SOCAR Türkiye Kurumsal İletişim Başkanı Sayın Murat LeCompte ile firmanın ulusal ve uluslararası çaptaki gücüne, faaliyet alanlarına ve gelecek yıllardaki hedeflerine yönelik keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sayın LeCompte aynı zamanda SOCAR Türkiye için teknolojinin önemi ve sürdürülebilir enerji kullanımı ile ilgili sorularımızı da yanıtladı.
Bize kendinizden, profesyonel geçmişinizden bahseder misiniz?
1964 yılında İstanbul’da doğdum. TED Ankara Koleji’ni bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nde ön lisans eğitimi aldım. Lisans eğitimimi University of Houston’da işletme alanında tamamladım. Profesyonel çalışma hayatım enerji ve teknoloji endüstrileri üzerinde yoğunlaştı.
Yaklaşık 16 yıl boyunca hem ABD hem de Türkiye’de bilişim teknolojileri sektöründe; profesyonel hizmetler, müşteri desteği, satış, danışmanlık ve ürün geliştirme alanlarında çalıştım.
Intel Corporation’da Stratejik İlişkiler ve İş Geliştirme Müdürlüğü, Ülke Eğitim Projeleri Direktörlüğü, Kamu İlişkileri Müdürlüğü gibi pozisyonlarda yer aldım.
2006-2017 yılları arasında BP Türkiye’de önce İletişim ve Dış İlişkiler Müdürü, sonrasında ise Kurumsal İletişim Direktörü olarak görev yaptım. Son olarak Haziran 2017 itibariyle SOCAR Türkiye Kurumsal İletişim Başkanı olarak görev yapıyorum.
SOCAR’ın tarihçesi kuşkusuz çok öncelere dayanıyor. Okurlarımıza o tarihten günümüze kadar ulaşan bu başarı hikâyesini anlatabilir misiniz?
1991 yılında Azerbaycan Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etti. 13 Eylül 1992’de çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle eski Petrol ve Gaz Bakanlığı’nın, tüm üretim birimleri, işletmeler ve bilimsel araştırma kuruluşları Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi yani SOCAR adında tek bir yapıda birleştirildi.
İki yıl sonra 1994’te, 7 ülkeden 11 uluslararası petrol şirketi ile Azeri, Çırak ve Güneşli yataklarını kapsayan ‘Ortak Geliştirme ve Üretim Paylaşım Anlaşması’ yapıldı.
Bu tarihten sonra Azerbaycan’ın petrol ve doğalgaz kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasında yeni bir dönem başladı. ‘Asrın Anlaşması’ olarak ifade edilen bu sürece, ilerleyen yıllarda 19 ülkeden 41 petrol şirketi katıldı ve 32’ye yakın anlaşma imzalandı.
‘Asrın Anlaşması’, Azerbaycan’ın petrol ve doğalgaz rezervlerinin çıkarılması, geliştirilmesi ve ihracatında çok büyük bir adım oldu. Bu bölgelerde ilk üretimin başladığı 1997 yılından şimdiye kadar yaklaşık 500 milyon ton, son 25 yılda ise ülke genelinde 743,3 milyon ton petrol üretildi.
Ardından gelen Bakü-Novorrosiysk ve Bakü- Supsa boru hatlarının faaliyete başlaması, 1999 yılında Şahdeniz yatağının keşfi, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattı, Petkim’in özelleştirme ihalesinden satın alınması Azerbaycan ve SOCAR’ın tarihinde önemli dönüm noktaları oldu.
Bugün 13 farklı ülkede temsilciliği olan SOCAR’ın Singapur, Vietnam, Nijerya ve İsviçre’de uluslararası ticaret şirketleri mevcut. Aktif satın alarak yer aldığı ülkeler arasında ise Türkiye dışında Gürcistan, Ukrayna, Romanya, İsviçre ve Avusturya gibi ülkeler bulunuyor.
SOCAR’ın uluslararası gücünün kaynağından bahseder misiniz? SOCAR Global için SOCAR Türkiye’nin önemi nedir?
Azerbaycan’ın zengin petrol ve gaz yataklarının keşfi, işlenmesi ve uluslararası arenaya çıkışında SOCAR’ın yetkin insan kaynağı ve vizyonu en büyük gücünü oluşturuyor.
