Türkiye’yi ayağa kaldıran Emine Bulut cinayeti ile şiddet ve şiddete neden olan etmenleri bir kez daha gündeme getirdi.
Konuyla ilgili yapılan bir akademik çalışma ülkemizin öfke haritasını ortaya koyuyor. Bu kapsamda Üsküdar Üniversitesi lisansüstü öğrencileri tarafından gerçekleştirilen çalışmayla 2018 yılında 25 bin kişinin katılımıyla Türkiye Bağımlılık Risk Profili ve Ruh Sağlığı Haritasını çıkardı.
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan, aile ve şiddet suçunun önlenmesi için üniversite olarak bugüne kadar birçok çalışma yürüttüklerini belirtti.
Tarhan “Kadınlar Ölmesin Anneler Ağlamasın” sosyal sorumluluk projesi kapsamında İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile konuyla ilgili işbirliği protokolü imzaladıklarını, şiddet vakalarıyla ilgili veri tabanı oluşturacaklarını aktardı.
Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar ve Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Hüseyin Ünübol’un öncülüğünde yürütülen çalışma kapsamında Hostilite (Öfke-Düşmanlık-Saldırganlık) Analizi, duruma ışık tutuyor.
Üsküdar Üniversitesinde düzenlenen basın toplantısının açılışında konuşan Üsküdar Üniversitesi Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan ve Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Şiddet ve Suçla Mücadele Uygulama ve Araştırma Merkezi (ŞİDAM) Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy şiddet konusunda değerlendirmelerde bulundu.
Aile ve şiddet suçunun önlenmesine yönelik bugüne kadar pek çok önemli çalışma yürüttüklerini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bu konudaki tecrübelerimiz ve bilgi birikimimiz ile kamu kurumlarına desteğe hazırız” dedi.
Tarhan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ile ‘Sosyal ve Bilimsel İşbirliği Protokolü’ imzaladıklarını, protokolün Emniyet Müdürlüğü ile eğitim, bilimsel araştırma ve geliştirme alanlarında iş birliğini kapsadığını söyledi.
Tarhan her şeyi devletten beklemenin yeterli olmadığını belirtti. Üniversite olarak STK’ların da içinde olacağı bir dizi çalışma yapılacağını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan bir veri tabanı oluşturulması için hareket geçtiklerini kaydetti.
Emniyet Müdürlüğü ile işbirliği içinde, şiddet vakaları, şiddet kurbanları ya da şiddeti uygulayanlar yani şiddetle ilgili sanık durumunda olacak kişiler üzerinde ciddi bir veri tabanı oluşturacaklarını belirtti.
İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'nün bütün ilçelere aile içi şiddet ile ilgili bürolar açtığını söyleyen Tarhan, "Başlarında görevlendirilmiş polis memurları var ama tabii bu yeterli değil. Onlar sadece mevcut durumun istatistiklerini yapıyorlar, yönlendiriyorlar ama bu insanların çoğunun tedavi olması gerekiyor.
Bunun için biz onlara hızlı müdahale etme ve tıbbi tedavi gerekiyorsa tıbbi tedaviye alınması gibi konularda klinik çalışma da planlıyoruz ve bunun hazırlıklarını yapıyoruz. Bunu daha da genele yayıp, emniyetle iş birliği yapan psikologlar yetiştirmeyi hedefliyoruz."
“Aman kızım idare et yaklaşımı terk edilmeli”
Aile içi şiddetin birçoğunda gizli depresyon olduğunu belirten Tarhan annelere uyarıda bulundu. “Aman kızım idare et” yaklaşımının terk edilmesi gerektiğini belirtti.
Tarhan konuşmasında İstanbul Sözleşmesine de değinerek, uygulamanın eksiklikleri olduğuna dikkat çekti.
Ailede arabuluculuk kavramından da uzaklaşılmaması gerektiğini hatırlatan Tarhan, bunun kaldırılmasının, aile içi şiddet olaylarına daha da artırıcı etkide bulunabileceği uyarında bulundu. Konunun daha detaylı tartışılmasının ve gerekli yerlerde revizyonların yapılmasının gerekliliğine işaret etti.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, şiddetin önlenmesinde özellikle ergenlik dönemindeki gençlere stres yönetimi, sorunla başa çıkma, öfke kontrolü gibi kavramları içeren pozitif psikoloji eğitiminin verilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Ölen 4 kadından 3’ünü kocası öldürüyor!
Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı, ŞİDAM Müdürü Prof. Dr. Sevil Atasoy ise kadın cinayetlerinin hayata karşı suçlar içinde farklı bir yeri olduğunu ifade ederek “Çünkü kadınlar genellikle tanıdığı biri, aile ferdi, eşi ya da boşandığı eşi tarafından öldürülüyor.
Kendisini en güvende hissettiği mekânda, evinde şiddet görüyor, can veriyor. Erkekler 2019’un ilk 7 ayında en az 184 kadın öldürdü. Kadınları öldüren her 4 erkekten 3’ü kocasıydı. Kadınların %58’i ev içinde öldürüldü.
