ÇATIDER (Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Yaşar Şenal ile çatı sektörünü konuştuk. Şenal, çatı sistemlerinin küresel ısınmayla mücadelede nasıl etkin rol oynayabileceğini anlattı.
Okurlarımıza kısaca kendinizden, eğitim durumunuzdan ve profesyonel öz geçmişinizden bahsedebilir misiniz?
1976, Ankara’da doğumluyum. Lisans eğitimini 1998 yılında
İTÜ Mimarlık Fakültesinde tamamladım. 1998 – 2005 yılları arasında çatı ve cephe sektörlerinin öncü firmalarında Şantiye Şefi, Pazarlama Yöneticisi ve Satış müdürü olarak görev yaptım. 2005 yılında Alman metal sanayiinin lider şirketlerinden RHEINZINK’de Teknik Danışman olarak göreve başladım.
2009 yılı itibariyle RHEINZINK Türkiye Genel Müdürlüğünü ve akabinde Orta Asya, Yakın ve Orta Doğu’da 18 ülkeyi kapsayan Bölge Müdürlüğünü yürütmekteyim. Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneğinde 2010 – 2018 yılları arasında Denetim Kurulu Üyeliği, Sayman üyelik ve Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundum.
2019 yılında ise Çatıder Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçildim. Aynı zamanda Cephe Sanayici ve İş İnsanları – Cepheder Yönetim Kurulu Sayman üyesi olarak da görevimi sürdürüyorum. İngilizce ve Almanca bilmekteyim.
Çatı Sanayici ve İş Adamları Derneği (ÇATIDER) son derece faal bir dernek. ÇATIDER’in düzenlemiş olduğu etkinlikler ve eğitimler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Çatı sektörünün en büyük kuruluşu olarak, sektörün gelişmesi ve eğitimli iş gücümüzün artmasına yönelik çok önemli çalışmalar yürütüyoruz. Bu çalışmaları kısaca özetlemek isterim.
İlki 2004 yılında olmak üzere 9 adet Ulusal Çatı & Cephe Sempozyumu düzenlenmiş, toplamda şimdiye kadar 230 bildiri sunulmuştur. TMMOB-Mimarlar Odası SMGM iş birliği ile bugüne kadar Türkiye genelinde 29 mimarlar odası bünyesinde 1150 mimara “Çatı Sistemleri” eğitimleri verilmiştir.
Çatı Ustası Meslek Standartları; Kiremit Tipi Çatı Kaplamacısı, Panel Çatı Kaplamacısı ve Örtü Tipi Çatı Kaplamacısı olmak üzere üç ayrı meslek standardı, İNTES (Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası) ile birlikte hazırlanmış ve Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
2004 yılında İTÜ’de ‘Çatı Sistemleri Hakkında Teorik ve Uygulamalı Eğitimler ve Seminerler’ etkinliği başlatılmıştır. Bugüne kadar 51 okulda düzenlenen 168 eğitim ile 7166 öğrencinin yanı sıra 150’ye yakın akademisyen ve öğretmene de ulaşılmıştır. Avrupa Birliği “Yeni Fırsatlar Hibe Planı” fonu ve sektör firmalarının sponsorluk desteği ile 16.05.2005-18.02.2006 tarihleri arasında 30’u engelli olmak üzere 452 kişiye çatıcılık eğitimi verilmiştir.
2017 yılı içerisinde ‘Yapı Okulu’ uzaktan eğitim sistemi projesi hizmete girmiştir. Ücretsiz eğitim imkânı sunan, çatıcılık mesleğine adım atmaya hazırlanan ve mesleğini geliştirmek isteyen ustalar için e-öğrenme projesine 1000’nin üzerinde usta kaydolmuştur.
“Çatı ve Çatıcılık Eğitimi Sisteminin Kurulması ve Geliştirilmesi IQVET Projesi” kapsamında “Hizmet İçi Eğitim Kursu Etkinlik Programı” çerçevesinde Ankara ve İstanbul’dan çeşitli meslek liselerinden 115 öğretmene katılım belgesi verilmiştir. Çatı ve Çatıcılık Eğitimi Sisteminin Kurulması ve Geliştirilmesi IQVET Projesi kapsamında 510 meslek lisesi öğrencisine eğitim verilmiştir.
