimikrobiyal kaplama türü geliştirdi. Medikal teknoloji şirketi Smith & Nephew ile iş birliği içinde çalışan ve Prof. Rahul R. Nair liderliğindeki ekip, bulgularını Small dergisinde yayımladı.
Gümüş, özellikle yara bakımında, bakteri hücrelerini bozan iyonları serbest bırakma özelliği sayesinde uzun süredir bakterilerle mücadelede kullanılmaktadır. Ancak mevcut yöntemlerin bazı sınırlamaları vardır; gümüş çok hızlı veya düzensiz şekilde salınabilir, bu da çevredeki sağlıklı dokulara zarar verme riskini doğurabilir ve kısa ömürlü ya da tutarsız antibakteriyel korumaya yol açabilir.
Manchester ekibi, bu sorunlara çözüm olarak gümüş iyonlarını zaman içinde yavaş ve hassas bir şekilde serbest bırakabilen grafen oksit bazlı bir membran tasarladı. Buradaki kilit nokta, membranın yapısında gizli: nano ölçekli kanalları filtre gibi davranarak salınan gümüş miktarını düzenliyor.
“Çalışmamız, antimikrobiyal kaplama teknolojisinde bir paradigma değişimini temsil ediyor,” diyor başyazar Prof. Rahul R. Nair. “Grafen oksit membranların potansiyelini kullanarak kontrollü gümüş iyonu salımı için bir yöntem geliştirdik. Bu sayede farklı uygulamalarda sürdürülebilir antimikrobiyal etkinliğin önü açılıyor.”
Araştırma ekibi ayrıca gerçek biyolojik koşulları daha iyi yansıtan bir test modeli geliştirdi. Laboratuvar deneylerinde fetal sığır serumu kullanarak kaplamanın vücutta karşılaşacağı ortamı simüle ettiler ve zaman içindeki performansına dair daha net bir bakış elde ettiler. “Bu yaklaşım, uzun süreli koruma için tam olarak gerekli miktarda gümüş sağlayabilmemizi mümkün kılıyor,” diye ekliyor ilk yazar Dr. Swathi Suran. “Yara bakım örtüleri ve implantlar için antimikrobiyal kaplamalar da dahil olmak üzere birçok alanda potansiyele sahip ve hem hastalar hem de sağlık hizmeti sağlayıcıları için uzun vadeli faydalar sunabilir.”
Ekip, bu kaplamanın gelecekte gündelik ve tıbbi ürünlerin geniş bir yelpazesine nasıl entegre edilebileceğini araştırmaya odaklanıyor. Böylece bakteriyel direnç, gizli bir tehdit olmaktan çıkıp yönetilebilir bir zorluk haline gelebilir.