Haliç ve Tarihe Açılan Kapısı, Balat

  • 20.07.2017
Altın Boynuz olarak da bilinen Haliç, İstanbul’un önemli bir kentsel suyolu ve Boğaz’ın ana giriş noktasıdır. Boğazın Marmara Denizi ile buluştuğu noktada katılan boynuz şeklindeki bir haliç olan bu belirgin su kütlesinin ucu “Eski İstanbul”un sınırını çizmektedir. Haliç, İstanbul’un tarihi merkezini şehrin geri kalanından ayırır ve binlerce yıl boyunca Yunan, Roma, Bizans, Osmanlı ve diğer deniz ticaret gemilerini koruyan doğal ve korunaklı bir liman oluşturmuştur. “Boynuz” referansı, coğrafi yapının genel şekli ile alakalı olarak anlaşılsa da, “altın” tanımının önemi daha belirsizdir; tarihçiler,şehrin kalabalık tarihi limanından şehre getirilen zenginliklere atıfta bulunduğuna inanmaktadırlar. Kıyıları boyunca ya da güneşin şehrin üzerine yerleştiği haliyle, haliç suyunu yakan zengin sarı ışığın romantik sanatsal yorumlarına da dönüştürmektedir. Haliç “körfez” anlamına gelen Arapça kelime khaleej’den türemiştir.Tarih boyunca Haliç birçok fırtınalı tarihi olaya tanık oldu ve dramatik manzaraları sayısız sanat eserinde işlendi. Yenikapı metro istasyonu ve Marmaray tüneli projesinin inşası,daha önceden keşfedilmemiş antik liman, depolama tesisleri ve ticaret gemileri gibi çok önemli tarihi eselerin gün ışığına çıkmasına sebep oldu. Arkeolojik bulgular,
Haliç ve çevresinde milattan önce 7. yüzyıla kadar uzanan önemli bir kentsel varlığı göstermektedir. Ayrıca, daha küçük yerleşim yerleri dikkate alındığında,
Haliç’teki yerleşimin tarihinin M.Ö. 6700 yılına kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Haliç tarafından sağlanan derin doğal liman, bölgenin sakinleri için her zaman önemli bir ekonomik cazibe ve stratejik bir askeri avantaj olmuştur. 19. yüzyıl öncesinde liman bölgeleri, ticaretin ve kent hayatının yaşandığı, renkli bölgelerdi.balat Ancak, 19. yüzyılla birlikte limanlar birer sanayi alanına dönüştü ve irili ufaklı birçok imaltahane liman ve çevresinin dokusunu oluşturdu. Elbette bu sanayi alanlarının yarattığı kirlilik, işi olmayan insanların bölgeden uzaklaşması,bir anlamda bölgenin kent yaşamıyla bağının kopması anlamına geliyordu. Bu durum, Fener ve Balat’ta tam olarak gözlemlenmiştir. 19. yüzyılın sonlarında başlayan ve Cumhuriyet’in ilanından sonra da devam eden Haliç’teki sanayileşme, mevcut cemaatlerin bölgeden ayrılıp, İstanbul’un farklı alanlarına taşınmasına yol açmıştı. Bu durum beraberinde bir fakirleşmeyi getirerek bölgede bir çöküntü sürecini başlattı.Desantralizasyon süreci, yani kent içindeki sanayi alanları ve bazen liman faaliyetlerinin de kent dışına taşınması süreci ise 20. yüzyılda hakim görüş olmaya başladı. Bunun sonucunda tersane, depolama gibi amaçlarla kullanılan bölgeler boş ve terk edilmiş alanlara dönüştü ve kent merkezinde artık kullanılmayan, terk edilmiş bir alan stoku ortaya çıktı.Bölge içindeki sanayi işletmelerin zaman içinde Organize Sanayi Bölgelerine taşınmasıyla birlikte, mevcut atölye ve imalathaneler işlevini yitirdi ve çoğu terkedildi, bölge ıssızlaştı.
19. yüzyıl ve öncesinde önemli sivil mimari örneklerinin bulunduğu alan büyük bir kültürel erozyona uğradı ve 80’lere kadar da bu durum artarak ilerledi.1980’li yıllara kadar Haliç, kıyılarında fabrikalardan,depolardan ve tersanelerden gelen endüstriyel atıklarla tamamen kirlenmişti.
Ancak, 80’li yıllardan itibaren belediyelerin önemli çalışmaları sayesinde atık bina stoku zaman içinde temizlendi ve sahil şeridi büyük ölçüde restore ve rehabilite edildi. 2000’li yıllara geldiğimizde ise, Fener-Balat rehabilitasyon projesi  bölgenin seyrini ciddi anlamda değiştirmeye başladı. Haliç kıyısında yapılan yıkımlar Fener ve Balat’ın Haliç’te görünürlüğünü arttırarak dikkatleri bibiriyle iç içe geçmiş bu iki tarihi semte çevirmişti. Bu iki semtin dünya mimari mirası listesine alınması için UNESCO’ya yapılan başvuruyla başlayan rehabilitasyon süreci, Fatih Belediyesi, UNESCO ve Avrupa Birliği’nden oluşan üçlü bir yönetimle 2003 yılı başında başlamıştır. Sürecin temel hedefleri, tarihi ve mimari açıdan özgün dokuya ait binaların restorasyonu,bu alanlarda yaşayan toplumsal profilin iyileştirilmesi, katı atık yönetim stratejisinin oluşturulması ve Balat Çarşısı’nın geliştirilmesiydi. Günümüzde Haliç’in her iki tarafına da yerleşilmiştir ve her kıyı boyunca parklar bulunmaktadır. Haliç’in sahillerinde müzeler, kongre ve kültür merkezleri,Türk Donanması tesisleri ve çeşitli üniversitelerin kampüsleri yer almaktadır. Altın Boynuz’un zengin tarihi ve doğal güzellikleri, İstanbul’da her yıl milyonlarca yerli ve yabancı tatilci tarafından ziyaret edilmektedir. Bölge son derece popüler bir turistik mekan ve yerleşim bölgesi haline gelmiştir. Yazı dizimizin sonraki bölümlerinde Haliç civarındaki semtleri incelemeye devam edeceğiz.Haliç

Yazıyı Paylaş