Çevreyi ve doğal kaynaklarımızı korumak son derece önemli, bu kapsamda çatı sistemleri nasıl bir rol oynayabilir? Yeşil çatı ve pasif ev konseptleri çerçevesinde değerlendirebilir misiniz?
Avrupa Birliği, 20-20-20 planı ile 2020 yılına kadar enerji tüketimini yüzde 20 azaltmayı, yenilenebilir enerji kullanımında yüzde 20 artışı ve zararlı sera gazı salımını en az yüzde 20 azaltmayı hedefliyor.
İklim değişikliği ve sera etkisi yaratan gazların salımının azaltılması konusunda ciddi adımlar atan AB’de 2020 yılından itibaren tüm binaların ‘hemen hemen sıfır enerji (nearly zero-energy)’ esasına göre yapılması zorunluluğu getirilmektedir. B
u binalarda hem enerji tüketiminin en aza indirilmesi, hem de ihtiyaç duyulan enerjilerin yenilebilir enerji kaynaklarından sağlanması gerekir. Türkiye’nin de binalardaki enerji tüketimini kısa dönemde metrekare başına yılda 80 kilovatsaat seviyesinin altına düşürmesi gerekiyor.
Bu değerlere ulaşabilmek ancak çatı ve çatı sistemlerine önem verilmesi ile sağlanabilir.
Doğaya uyumlu, çevreci tasarımlar, inşaat ve çatı sektörünün gündeminde her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Dünyada ve Türkiye’de sayıları artmaya başlayan ‘yeşil çatı’ uygulamaları, doğa-şehir uyumunun çok güzel bir örneği. Hızlı kentleşme sonucunda şehirlerde yağmur suyunu emen toprak ve yeşil bitki örtüsü azaldı.
Şehir üstüne düşen tüm yağmur suyunun aynı anda tahliyesi esnasında sel felaketleri yaşanabiliyor. Yeşil çatılar, çatı yüzeyine düşen yağmur suyunun tahliye sistemine ulaşımını bir saat kadar geciktirebiliyor ve böylece sel riskini azaltıyor. Ayrıca küresel ısınma şehirlerde ısı adalarına yol açıyor.
Kentlerdeki ısı adaları sayesinde oluşan mikro iklimler, alanlar arasında büyük sıcaklık farklılıklarına, bozulmuş toprak; hava koşulları değişimi, su kaynaklarının ziyan olması gibi olumsuzluklara yol açar.
Bitkilendirilmiş çatılar ile gün içinde toplanan enerjinin büyük bir bölümü toprak ve bitki içinde tutularak, gün batımı saatlerinde dışa yansımaları önlenebilir. Kırsal kesime nazaran ısı adaları içinde oluşan fark azaltılabilir.
Sonuç olarak yeşil (bitkilendirilmiş) çatılar, oksijen üretiminden, ısı adalarının azalması ve enerji verimliliğine kadar birçok sorunun çözümüne katkı sağlıyor.
Aktif ısıtma sistemine ihtiyaç duymadan, çok az miktarda enerji ile yüzde 90’a varan oranda tasarruflu ısınma ve soğutma imkanı sunan pasif evlere dünyada talep her geçen gün artıyor. Bugün dünyada 50 binin üzerinde pasif ev var ve en iyi örnekleri Avusturya ve Almanya’da bulunuyor.
Ülkemizdeki konutlarda ısınmak için bizden çok daha soğuk bir iklime sahip olan Almanya’ya göre 10 kat daha fazla enerji harcanıyor. Yalıtımsız binalar, sadece ısınmak için, pasif evlere göre 20 kat daha fazla enerji tüketiyor.
Pasif ev yaklaşımı, diğer yandan, yalnızca ısı tasarrufuyla sınırlı kalmıyor; ekoloji, iç hava kalitesi, akustik ve görsel konfor, yangın güvenliği gibi faktörleri de göz önüne alarak bütüncül bir yaklaşım sergiliyor.
