Türkiye’deki Endemik Bitkiler ve Önemi

  • 22.11.2017
Türkiye’deki Endemik Bitkiler ve Önemi Endemik tür kelime anlamıyla alanları belirli bir ülke veya bölgeye ait, yerel ve ender bulunan olarak tanımlanmaktadır. Latince endemos kelimesinden gelir ve “yerli” anlamındadır. Avrupa’nın tamamında 2 bin 750’si endemik olmak üzere 12 bin bitki türü bulunurken bunun 3 bini endemik olmak üzere 9 bin çeşidi ülkemizde bulunmaktadır. Bu bitkiler ilaç, gıda, parfüm ve kozmetik sanayiinde kullanılmaktadırlar. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın internet sitesindeki verilere göre, Türkiye üç kıta arasında doğal bir köprü olması, coğrafi özellikleri ve coğrafi farklılığın getirdiği iklim özellikleri nedeniyle dünyada benzerine az rastlanan bir bitki çeşitliliğine sahiptir. Öte yandan Akdeniz Bitki Alanı (Akdeniz ve Ege Bölgeleri), Avrupa- Sibirya Bitki Alanı (Karadeniz ve Marmara Bölgeleri) ve Iran-Turan Bitki Alanı’nın (İç ve Doğu Anadolu Bölgeleri) kesişme noktasında yer alan Türkiye, buzul çağlarında bitki tohumları için bir sığınak vazifesi görmüştür.

