Birinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra, Avrupa’da milliyetçi ve totaliter rejimler yükselmeye başlamıştı. Avrupa’da doğan bu görüşün yansıması mimari alanda da kendini göstermiş, Türk mimarlığı da doğal olarak etkilenmişti.
Bu yaklaşımı besleyen olgulardan birinin de, yabancı mimar egemenliğine tepki olarak doğan öze dönme çabaları olarak da düşünülebilir. Başta “Milli Mimari”, daha sonra “İkinci Ulusal Mimarlık” olarak adlandırılan bu akım, 1939-50 yılları arasında Türk mimarisinde etkili olmuştur.
Bu akım yerelulusal mimarlık öğelerinin tercih edilmesine dayanmaktaydı. Sedad H. Eldem tarafından Güzel Sanatlar Akademisi’nde kurulan ve yürütülen Milli Mimari Semineri, akımın öncü dayanaklarından biri olmuştu. Bu seminer çalışmaları kapsamında Türk sivil mimarlığı detaylı olarak ele alınmıştır.
İkinci Ulusal Mimarlık akımının, daha önceki yazılarda da incelemeye çalıştığımız Birinci Ulusal Mimarlık akımıyla en önemli farkı dini yapılar yerine, sivil yapılardan alınan öğelere ağırlık verilmesidir.
İkinci Ulusal Mimarlık akımı, daha sade, özü biçim aktarmaya dayanan, simetriye önem veren, taş kaplama cepheler ve anıtsal bir anlatım olarak özetlenebilir.
Dönem yapılarında cephe çıkmaları, kirişlemeli saçaklar, kemerler,köşeli sütun başlıkları, geleneksel Türk evi pencere oranları görülmekte, fakat kubbe ve cephe süslemelerine rastlanmamaktadır.
II. Ulusal Mimari akımı, devletin gücünü göstermek amacı ile mimari öğeleri öne çıkarmıştır ve buna bağlı olarak büyük kamu binaları, anıtlar, toplantı salonları inşa edilmiştir.
1939 Uluslararası New York Sergisi’ndeki Türkiye Pavyonu (S.H. Eldem), Anıtkabir (Emin Onat, Orhan Arda, yarışma, 1942), İ.Ü. Fen ve Edebiyat Fakültesi binaları ile Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi (E. Onat, S.H. Eldem, 1943), Çanakkale Şehitler Abidesi (D. Erginbaş, İ. Utkular, yarışma 1944) dönemin en önemli eserleri arasında yer almaktadır. Gelecek sayımızda Anıtkabir’i detaylı olarak inceleyeceğiz.
[caption id="attachment_91357" align="aligncenter" width="400"]
DDY İşletmeleri Umum Müdürlüğü Binası[/caption]
Ankara’daki DDY İşletmeleri Umum Müdürlüğü binasının mimarı Bedri Uçar’dır. Yapı, 1941 yılında tamamlanmıştır.
Dörder katlı, ortada büyük bir açık alan oluşturan dört bloktan oluşan bir yapıdır. 2. Dünya Savaşı’nın gölgesi altında inşa edilen bu yapıda sığınaklara bodrumlarda yer verilmiştir.
Kütle düzeninin giriş aksına göre simetrik olduğu görülmektedir. Merdivenler ve dört kat yüksekliğince uzanan ayaklar, ortadaki ana girişi belirler.
Kütleler içindeki uzun koridorlar gerekli çeşitli mekânlara ev sahipliği yapar. Yapının ön cephesinin çok uzun olması ve anıtsal sütun düzeni, ezici ve çok güçlü bir etki bırakır.
Döşemeleri asmolen olan yapının iskeleti betonarmedir. Renkli Hereke ve Bilecik mermerler giriş holünün büyük kısmını kaplar, diğer kısımlar için parke, linolyum ve mozaik kullanılmıştır.
Buradan, malzemenin seçiminde mekânların önem derecelerinin göz önüne alındığı çıkarımı yapılabilir. Dışta pilasterlerle subasman ve yapının orta bölümü Ankara taşı ile kaplanmıştır.
Diğer yüzeylerde yapay taş tercih edilmiştir. Ünlü Mimar Paul Bonatz bu yapıyı Ankara’nın en güzel binası olarak gördüğünü söylemiştir.
Gerek ölçek olarak, gerekse cephe düzenlemesi ve malzeme olarak, bu yapının Neo-klâsik Alman etkisini kuvvetle vurguladığını söylemek mümkündür.
[caption id="attachment_91358" align="aligncenter" width="400"]
Çanakkale Şehitler Abidesi[/caption]
Milli Savunma Bakanlığı (MSB) 1943 yılında Çanakkale şehitleri için bir abide müsabakası düzenleme kararı aldı. 1944’te yapılan müsabakaya 37 proje katıldı.
Müsabakayı İstanbul Teknik Üniversitesi’nde öğrenci olan Doğan Erginbaş ve İsmail Utkular kazandı. Fakat, ülkemizdeki mali imkansızlıklar ve II. Dünya Savaşı’nda Türk ordusunun sürekli teyakkuz halinden kaynaklanan nedenlerden dolayı proje hayata geçirilemedi.
Bir öğrenci kuruluşu olan Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) 1952 Nisanı’nda Çanakkale Valiliği’ne ve hükümete başvurması, Şehitler Abidesi konusunun yeniden Türk kamuoyunun gündemine girmesine sebep oldu.