Erkekler kadınları ayrılmak istediği ya da barışmak istemediği, çocuğuyla görüşmek istediği, aldığı ayakkabıyı beğenmediği hatta takı yüzünden çıkan tartışma nedeniyle kıskançlık yüzünden ve kendisine kötü davrandığı bahanesiyle öldürdü” dedi.
Türkiye’nin kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi konusunda 90’ların başından bu yana yol aldığını, reform niteliğinde yasal düzenlemeler yapıldığını belirten Prof. Dr. Sevil Atasoy, “2012’de yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadınla Karşı Şiddetin Önlenmesine dair kanun bunların en önemlisidir ancak uygulamada ciddi sorunlar var.
Çünkü toplumda kadın hakları kadın-erkek eşitliğine karşı çıkan bir zihniyet hala mevcut. Şiddet önleme merkezlerinin sayısı yetmiyor. Uygulamalar standart değil. Verilen hizmet ilden ile farklılaşıyor” diyerek uygulamadaki eksikleri işaret etti.
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Sosyal Bilimler Enstitü Müdürü Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, hostiliteyi “Kaynağı kontrol edilemeyen öfke patlamaları, kızgınlık ve saldırganlık duygularından alan zorlanma” olarak betimledi.
Doç. Dr. Sayar, “Hostilite, önem verdiğimiz birisinin beklentimiz doğrultusunda davranmaması ya da hakkımız olanı alamadığımızı düşündüğümüz durumlarda ortaya çıkan duygudur. Hostilite ve öfke arasında keskin bir ayrım yapmak oldukça güçtür.
Öfkenin duyguyu, hostilitenin ise daha çok bir davranışı ifade ettiği söylenebilir” şeklinde açıklama yaptı.
Hostilite puanı en yüksek yaş aralığı; 18-23
Türkiye genelinde 81 ilde 12 bin 191 kadın ve 12 bin 303 erkek olmak üzere toplam 24 bin 494 kişiyle gerçekleştirilen araştırma, ülkemizde hostilite konusunda gerçekleştirilen en geniş çalışma olarak dikkat çekti.
Yapılan çalışmada yaş ve cinsiyete göre yapılan analizlerde hostilite puanı en yüksek yaş grubu 18-23 yaş olduğu görüldü. Türkiye’nin ruh sağlığı haritasına bakıldığında hostilitesi en yüksek Güneydoğu Anadolu bölgesi olurken; en düşük bölge, Trakya ve Orta Karadeniz bölgesi oldu.
Tanımlanamayan duygularımız öfkeye dönüşüyor
Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, “Hostilitenin erkeklerde ve kadınlarda duygularını tanıma güçlüğü ile bağlantılı olduğunu söyleyebiliriz. Duygularını ifade etme güçlüğü olanlarda oldukça yüksek ve ciddi bir korelasyon göstermektedir. Tanımlanamayan duygularımızın öfkeye dönüştüğünü söyleyebiliriz” şeklinde açıklama dulundu.
Hostilite şiddete nasıl dönüşür?
Doç. Dr. Gökben Hızlı Sayar, hostilitenin şiddete dönüşmesinin adımlarını da sıraladı.
- Dışa vuruma yönelik bir duygu ve bir kişinin öfkesini yapıcı veya kendisini düzeltici bir güce dönüştüremiyorsa, bu öfke davranışlara yansıyor.
- Bu bazen davranışsal bir bağımlılığa, bazen sigara gibi kimyasal bağımlılığa dönüşürken, bazen şiddet içerikli davranışlara dönüşebiliyor.
- Bağımlılıklar gibi öfke ve düşmanlığın kaynağına yönelik olmayan ama kısa süreliğine kişiyi rahatlatan davranışlar, bir süre sonra yeniden kişinin öfkeyi hissetmesine ve bu sefer daha güçlü şekilde hissetmesine neden olur.
- Bu sebeple de kişi kontrolsüz bir öfkeyle, adeta saatli bir bomba gibi dolaşmaya başlar.
Doç. Dr. Sayar, hostiliteye etki eden faktörler arasında genç yaş, duyguları tanıma güçlüğü, duygu ifade güçlüğü, negatif duyguların çokluğu, kişisel iyi oluş düşüklüğü, sigara, alkol ve/veya madde kullanımını gösterdi.
Kişi sorunun kaynağına, ya da herhangi yapıcı bir davranışa yönelmediği takdirde öfke kontrolden çıkabilmektedir. Öfkenin fark edilmesi ve kişinin duygusunu tanıyabilmesi önemlidir.
Bunun yanı sıra toplumsal olaylar, bireylerin kontrol edemeyeceği sorunlar, toplumda başa çıkılmada zorlanılacak öfkenin artmasına neden olabilir. Bu nedenle bireysel sorunların yanında, toplum içerisindeki negatif olayların, en yapıcı şekilde çözülmeye çalışılması, toplumun öfkesini azaltabilecektir.
Genç yaştan itibaren uygun duygu ifade biçimi eğitimlerinin verilmesi, toplumun bilinçlendirilmesi, toplum liderlerinde kutuplaştırmadan ve öfkeden uzak bir dilin hâkim olması gerekmektedir.