Türkiye'deki endemik bitkilerin bölgelere göre dağılımı

• Akdeniz Bölgesi 82 • Ege Bölgesi 11 • Doğu Anadolu Bölgesi 1 • Marmara Bölgesi 102 • ç Anadolu Bölgesi 335 • G. Doğu Anadolu Bölgesi 102 • Karadeniz Bölgesi 2 Ülkemiz endemik adaçayı, kekik ve nane türleri açısından çok zengindir. Bir çok ilimizde birden fazla endemik adaçayı bulunmaktadır. Örnek vermek gerekirse; Adana’da Salvia Cilicica (Kilikya adaçayı), Afyon’da Salvia Pisidica (Pisidya adaçayı), Aydın ve İzmir’de Salvia Smyrnaea (İzmir adaçayı), Malatya’da Salvia Euphratica (Fırat adaçayı), Yozgat’ta Salvia Yosgadensis (Yozgat adaçayı) gibi ilginç isimli adaçayı türleri bulunmaktadır. Endemik kekik türleri açısından da zengin olan Türkiye’de kekik familyasına ait birçok aromatik bitki türü olmasına ragmen, özellikle uçucu yag olarak karvakrol ve timol içeren türler “kekik” olarak kabul görmektedir. Bu türler ekonomik olarak büyük önem taşımaktadırlar. Kekik bitkisinin dünya üzerinde bilinen 0 türü vardır. Türkiye'de ise yaklaşık olarak35 tür mevcuttur. Örnek olarak; Adana’da Origanum  Amanum (Amanos kekigi), Afyon’da Origanum Sipyleum (Spil kekiği), Tunceli’de Origanum Munzurensis (Munzur kekigi) sayılabilir.
Nane bitkisi, Labiatae familyası bitkilerinden olan aromatik bir bitkidir. Nane içerdigi eterik yaglar bakımından da tıbbi bitkiler sınıfında büyük öneme sahiptir. Bitkinin değerlendirilen kısmı yüksek miktarda eterik yag bulunduran yapraklardır
Nane Bitkisi Esansiyel yağların ortak özelliği genellikle oda sıcaklığında sıvı olmalarıdır. Bu yağlar ayrıca uçucudurlar ve buharlastıklarında geride herhangi bir kalıntı bırakmazlar. Genel olarak kırılma indeksleri yüksek ve lipofil çözücülerdeki çözünürlükleri iyidir.
Petrol eteri, kloroform, benzol, eter, etanol bu tip bitkiler için iyi çözücülerdir. Uçucu yağlar genel olarak renksiz veya açık sarı renkli olup nadiren kahverengi, yeşil ve mavi gibi renklerde de olabilir.
Esansiyel yağların kimyasal yapılarına baktığımızda terpenlerin daha çok yer aldığını görmekteyiz. Terpenlerin oksitlenmesi ile meydana gelen oksijenli türevler uçucu yağın kendine özgü kokusunu, tadını ve terapik özelliklerini oluştururlar. Türkiye’de uçucu yağ üretiminin büyük bir kısmını gülyağı oluşturmaktadır. Türkiye dünyadaki en büyük gülyağı üreticisidir. Burdur, Afyon ve Denizli’de üretilen Rosa Damascena Mill bitkisinden elde edilen gülyağı dünya piyasalarında Türk Gülyağı olarak bilinmektedir. Gülyağı üretiminde en önemli maliyet yaklaşık %5-80 pay ile gül çiçeği fiyatlarıdır. 1 kg gülyağı elde etmek için yaklaşık 3.500 kg gül çiçeği yaprağı islenmektedir. Türkiye’de yılda ortalama 1.5 ton kadar gül yağı ve 7 ton kadar da konkret üretimi yapılmaktadır. Gül yağında en fazla sitronellol, geraniol, nerol gibi terpenik alkoller ile nonadesan, nonedesen, trikosan, eikosan gibi parafinik hidrokarbonlar bulunur.Gül yağı Esans sektöründe aromatik bitkilerden elde edilen esansiyel yagların önemi büyüktür. Esansiyel yağ eldesi birçok farklı yöntemler ile yapılmaktır. Bu yöntemlerin baslıcaları Süper Kritik CO2 ekstraksiyonu, Su Buharı Distilasyonu, mikrodalga Ekstraksiyonudur. Süper kritik sıvı ekstraksiyonunda kullanılan çözücünün yoğunluğu sıcaklık ve basınç değerlerine müdahale edilerek değistirilir ve bu sayede çözme gücü artırılır. Uygulanan sıcaklık ve basınçta süper kritik sıvı plazma formuna geçerek katı matrikse kolayca girebilme ve çözme etkisine sahip olur.
Çözme gücü akışkanın yogunlugu arttıkça artar. Basıncın düşürülmesiyle deakıskanın çözünmüs bilesenlerden kolayca ayrılması  saglanmıs olur. Çalısma sıcaklıgı, diger klasik yöntemlerden daha düsüktür ve sıcaklıga hassas organik bilesiklerin bozulmadan kazanılması amaçlanır.
Su buharı distilasyonu ise uçucu bilesiklerin eldesinde yaygın olarak kullanılan geleneksel bir yöntemdir.  Küçük ölçekli üretimlerde Clevenger tipi bir aparatla yapılan destilasyon islemi endüstriyel uygulamalarda büyük destilasyon kazanlarında (Imbik) gerçeklestirilmektedir. Yöntemin esası; sogutucu ile irtibatlandırılan bir cam balon veya imbik içerisinde su ve bitki materyalinin 2-8 saat süre ile kaynatılmasına dayanır. Su buharı ile birlikte hareket eden yag molekülleri sogutucuda yogunlastırılıp sudan ayrıstırılır. Elde edilen uçucu yag miktarı volumetrik olarak ifade edilir. Mikrodalga yardımıyla ekstraksiyon iki farklı sistemle gerçeklestirilmektedir. En yaygın sistem, sıcaklık ve basıncı kontrol edilebilen kapalı bir kap içerisinde yapılan kapalı sistem ekstraksiyonudur. Diger yöntem ise atmosferik basınç altında açık kap içerisinde gerçekleştirilmektedir. Bu yöntemin avantajı, ekstraksiyon süresinin ve kullanılan çözücü miktarının büyük oranda az olmasıdır. Mikrodalga ekstraksiyon yöntemiyle bitkilerdeki polifenoller ve lignanlar ayrıştırılabilmektedir polifenoller ve lignanlar Parkim Parfum Ar-Ge Merkezinin projelerinden birisi de Türkiye’nin endemik bitkilerinden esansiyal yag eldesi ve bu yapıların esans formüllerinde kullanımıdır. Sentez Laboratuvarımızda görevli kimyagerlerimiz su buharı distilasyonu yöntemikullanarak endemik aromatik  bitkilerinden esansiyel yag çıkarımı yapmakta, parfümörlerimiz ise bu yagların olfaktif özelliklerine uygun olarak esans formülleri gelistirmektedir.     Hedef içerdiği esansiyel yağın farmakolojik özelliklerini aplike edildigi ürüne verebilecek teknik esans  gelistirilebilmesi; bu esansların hem yerli üreticilerin kullanımına sunulması ve böylelikle daha rekabetçi kozmetik ürünler gelistirilebilmesi hem de bu esansları ihraç ederek ülke ekonomisine katkıda bulunabilmek, ülkemizin ismini uluslararası arenada bilimsel çalısmalar ile de duyurabilmektir.     Yesim Yıldırım - Ar-Ge Merkezi Proje Uzmanı / Parkim Group  

Yazıyı Paylaş