İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Şekib Avdagiç ile İTO’nun gelişim süreci ve Türkiye ekonomisine yönelik hedefleri hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Okurlarımıza kısaca kendinizden, eğitim durumunuzdan ve profesyonel özgeçmişinizden bahsedebilir misiniz?
Bosna-Hersek Zenica’da doğdum. Sanayici bir ailede yetiştim. Bu nedenle de çocukluk yıllarımdan beri iş dünyasının içindeyim. Halihazırda sahip olduğumuz Avitaş Kompozit Plastik A.Ş. babam Yük. Müh. Eşref Avdagiç tarafından kuruldu.
Kompozit malzeme ve otomotiv sanayi konusunda yarım asırlık bir tecrübeye sahibiz. Eğitimimi İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Makina Mühendisi olarak tamamladım. Ayrıca
İstanbul Üniversitesi İşletmecilik İhtisas programını bitirdim.
Avdagiç: “İstanbul Ticaret Odası kurulduğu 1882’den beri, tam 136 yıldır, küresel ölçekte hareket eden bir kurum. Bu çerçevede 14 Nisan sonrası başladığımız yeni dönemde, küresel odaklı adımlar atacağız. Türkiye’nin buna ihtiyacı var.”
Mühendis bir babanın mühendis oğlu olarak sahada olmaktan her zaman keyif aldım diyebilirim. Babamın bize en büyük öğüdü, “İş hayatında sadece maddi fırsatların peşinde değil, aynı zamanda hayallerinizin ve kişisel değerlerinizin de peşinde koşun” oldu.
Şüphesiz ki Türkiye’nin dünya pazarına açılabilen ilk yarış otomobilini üreten şirketimiz, bu çabaların en somut ve en keyifli üründür. Bugün ülkemizi küresel arenada temsil etmenin gururunu yaşıyoruz.
Keza bu doğrultuda Müstakil Sanayici ve İş Adamları Derneği’nin (MÜSİAD) kuruluşunda da aktif rol aldım. Bana kalırsa MÜSİAD’ın kuruluşu ve etkinliği ülkemiz için sadece ekonomik değil demokratik manada da önemli bir kazanım oldu.
Ticaret şapkasının yanında farklı platformlarda devam ettirdiğim pek çok görevim oldu. 2010 Avrupa Kültür Başkenti Yürütme Kurulu Başkanı olarak şehrimizin marka değerini yükseltecek çok sayıda projeyi icra ettik. 30 yılı aşkın süredir başta otomotiv ve kompozit sanayi olmak üzere farklı STK’larda görev yaptım.
Halen Kompozit Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini sürdürüyorum.
Tabi gerçek kalkınmanın, ticari hayatın akademik ve kültürel alanlarla bütünleşmesinden doğacına olan inancımla akademiye olan
ilgim hiç kaybolmadı.
İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve birçok düşünce kuruluşunda aldığım görevleri halen sürdürüyorum.
Diğer yanda,
Bosna Hersek ile olan gönül bağım da hiç kopmadı. Halihazırda Bosna Sancak Akademik Kültür ve Tarih Vakfı Mütevelli Heyeti Üyesi olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.
İstanbul Ticaret Odası’nın ise benim için ayrı bir anlamı var. 136 yıldır hem İstanbul’a hem de Türk ticaretine değer katan eşsiz bir kurum. Bu yolculukta sağ olsunlar üyelerimiz de arkamızda durdu. Önce Yönetim Kurulu Üyeliği, Başkan Yardımcılığı ve Meclis Başkanlığı, şimdi de Yönetim Kurulu Başkanlığını devraldım.
Amacımız 136 yıllık bu emaneti 400 bin üyemizden aldığımız güçle çok daha ileriye taşıyabilmek.
İstanbul Ticaret Odası seçimlerinin ardından Yönetim Kurulu Başkanı olarak göreve geldiniz. Bundan sonra izleyeceğiniz rota nedir?