Sonuç olarak Milli Savunma Bakanlığı tarafından daha önce açılan müsabakada birinciliği kazanan projenin gerçekleştirmesine karar verildi.
Ayrıca, inşaatın takibi ve organizasyonu için başkanlığını Emin Nihat Sözeri’nin yaptığı 9 kişilik “Çanakkale Şehitleri Abidesi İnşaatına Yardım Komitesi” adıyla bir komite kuruldu.
İnşaatın maddi külfetini ise, millet karşılayacaktı. Komite, buna yönelik çalışmalara başladı ve yardım kampanyası yürütüldü.
Maddi olarak zorda olmasına rağmen Türk milleti, fedekarca gereken paranın toplanmasını başardı.
Yapılan ihale sonrasında, Çanakkale Abidesi’nin temeli, 17 Nisan 1954 tarihinde Morto Limanı’nda yapılan coşkulu bir törenle atıldı ve inşaat çalışmaları başladı.
Fakat sonrasında abide inşaatını kontrol eden Komite Başkanı Emin Nihat Sözeri, inşaat malzemesinde bazı eksikler olduğunu gözlemledi ve raprunda belirtti. Yapılan inceleme, inşaatın temelinin ihale şartnamesine uygun olarak dökülmediğini gösteriyordu.
Proje duraklatıldı ve sonrasında açılan davalarla müteahhitlere hapis cezası verildi. Projenin inşaatın yeniden başlaması için önemli miktarda para gereksinimi oluşmuştu. Bir gazetenin öncülüğünde yapılan yeni bağış kampanyası, halktan büyük ilgi gördü ve projenin tamamlanması mümkün oldu.
Nihayetinde, abide 21 Ağustos 1960 günü yapılan törenle ziyarete açılmıştır. Çanakkale Şehitleri Abidesi İnşa Komitesi adına konuşan Emin Nihat Sözeri, bu abidenin halkın dişinden tırnağından artırdığı paralarla tamamladığını belirtmişt.
Ancak Sözeri, şehitlerin aziz hatıralarına karşı şükran borcunun ödenemeyeceğini de hatırlatmıştı.
Morto Koyu’na bakan ve Çanakkale Boğazı’na tamamen hâkim ve denizden yaklaşık 50 metre yükseklikte Hisarlık mevkii denilen bir tepede bulunan Çanakkale Şehitler Abidesi, tabii zeminden 41.70 metre yüksekliktedir.
Abide yukarı doğru meyilli olarak yükselmekte ve böylece ayakların şeref holü hizasında dıştan dışa 25.00 metre olan genişliği yukarıda 23.10 metreye düşmektedir.
Abidenin esas gövdesi zeminden 38.75 metre yükseklikte L şeklinde kutu gövdeli 4 ayak ile bu dört ayak üzerinde oturan 5 metre yüksekliğinde yine kutu gövdeli takke kısmından oluşmaktadır. Gövdeyi oluşturan dört ayak betonarme üzerine taş kaplamalıdır.
[caption id="attachment_91359" align="aligncenter" width="400"]
İstanbul Üniversitesi Fen - Edebiyat Fakültesi Binası[/caption]
Bu yapı, İkinci Ulusal Mimarlık akımının en önemli temsilcileri olan iki büyük mimar, Sedad Hakkı Eldem ve Emin Onat tarafından tasarlanmıştır.
Bina, bu akımın özelliklerini tümüyle temsil etmektedir, pencere oranları, söveler, uzun saçaklar, yüksek kemerler, almaşık duvarlar ve benzeri diğer elemanlar bu kapsamda değerlendirilmiştir.
Dikkatle bakıldığında, İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi binasının, devasa bir Türk evi olduğu algılanabilmektedir.
Dolayısıyla, tasarımın millîleştirilmesi veya yerelleştirilmesi, tam olarak başarılmıştır. Osmanlı anıtsal mimarisinden de esintiler taşıyan bu binada, taç kapı modelleri ve uzun tonozlar da yer almaktadır.
Sonuç olarak, Fen- Edebiyat Fakülte binasının, tarihselci yöneliminin yanı sıra, işlevselliğe de önem verdiğini, devasa ve güçlü yapısıyla da İkinci Ulusal Mimarlık akımının özelliklerini bütünüyle temsil ettiğini söylemek mümkündür.
Kaynakça
•http://www.mimarlarodasiankara.org/binakimlikleri/_manual/BinaKimlikleriSoylesiler01web.pdf
• 1938-1960 Yılları Arası Cumhuriyet Dönemi Türk Mimarlığı, Ayşe Sağsöz, Reyhan Midilli Sarı, Derya Elmalı Şen, Selda Al.
• Çanakkale Şehitleri Abidesi’nin İnşaası ve Halkın Yardımları, Construction of the Çanakkale/Gallipoli Martyrs’ Memorial and the People’s Contributions, Prof. Dr. Sadık Sarısaman.
• Cumhuriyet Donemi Mimarlığından Bir Panorama, Doğan Hasol.
• Sedad Hakkı Eldem’i Anla(t)mak I: 1930-1950, Hazırlayan Aslı Can, SALT Research and Programs.
Hazırlayan: B. Serhat Cengiz