Global şirketlerle yapılan doğru projeler, ülkenin kalkınmasına büyük bir katkı sağlarken, bugün 40 ülkenin 100’den fazla satış istasyonlarında ticari faaliyette bulunan piyasadaki etkin oyunculardan biri. Kuşkusuz bu süreçte SOCAR’ın katma değeri yüksek ürünler üreten bir gruba dönüşmesi de etkili oldu.
Bugün SOCAR, entegre çözümler sunan bir enerji şirketi olarak; petrol ve doğalgaz alanında arama, üretim, işleme ve dağıtımın yanı sıra petrokimya ürünleri ile de uluslararası pazarda güçlü bir oyuncu.
Özellikle Türkiye’de doğalgaz boru hattı, petrokimya ve rafineri alanında hayata geçirdiği dev projelerle uluslararası arenada dikkatleri üzerine çeken SOCAR, bu yatırımlarla Türkiye’nin de uluslararası enerji platformlarında önemli bir güç haline gelmesine destek oluyor.
SOCAR markası altında Türkiye’de faaliyet gösterdiğiniz alanlardan bahseder misiniz? Bu alanda yapmış olduğunuz yatırımların markanıza ve Türkiye’ye kattığı değerler nedir?
SOCAR Türkiye, bugün Türkiye’nin en büyük doğrudan dış yatırımcısı durumunda. 2008 yılında Petkim’i Özelleştirme İdaresi’nden 2,04 milyar Dolara satın alarak girdiğimiz Türkiye’de 6,3 milyar Dolarlık yatırımla STAR Rafineri, 6,5 milyar Dolarlık yatırımla TANAP, SOCAR Terminal, Petkim RES, SOCAR Dağıtım ve SOCAR Depolama projelerini hayata geçirdik. Bu yıl haziran ayında sonuçlandırdığımız bir satın alma süreci ile de Bursagaz, Kayserigaz, EWE Enerji, Enervis ve Millenicom şirketlerini aldık.
Bugüne kadar Türkiye’ye 15 milyar Doların üzerinde yatırım yapan grubumuzun hedefi bu rakamı kısa vadede 19,5 milyar Dolar seviyelerine taşımak. Bu da Azerbaycan’ın şimdiye kadar tek bir ülkeye yaptığı en büyük çaplı yatırımı temsil ediyor.
Yatırımlarımız Türkiye’nin ekonomisi, enerji sektörü ve istihdamına önemli katkıda bulunuyor. Örneğin, STAR Rafineri, Türkiye’nin cari açığını her yıl 1,5 milyar Dolar azaltacak.
Teknolojinin SOCAR Türkiye için önemi nedir? Çalışmalarınızı gerçekleştirirken kullanmış olduğunuz teknoloji ve uygulamalardan bahseder misiniz?
Dijital devrimin yaşandığı çağımızda, dev projelere hayat veren bir grup olarak bu yönde de çok önemli adımlar attık. 2018, dijitalleşme açısından bizim için adeta kilit bir yıl oldu ve dijital dönüşüme yön veren çok sayıda bilgi teknolojileri projesini hayata geçirdik.
Gerek iş gerekse endüstriyel platformlarda; süreç, organizasyon ve teknoloji alanlarında, siber güvenlik olgunluk seviyesinin artırılmasını hedefleyen çalışmalara hız verdik.
Bilgi güvenliği konusunda ulusal ve uluslararası kalite standartlarına uyum çalışmalarını tamamladık. Bu dönemde son teknoloji ile inşa edilen STAR Rafineri ile Türkiye’nin ilk ve tek entegre petrokimya tesisi olan Petkim’de hayata geçirdiğimiz projeler şirketlerimize çok büyük değer kattı.
Petkim’de üretimde ileri analitik uygulamalar ve yapay zekâ kullanımını başlattık. Söz konusu adımlar sayesinde eskiden haftada bir kez yapılan 8 fırın çalıştırma senaryosu yerine artık her 15 dakikada bir 54 milyar senaryo üretebiliyoruz. Bütün bunların arasından Petkim için en uygun ve en verimli senaryo seçilerek hayata geçiriliyor.
Bu projelerin faydaları finansal sonuçlarda da kendini somut olarak gösterdi. Petkim’de bu yıl ulaşılan rekor üretim rakamlarında teknolojiye yapılan yatırımların etkisi çok büyük oldu. Türkiye’nin en dijital şirketi olma hedefi ile tüm SOCAR Türkiye bünyesinde bu alandaki çalışmalarımız devam ediyor.
