Jiva Kimya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İş Geliştirme Müdürü Ekin Gülbüken ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, şirketin yatırım ve sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımının yaşam bilimleri sektöründeki rolünü nasıl şekillendirdiğini ele aldık.
Finans ve sürdürülebilir iş yönetimi alanındaki uzmanlığıyla öne çıkan Gülbüken liderliğinde, şirket hammadde tedariki ve test süreçlerini sektöre özel olarak uyarlarken, ürün stabilitesini artıran ve maliyetleri düşüren yenilikçi çözümler geliştiriyor.
Okuyucularımıza eğitiminiz ve kariyer geçmişiniz hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz?
Jiva Kimya’da şu anda İş Geliştirme Müdürü olarak çalışıyorum. 2018 yılında yılında Jiva Kimya’da görev almaya başladım, aslında öncesinde de zaman zaman yurt dışından danışmanlık tarzında çalışmalar içerisinde bulunuyordum. Amerika’da sürdürülebilir işletme eğitimini tamamlayıp oradan da İngiltere’de yatırım analizi üzerine master eğitimimi tamamladım. Aslında kimya sektöründe doğrudan bağlantım yok ancak hem ailem dolayısıyla, hem de ilgim doğrultusunda bu sektöre yöneldim. Mesleğimiz gereği finans ve sürdürülebilirlik bilmek çok fazla değer katıyor. Bu yüzden ben de Jiva Kimya’ya ayrı bir değer kattığımı düşünüyorum. Öğrenimlerimi de aynı şekilde Jiva Kimya’ya yansıtıyorum. Şirketi her geçen gün bir sonraki noktaya götürmeye çalışıyorum.
Jiva Kimya, kozmetik ve ilaç sektörü için yüksek kaliteli hammaddeler sağlamada uzun yılların getirdiği bir deneyime sahip. Karşılaştığınız zorluklar nelerdi ve bunları nasıl aştınız?
Jiva Kimya olarak yaşam bilimleri sektöründe faaliyet gösterirken karşılaştığımız temel zorluklar arasında makroekonomik dalgalanmalar, dış ticaret bariyerleri, tedarik zinciri kırılganlıkları ve artan regülasyon yükleri yer almaktadır. Özellikle Türkiye gibi döviz kuru volatilitesi yüksek bir ekonomide, ithalata dayalı hammaddelerde maruz kaldığımız kur riski, finansal tablolarımıza doğrudan yansımaktadır. Bu riski bertaraf edebilmek için ileri düzey finansal türev araçları kullanarak kur riskini hedge etmekte, vadeli işlem sözleşmeleriyle fiyat istikrarı sağlamaktayız.
Bunun yanında, COVID-19 pandemisi sonrası küresel lojistik aksamalarıyla birlikte yaşanan arz şoklarını yönetebilmek amacıyla, tedarik zincirimizi çok kaynaklı tedarik stratejisi temelinde yeniden yapılandırdık. Tek tedarikçiye bağımlılığı azaltarak, Avrupa, Asya ve Amerika menşeli üreticilerle paralel iş birlikleri kurduk. Ayrıca, arz güvenliğini desteklemek için güvenli stok modeli geliştirdik ve ERP sistemimiz üzerinden talep tahminlemeleri yaparak, minimum stok seviyelerini optimize ettik. Tüm bu önlemler sayesinde, kriz dönemlerinde dahi müşterilerimize kesintisiz tedarik sağlayabildik.
Yaşam bilimleri endüstrisi genellikle katı kalite standartlarına bağlılığı gerektirir. Kozmetik veya ilaçlar için hammaddelerle çalışırken GMP (İyi Üretim Uygulamaları) gibi düzenlemelere uyumu nasıl sağladığınıza dair deneyiminiz nedir?
GMP (Good Manufacturing Practices), yalnızca üretici seviyesinde değil, aynı zamanda tedarik zincirinin tüm halkalarında uçtan uca uygulanması gereken bir sistemdir. Jiva Kimya olarak, tedarik ettiğimiz hammaddelerin GMP uygunluğunu sağlamak için risk bazlı denetim sistematiği geliştirdik. Bu kapsamda, üretici seçim sürecinde GMP sertifikasyonları, denetim raporları, proses validasyonları, ICH Q7 kapsamında API üretim süreç analizleri ve tam dosya dokümantasyonlarını talep ediyoruz. Ayrıca, GMP’nin ruhuna uygun olarak geri izlenebilirlik, kontaminasyon kontrolü, depolama koşulları ve taşıma validasyonları gibi süreçlerimizi iyileştirdik.
Örneğin, sıcaklık ve nem hassasiyeti olan farmasötik hammaddeler için, GDP (Good Distribution Practices) standartlarına uygun, ısı ve nem takibinin yapıldığı depolarda muhafaza sağlıyor ve taşıma süreçlerini validasyonlu lojistik firmalarıyla yönetiyoruz. Böylece GMP gerekliliklerini yalnızca üreticiden gelen bir belge olarak değil, operasyonlarımızın tamamına entegre bir kalite kültürü olarak uyguluyoruz.
Jiva Kimya, kozmetik, deterjan ve ilaç gibi farklı sektörlere hizmet veriyor. Her sektörün özel ihtiyaçlarına bağlı olarak hammadde tedariki veya test yaklaşımınızı nasıl uyarlarsınız?
Yaşam bilimleri sektörleri; farmasötik, kozmetik ve deterjan olarak farklı regülasyonlar, kalite standartları ve tüketici beklentileri içerir. Bu nedenle her sektöre özel risk analizi temelli kalite yönetimi uygularız.