İstanbul Ticaret Odası 400 binden fazla üyeye sahip, dünyanın en büyük odalarından biri.
Bir yanda yasal olarak yerine getirmemiz gereken işlemler var, diğer yanda da üyelerimizin talep ve beklentilerini çözüme kavuşturmak için çalışıyoruz.
Tabi... Bu işi sadece yurt içi çalışmalarıyla sınırlı görmek mümkün değil.
İstanbul Ticaret Odası kurulduğu 1882’den beri, tam 136 yıldır, küresel ölçekte hareket eden bir kurum. Bu çerçevede 14 Nisan sonrası başladığımız yeni dönemde, küresel odaklı adımlar atacağız. Türkiye’nin buna ihtiyacı var.
Sorumluluğumuz büyük, işimiz ağır. Üyelerin teveccühüyle geldiğimiz bu makamda, yeni projelerle hem şehrimiz hem de ülkemiz için çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz. Biz, dört ayaklı bir stratejide ilerliyoruz.
İstanbul’un marka değerini yükseltmek, uluslararası köprüleri sağlamlaştırmak, üyelerimizin taleplerine çözüm odaklı yaklaşım sergilemek ve yenilik ekonomisi ile Ar-Ge çalışmalarını hızlandıracak adımlar atmak. Bu dört başlıktan hareketle adımlarımızı hızlandırıyoruz.
Bugün sahip olduğunuz bu gücü arttıracak en önemli unsurların başında da e- ticaret kabiliyetiniz ve girişimci gücünüz geliyor. Artık biliyoruz ki ticarette ortaya koyduğunuz üründen daha önemli olan onu ne şekilde pazarlayabildiğiniz.
Başarının esas belirleyicisi bu oluyor. E-ticarette sınırlarınızı ne kadar ileri taşıyorsunuz, bu mecrada ortaya koyduğunuz ve takipçi bulduğunuz inovatif buluşlar neler, bunlar çok mühim.
Tabi e-ticarette ülkemizi ileriye taşıyacak olanlar da elbette girişimcilerimiz. Sayısında ziyade girişimcilerimizin niteliğini önemsiyoruz.
Bu nedenle İstanbul Ticaret Odası olarak hayata geçirdiğimiz Bilgiyi Ticarileştirme Merkezi’ni (BTM) en önemli projelerimizden biri olarak görüyoruz.
Buraya ticari bir fikri, start-up aşamasında bir ürünü ya da hizmeti olan herkes gelip, sermaye, tecrübe ve bilgi ihtiyacını karşılamak için destek alabiliyor. Faaliyete başlayalı henüz bir sene olmasına rağmen iki binden fazla yenilikçi iş fikri ve üç bine yakın girişimci bu merkeze başvurdu.
27 iş fikri şimdiden ticarileşerek hayata geçti. İçlerinden milyonlarca dolarlık yatırım alan patentler doğdu.
Biz BTM ile küresel arenada Türkiye’nin Soft Power’ı olacak markaları oluşturmayı hedefliyoruz.
Son birkaç yıldır, Türkiye ekonomik büyümesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye genç nüfusu hızla artan bir ülke. Bu nedenle yeni istihdam oluşturma hızımız bizim için son derece önemli. Bunun için de ülke olarak her yıl en az %5 büyümeliyiz ki ekonomiye yeni giriş yapan gençlerimize iş sağlayabilelim.
Bu bağlamda ülkemizin sağlamakta olduğu ekonomik büyümeden memnunuz. Ancak asıl mesele bu büyümeyi önemli ölçüde üretim ve ihracata dayandırabilmek. Türkiye’nin 24 Haziran sonrası hızla yoğunlaşması gereken konu bu.
Bunu sağlayabildiğimizde enflasyon, döviz kurları, cari açık gibi kısır döngü meseleleri de kalıcı olarak çözmüş olacağız.