Riski yüksek işler grubunda çalışanlarınız var. Bu kapsamda çalışanlarınız için aldığınız güvenlik önlemlerinizi okurlarımıza aktarır mısınız?
SOCAR Türkiye olarak, İş Sağlığı, Güvenliği ve Çevre (İSG-Ç) uygulamalarını sistematik ve tutarlı bir şekilde yönetmek amacıyla, SAFE (SOCAR Aims For Efficiency – SOCAR Verimliliği Hedefler) adını verdiğimiz İSG-Ç Yönetim Sistemi oluşturuldu.
İSG-Ç Yönetim Sistemimiz, SOCAR Türkiye’nin tüm İSG-Ç çalışmalarının, şirketin verimli ve sürdürülebilir gelişimiyle bütünleştirilmiş olduğunu gösteren kurumsal İSG-Ç vizyonunu yansıtıyor ve SOCAR Türkiye grup şirketleri genelinde güçlü İSG-Ç yönetim uygulamalarına dayanak teşkil eden temel ilkeleri içeriyor.
SAFE, SOCAR Türkiye kurumsal İSG-Ç Politikası kapsamında, tüm SOCAR Türkiye iştiraklerinin faaliyetlerinde, İSG-Ç yönetimi ve İSG-Ç hedeflerinin gerçekleştirilmesi için yapısal bir yaklaşım sunan, yenilenebilen bir araç ve bu amaçla SOCAR Türkiye faaliyetlerinin İSG-Ç yönetiminin planlanması, gerçekleştirilmesi, denetlenmesi ve geliştirilmesini sağlıyor.
SOCAR Türkiye, endüstriye ait en iyi İSG-Ç uygulamalarını benimseyen bir kültüre sahip olmasının yanı sıra iş sağlığı ve güvenliği ‘’çalışma ehliyeti’’ olarak kabul ediliyor. Tüm şirket personelimizin yanı sıra müteahhit çalışanlarımızın ve paydaşlarımızın sağlığı ve güvenliği bizim için hayati önem taşıyor.
Tüm SOCAR Türkiye faaliyetleri için İSG-Ç riskleri sistematik olarak değerlendirilip yönetiliyor. Risk değerlendirmelerinin gerçekleştirilmesi, dağıtımı ve güncellenmesine ilişkin sorumluluklar, operasyonel planlarda açıkça belirtiliyor. Söz konusu çalışmalar, bu konuda eğitim almış yetkin kişilerce yürütülüyor.
Risk değerlendirmelerinin sonuçları ve düzeltici ve önleyici faaliyetler belirlenip, belgelendiriliyor. İSG-Ç açısından yüksek risk içeren faaliyetlere karşı öncelikler belirleniyor ve buna göre eylem planları geliştiriliyor.
Şirketlerimizde çalışabilmek için İSG-Ç ilkelerine bağlılık zorunluluğu aranırken, SOCAR Türkiye için çalışan herkes, pozisyon ve kıdemlerine bakılmaksızın İSG-Ç politikalarından sorumlu durumdadır. Grup olarak insan kaynakları riskini en aza indirmek için sistem yatırımlarının yanı sıra çalışanlarımıza düzenli eğitimler veriliyor.
Bu arada bilgi teknolojileri alanında da yapılan yatırımlarla riskleri ortadan kaldırma yönünde adımlar atılıyor.
Sosyal sorumluluk bilincinizi nasıl tanımlamaktasınız? Aktif olarak rol aldığınız sosyal sorumluluk projeleriniz var mı?
SOCAR Türkiye olarak, özellikle eğitim ve spor alanlarında sosyal sorumluluk projelerimiz bulunuyor. Var olduğumuz her bölgede, geçtiğimiz her noktada topluma bir iz bırakmayı hedefliyoruz. Aliağa’da inşa ettiğimiz okulların yanı sıra yine Aliağa ve İzmir’deki lise öğrencilerinin katıldığı bir girişimcilik projemiz bulunuyor.
Türkiye’de lise düzeyinde bir ilk olan projemize geçtiğimiz yıl 650 öğrenci 33 projeyle katıldı; proje bu sene de okul sayısı artarak devam edecek. Petkim’in Türkiye Bedensel Engelliler Spor Federasyonu BOCCIA Milli Takım Sponsorluğu da bizim için çok değerli.
