Finlandiya VTT Teknik Araştırma Merkezi’nden bilim insanları, 11 Avrupa ülkesinden 16 ortakla birlikte yürüttükleri ortak bir projede, yeni nesil cilt bakım ürünlerinin geliştirilmesi için kanıtlanmış anti-inflamatuvar ve yaşlanma karşıtı etkilere sahip yeni bitki bazlı bileşenler keşfetti. Bu araştırma, bitki bazlı kozmetik bileşenler üzerine şimdiye kadar yürütülmüş en kapsamlı bilimsel incelemeyi temsil ediyor.
InnCoCells projesi, kozmetik bileşenlerin keşfedilme, doğrulanma ve geliştirilme biçiminde bir değişime işaret ediyor. Önceki çalışmalar çoğunlukla tek tek izole edilmiş bitki bileşiklerine odaklanırken, InnCoCells geniş, sistematik bir tarama yaklaşımı benimsedi. 20 iltihaplanma ve yaşlanma ile ilişkili cilt biyobelirteci üzerindeki etkileri açısından 100’den fazla bitki özütü tarandı ve cilt bakım ürünü bileşeni olarak geliştirmeye uygun yaklaşık 25 özüt ortaya çıkarıldı. Önemli olarak, bu özütler; seralarda sorumlu bir şekilde yetiştirilen bitkilerden, biyoreaktörlerdeki bitki hücre ve doku kültürlerinden ya da aksi takdirde atık olacak tarımsal yan ürünlerden elde edilebiliyor; bu da onları yalnızca etkili değil aynı zamanda çevresel açıdan sürdürülebilir kılıyor. Tüm üretim platformlarının ve bileşenlerin sürdürülebilirliği ve ticari potansiyeli, yaşam döngüsü değerlendirmesi ve tekno-ekonomik analizle doğrulandı.
İltihaplanma ve yaşlanmayı hedefleyen çığır açıcı bitki hücresi özütleri
En heyecan verici keşifler arasında, Cochlearia danica (Danimarka deniz teresi), Capsicum chinense (tropikal bir biber türü) hücre kültürlerinden ve Ocimum basilicum’un (fesleğen) saçaklı köklerinden elde edilen özütler yer alıyor.
C. danica’nın, Kuzey Avrupa kıyılarında yetişen küçük bir bitki olan, hücre kültürleri; bilimsel olarak kanıtlanmış birden çok biyoaktif bileşiğin üretimi açısından çalışmalarımızda ilk sırada yer aldı. Bu çok yönlü özüt, yalnızca in vitro olarak güçlü anti-inflamatuvar ve yaşlanma karşıtı etkinlik sergilemekle kalmadı, aynı zamanda günümüzde pazarda bulunan pek çok tek bileşenli içerikten daha güçlü antimikrobiyal etkiler gösterdi.
C. chinense hücre kültürü özütleri de zararlı cilt bakterilerine karşı umut verici antimikrobiyal aktivite gösterdi; hatta hastanelerde görülen patojen bakteri Staphylococcus aureus MRSA’yı bile baskıladı. Ayrıca, özüt; cilt hücrelerini stresten koruyarak güçlü yaşlanma karşıtı aktivite ortaya koydu. Ancak retinol ve C vitamini gibi popüler yaşlanma karşıtı bileşenlerin aksine, cilt tahrişine dair hiçbir belirti gözlenmedi.
Fesleğen saçaklı kök özütleri, benzersiz antikollajenaz ve anti-hiyalüronidaz aktiviteleri sergilerken, elastazı etkilemedi; bu da cilt hidrasyonunu etkilemeden yaşlanma belirtileriyle mücadele potansiyeline işaret ediyor. “Bu bulgular, doğa ve bilimin bir araya gelerek yeni nesil kozmetik bileşenler yaratabileceğini ortaya koyuyor,” diyor VTT’den InnCoCells proje koordinatörü Kirsi-Marja Oksman-Caldentey. “İlk kez, bilimsel olarak kanıtlanmış cilt faydalarını sorumlu ve ölçeklenebilir üretimle birleştiren bir bileşen hattı inşa ediyoruz. Bu yönelim, tüketicilerin ve güzellik endüstrisinin aktif olarak aradığı doğrultuyu yansıtıyor ve aynı zamanda Avrupa biyoekonomisinin daha geniş hedefleriyle de uyum sağlıyor.”
Bu keşifler, ticari uygulamalara yönelik artan talebi doğrudan besliyor. VTT ve ortakları, bu bileşenleri pazara daha da yaklaştırmak için iş modellerini şimdiden araştırıyor. Amaç yalnızca etkinliği göstermek değil, aynı zamanda bu bileşenleri piyasaya üretmek için doğru ortakları bularak markaların bunları ürün formülasyonlarına entegre edebilmesini sağlamak.
“InnCoCells projesi sırasında Avrupa araştırma enstitüleri, üniversiteleri ve KOBİ’leriyle iş birliği yapmak, uluslararası şirketlerin bitki araştırmalarındaki en son uzmanlığa erişmesi için heyecan verici bir fırsat sundu,” diyor MERCK’ten Dr. Christophe Carola.