“Bir Nefesle Başlayan Yolculuk: Modern Yoğun Bakımın 73. Yılı”

“Bir Nefesle Başlayan Yolculuk: Modern Yoğun Bakımın 73. Yılı”
  • 26.08.2025

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her yıl on binlerce kritik hasta yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide yoğun bakım ünitelerinde tedavi görüyor. Modern yoğun bakımların kuruluşunun 73. yılında gelinen noktayı değerlendiren Yeditepe Üniversitesi Hastaneleri Anestezi ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Yoğun Bakım Uzmanı Prof. Dr. Tuğhan Utku, “Yoğun bakımlar sadece teknolojiyle değil, insan emeğiyle hayat kurtaran alanlardır. Pandemilerde gördük ki bu üniteler, sağlık sisteminin son savunma hattıdır” dedi.

Bir nefesin ardından bugünlere
Modern yoğun bakım tıbbının başlangıcı olarak kabul edilen 27 Ağustos 1952’de, Björn Ibsen’in müdahalesiyle kurtarılan ilk hasta Vivi Ebert, bu alanın sembol ismine dönüştü. Yıllarca makine desteğiyle yaşamını sürdüren Ebert, 1971’de 31 yaşında yaşamını yitirse de nefesi, bugün milyonlarca insana umut olan bir bilimin başlangıcını simgeledi.

“Yatak değil ekip hayat kurtarır”
Prof. Dr. Utku, “Günümüzde yoğun bakım üniteleri, teknolojinin ve insan emeğinin en üst düzeyde buluştuğu alanlar. Hastalar, 7/24 kesintisiz hekim ve hemşire gözetiminde tutuluyor. Ancak yoğun bakımda yatak değil, ekip hayat kurtarır” diye konuştu.

Türkiye’de yoğun bakımın tablosu
Sağlık Bakanlığı 2023 verilerine göre Türkiye’de 1.566 hastanede toplam 48.966 yoğun bakım yatağı bulunuyor. Bu sayı toplam hastane yataklarının yaklaşık %18’ini oluşturuyor. Yatakların %50’si Sağlık Bakanlığı hastanelerinde, %14’ü üniversite hastanelerinde, %35’i özel hastanelerde yer alıyor. Yoğun bakım yataklarının yaklaşık %20’si İstanbul’da bulunuyor.

Prof. Dr. Utku, “Sayısal olarak güçlü görünse de dağılımdaki dengesizlik, yanlış hasta yönlendirmeleri ve palyatif bakım ihtiyacının yoğun bakımda karşılanması, kaynakların verimli kullanılmasını engelliyor” ifadelerini kullandı.

Yanlış algılar sürüyor
Toplumda yoğun bakım hakkında yanlış inanışların hâlâ yaygın olduğunu belirten Prof. Dr. Utku, “Yoğun bakım her durumda yaşam garantisi sunmaz. Cihazlar sadece organ desteği sağlar, asıl tedavi ise ekip çalışması ve zamanında müdahaledir. Ayrıca birçok yoğun bakım hastası bilinçlidir, iletişim kurabilir. Yoğun bakım sadece tedavi değil; yaşam kalitesi, rehabilitasyon, palyatif bakım ve organ bağışı süreçlerini de kapsar” dedi.

“27 Ağustos farkındalık günü olmalı”
Prof. Dr. Utku, sözlerini şöyle tamamladı:
“27 Ağustos sadece yoğun bakımın kuruluş yıldönümü değil; aynı zamanda sağlık emekçilerinin hatırlandığı, yoğun bakımın değerinin anlaşıldığı bir gün olmalı. Björn Ibsen’i ve bu alanda emek veren tüm sağlık çalışanlarını saygıyla anıyoruz.”

Yazıyı Paylaş

BÖLÜM SPONSORU