Sosyal sorumluluk konusunda en güzel örneklerden biri de TANAP. Projenin güzergâhında bulunan 20 il, 67 ilçe, 600 köyde; bugüne kadar 20 bin 115 çocuk, 6 bin 909 kadın ve 4 bin 310 engelli bireyin doğrudan yararlandığı 1.108 projeyi hayata geçirdik. Bugün TANAP denildiğinde akıllara Türkiye’nin gaz ihtiyacının önemli bir bölümüne yanıt veren, Azerbaycan gazını Avrupa’nın kapısına götüren boru hattının yanı sıra geçtiği her noktada insana, doğaya, tarihe dokunan bir proje geliyor.
SOCAR Türkiye olarak sosyal sorumluluk projelerini yürütürken çalışanlarımızın da aktif şekilde projeler içinde yer alması hedefi ile hareket ediyoruz. Doğal bir süreç olarak ben ve ekibim de bu projelerin güçlenmesi, daha çok kişiye, noktaya ulaşması için yoğun çalışma sergiliyoruz.
Daha etkin ve sürdürülebilir enerji kullanımı için gerçekleştirmiş olduğunuz çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyelinin mümkün olan en verimli şekilde kullanılması gerektiği düşüncesiyle önemli yatırımlara da imza attık. Bu çerçevede 51 megavat kapasiteli Petkim Rüzgâr Enerji Santrali’ni (RES) 2018’de devreye aldık.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kapasitesine ve karbon emisyon azaltmasına katkıda bulunmaya başlayan Petkim RES, Petkim’in kojenerasyon tesisinin elektrik üretim kapasitesini yaklaşık yüzde 23’ü oranında artırdı. Yaklaşık 55 milyon Euro ile yapılan Petkim RES’te 17 rüzgâr türbin jeneratörünün yılda yaklaşık 200 gigavat saat elektrik üretim kapasitesi bulunuyor. Sürdürülebilir enerji alanında, kaynakların verimli kullanılması, ileri teknolojiye sahip üretimde önemli bir değer oluşturuyor.
Çalışanlarınızın kişisel ve mesleki gelişimleri için SOCAR olarak gerçekleştirdiğiniz eğitim ve programlardan bahseder misiniz?
Biz şirket olarak tüm çalışanlarımızı potansiyel lider olarak görüyoruz ve eğitimlerini de buna göre şekillendiriyoruz. Tüm çalışanlarımızın şirkete bağlılık, üstlerine ve astlarına güven vermek ve değişim karşısında hızlı karar alabilmek gibi özelliklerini ön plana çıkarmaya çalışıyoruz.
Bunun için oluşturduğumuz bir “Lead Together” programımız var. Burada tüm çalışanlarımıza takımın başarılarını bireysel başarıların önünde tutmayı ve şirketimizin dinamiklerini önceliklendirmeyi anlatmaya çalışıyoruz.
Bunun dışında yine SOCAR Türkiye’nin verimliliğini sağlamaya yönelik, kişisel gelişimleri destekleyici ve pek çok hobi eğitimlerimiz de bulunuyor.
Gelecek yıllara dair hedefleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Teknolojinin hızla ilerlediği bu çağda petrokimya sektöründe meydana gelecek yeniliklerden ve gelişmelerden bahseder misiniz?
Türkiye’de toplam yatırımları 19,5 milyar Dolara ulaşacak olan SOCAR Türkiye’nin önümüzdeki yıllarda bir halka arz projesi bulunuyor. Bu anlamda bizi yoğun bir süreç bekliyor.
Bu arada geçtiğimiz aylarda temeli atılan ve STAR Rafineri’nin depolama kapasitesini 1,6 milyon metreküpten 2,5 milyon metreküpe çıkaracak olan 600 milyon Dolarlık ek yatırım projemiz devam ediyor.
Bizi önümüzdeki dönemde heyecanlandıran başka bir yatırım da İzmir Aliağa’da bir şirketle ortak olarak gerçekleştirmeyi planladığımız yeni petrokimya tesisi. Bu yatırım da diğer projeler gibi stratejik bir öneme sahip olacak.
Tesisin faaliyete geçmesi ile birlikte Türkiye’nin saf Tereftalik Asit (PTA) ithalatının tamamen sıfırlanması bekleniyor. Yatırım bedelinin 1,8 milyar Doları bulması beklenen proje için 2020’de saha çalışmaları başlayacak.