Aynı zamanda Kompozit Sanayiciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinde bulunmaktasınız. Türkiye’deki kompozit sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yarının malzemesi şeklinde tabir ettiğimiz kompozit sektörünün sağladığı katma değer, milli sanayi hamlemiz için oldukça mühim. Hem doğrudan hem de dolaylı olarak ihracat kapasitesine sahip bir sektörden söz ediyoruz.
Bugün baktığınızda tüm dünyada gerek havacılık ve uzay sektöründe gerekse de otomotiv sektöründe enerji ve fosil yakıt kullanımının azalması kompozit malzemelerin bu sektörlere penetrasyonu ile doğru orantılı olarak gelişiyor.
Zira dünyada bir “Gelişmişlik Kriteri” olarak kabul edilen kişi başına düşen kompozit tüketim miktarlarına bakıldığında, ülkemizin önünde önemli fırsatların ve olanakların olduğunu da görüyoruz.
Dünya’da 4-10 kg arasında bir dağılım izleyen bu miktar ülkemizde 3,5 kg düzeyinde. Daha da mühimi dünyada 6,9 €/kg olan ortalama fiyat seviyesi Türkiye’de 5,3 €/kg düzeyinde. Bu rakamlar ülkemiz için önümüzdeki dönemde avantaj olarak değerlendirilmeli.
Zaten halihazırda Avrupa ve Dünya büyüme oranının üzerinde bir büyüme gösteren sektör, kullanım alanları arttıkça bu oranları daha da yukarı taşıyacaktır. Üstelik döviz kurundaki yüksek düzey de bu noktada ihracatçımız için önemli bir
artı sağlayabilir.
Bugün ülkemizde kompozit ürünler en çok boru-tankaltyapı, taşımacılık-otomotiv ve yapı-inşaat sektörlerinde kullanılıyor. Hem Türkiye’deki hem de civar ülkelerdeki talebin etkisi ile cam takviyeli plastik (CTP) boru üretimi, kompozit sektörünün itici gücü olarak karşımıza çıkıyor.
İlerleyen süreçte yüksek teknolojili ürünlerin üretiminin hızlanması ile birlikte, özellikle rüzgâr enerjisi, uzay ve havacılık ile elektrik ve elektronik sektörlerinde daha faza miktar ve oranda kompozit malzeme kullanımının gerçekleşmesini bekliyoruz.
Diğer yandan hükümet, yerel yönetimler, yatırımcı kuruluşlar ve sanayicilerin geleneksel malzemeler yerine daha hafif, daha uzun ömürlü, daha yüksek mukavemetlere sahip kompozit malzeme alternatiflerini aramaları hem kendileri hem de ülke ekonomisi açısından önemli bir verimlilik noktası.
Keza bu doğrultuda kamu kesiminden olumlu adımlar atıldığını da görüyoruz. Mesela son gerçekleştirilen rüzgâr santrali ihalesi gibi devlet destekli pazar yaratma çabaları sektörün büyüme ivmesini artıracak, sektör firmalarına önemli avantajlar doğuracaktır.
Bugün hem İTO Yönetim Kurulu Başkanı hem de Avitaş Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmaktasınız. Kariyer
öykünüzü düşünürsek, iş hayatında başarı getiren en önemli özellikler sizce nelerdir?
Çalışmak ve cesaret göstermek işin önemli bir kısmı. Ancak her şeyin ilk çıkış noktası, bana kalırsa; hepimiz için hayal edebilmek ve en az maddi uğraşlarımız kadar kişisel değerlerimizin de peşinden gidebilmekle başlıyor.
Esasen hayallerimiz ve kişisel değerlerimiz bu hayattaki ilk ve ana sermayemiz. Onların bereketinden şüpheye mahal yok. Hayal ederek, hayallerimize inanarak ve Allah’tan o hayaller için çalışma gücü ve azmi dileyerek başarıya ulaşılabileceğine hayatımın her döneminde şahit oldum.