Farmasötik sektörde, monografilere (USP, EP, JP) uygunluk temel gereklilik olup, stabilite çalışmaları, elementel safsızlıklar (ICH Q3D), nitrozamin riski ve mikrobiyal limit testleri önceliklidir. Kozmetik sektöründe, CPNP bildirimi için gerekli olan INCI uyumu, alerjen deklarasyonları, ECOCERT/COSMOS sertifikasyonları ve dermatolojik validasyonlar öne çıkar. Deterjan sektöründe ise REACH kaydı, biyolojik parçalanabilirlik testleri ve çevresel toksisite analizleri ön plandadır.
Tüm bu farklılıkları karşılamak adına, analitik testlerimizi ve tedarikçi değerlendirmelerimizi sektörel regülasyonlar doğrultusunda özelleştiririz. Ayrıca, müşteri taleplerine yönelik olarak özel analiz protokolleri oluşturur ve üçüncü taraf akredite laboratuvarlarla iş birlikleri yürütürüz.
Yaşam bilimleri pazarında rekabetçi kalmak için yenilik çok önemlidir. Kimyasal hammaddelerle ilgili bir ürünü veya süreci iyileştirmek için uyguladığınız yaratıcı bir çözümü paylaşabilir misiniz?
2021 yılında E vitamini türevlerinde yaşanan arz krizi sırasında, Jiva Kimya olarak, formülasyonların stabilitesini sürdürebilmek için alternatif antioksidan sistemleri geliştirme yoluna gittik. Bu kapsamda, geleneksel tokoferol yerine ferulik asit, resveratrol ve fitosterol kombinasyonları önererek, hem oksidatif stabiliteyi artırdık hem de doğal içerik yüzdesini yükselttik.
Bu çözümle birlikte, müşterilerimize finansal olarak da avantaj sağladık. Tokoferol fiyatlarında %300’e varan artışlar yaşanırken, alternatif sistemlerimiz maliyetleri %40 oranında düşürdü ve formülasyonların pazar iddiasını “bitki bazlı antioksidan destekli” olarak yeniden konumlandırabildik. Ayrıca, bu yaklaşımı bilimsel makalelerle destekleyerek müşterilerimize pazarlama gücü kazandırdık.
Soldan sağa - Ekin Gülbüken, Jiva Kimya Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı - İş Geliştirme Müdürü --- Mesrure Gülbüken, Jiva Kimya Yönetim Kurulu Başkanı - Genel Müdür --- Nilüfer Ürütürk, Artkim Group Pazarlama Uzmanı
Proaktif çözüm açısından düşündüğümüzde, bir sonraki hammadde gereksinimini nasıl tahmin edersiniz?
Öngörülerimizi veri temelli pazar analizleri, trend raporları ve bilimsel literatür taramaları ile besleriz. Örneğin, yaşlanma karşıtı cilt bakım pazarında 2025 sonrası için “skin microbiome balance” kavramının yükseleceğini öngörüyoruz. Bu doğrultuda, postbiyotikler, prebiyotikler ve mikrobiyom dostu yüzey aktifleri üzerine üretici portföyümüzü genişlettik. Ayrıca, büyük veri analiziyle Google Trends, Mintel ve Innova gibi kaynaklardan gelen arama hacimlerini takip ederek hangi aktiflerin popülerleşeceğini tespit ediyor ve stok planlamamızı buna göre yapıyoruz.
Jiva Kimya olarak hangi güvenlik protokollerini uyguluyorsunuz?
Kimyasal güvenlikte ISO 45001 ve ADR mevzuatlarına tam uyumla hareket ediyoruz. Tüm ürünler için güncel MSDS’ler üzerinden risk analizleri yapılır, depolama alanlarımızda sıcaklık, nem ve hava kalitesi sensörleri ile anlık takip sağlanır. Patlayıcı veya toksik sınıftaki ürünler içinse ayrıştırılmış depolama, yangın senaryolarına uygun sprinkler sistemleri ve acil müdahale planları uygulanır. Ayrıca, personelimize yılda iki kez kimyasal tehlike farkındalık ve müdahale eğitimleri verilir.
Firmanızdaki bölümler arası iş birliği örneği verebilir misiniz?
2022 yılında bir dermokozmetik firması için geliştirdiğimiz anti-pollution serum projesinde, Ar-Ge ekibimiz aktiflerin bilimsel geçerliliğini sağlarken; satış ekibimiz rakip formülasyon analizlerini çıkardı, tedarik zinciri departmanımız ise hammaddelerin lojistik planlamasını optimize etti. Bu çok disiplinli yapı sayesinde pazara çıkış süresini 3 ay kısalttık ve %12 maliyet avantajı yarattık.
Jiva Kimya’nın sürdürülebilirlik stratejileri nelerdir?
Sürdürülebilirliği yeşil kimya ilkelerine dayandırıyoruz. Biyo-bazlı, yenilenebilir kaynaklardan üretilmiş hammaddeleri tercih ediyor, karbon ayak izi düşük üreticilerle çalışıyoruz. Ayrıca, atık suyun geri kazanıldığı prosesler ve solventsiz ekstraksiyon yöntemleriyle üretilmiş içerikleri önceliklendiriyoruz. 2023 itibarıyla portföyümüzdeki ürünlerin %35’i ECOCERT ve COSMOS onaylıdır. Bu oranı 2025’e kadar %50’ye çıkarmayı hedefliyoruz.