Pasif ev oluşturmak için Türkiye’de öngörülen maliyet artışı; yüzde 20 – yüzde 40 aralığındadır. Maliyet etkin bir ‘Pasif Ev’ inşaatı için tasarım sürecinde uzman bir ekiple çalışmak son derece önemlidir.
Günümüzde, bina enerji kimliğinde mevcut bir binanın enerji sınıfının en az C olması beklenmektedir. Binanıza ait enerji kimlik belgesinde binanızın aylık ve yıllık bazda ne miktarda enerji tükettiğini (kw/h-m2/yıl) görebilirsiniz. Binanıza ait enerji kimliğinde, binanızın bir yılda ürettiği sera gazı miktarı (CO
2/kg-m
2) belirtilir. Yani binanızın havayı ne kadar kirlettiğini görebilirsiniz. Enerji Verimliliği Kanunu gereği binalarda enerji kimlik belgesi mevcut binalar için 2020 yılı Ocak ayına kadar, yeni binalarda ise Ruhsat Başvurusu ile beraber alınmak zorunda. Şimdi, enerji tüketimini olabildiğince azaltma zamanı.
Özellikle pasif ev statüsünde yenilenen ve mantolama yapılan eski binalarda dış cephe, temel duvarları ve çatılarda ısı yalıtımı yaptırarak yüzde 90’dan fazla enerji tasarrufu sağlamak mümkün.
ÇATIDER olarak iş sağlığı ve güvenliği konusuna büyük önem verdiğinizi biliyoruz. Bu kapsamda yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz? İş kazalarını önlemek için neler yapılmalı, yorumlar mısınız?
2012 yılında yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile iş kazaları hakkında kapsamlı bir düzenleme getirilmiştir. Bununla birlikte şantiyelerde İSG uzmanları vasıtasıyla kazaları önlemeye yönelik eğitim çalışmaları da devreye girmiştir.
Ancak maalesef iş kazalarında önemli bir azalmanın olmaması, ölüm ve ciddi yaralanma ile sonuçlanan kazaların devam etmesi, uygulanan kanun ve düzenlemelerin, şantiyede alınan tedbirlerin yeterli olamadığını göstermektedir.
Bu doğrultuda, uygulanan yasal tedbirlerin ötesinde daha kapsamlı teorik ve pratik eğitimlerle, sektörde yer alan tüm tarafları kapsayacak şekilde farkındalık artırıcı uygulamalara geçilmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Çatılarda çalışacak kişilerin yüksekte çalışma ve iş güvenliği konularında eğitimleri ve sertifikaları olmalı. Böylece çatı ustalarının yeni teknolojilere uyum sağlamaları, mesleki bilgi ve tecrübelerini geliştirmeleri mümkün olur. İş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin meslek içine yayılması ve bu konudaki bilinç düzeyinin, işverenler ve çalışanlarla sınırlı kalmayıp sektöre hizmet veren tüm taraflar ve çalışan ailelerini de içerecek biçimde artırılması sağlanmalıdır.
İnşaat sektöründe meydana gelen kazaların ilk sırasında “yüksekten düşme” vakaları yer alıyor. Malzeme düşmesi ve malzeme sıçraması ise çok yaşanan diğer kazalar.
Bir yapının çatısı, konum itibarıyla “yüksekten düşme” riskinin en fazla olduğu bölüm olması nedeniyle, en yoğun hassasiyetin çatı uygulamalarına gösterilmesi gerekiyor.
Bu sebeple İş sağlığı ve güvenliği konusunda işverenlere büyük görev düşüyor. 6331 Sayılı Yeni İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) Kanunu, bünyesinde sadece bir çalışanı dahi olsa tüm işverenleri ilgilendiriyor, işverene birçok yükümlülük getiriyor ve ağır cezai yaptırımlar öngörüyor.
Yapılan yasal düzenlemelerle, aralarında inşaat ve yalıtım sektörünün de bulunduğu 40 meslekte yeterlilik belgesi olmayanların, ayrıca tehlikeli ve çok tehlikeli işlerde çalışanların mutlaka belge sahibi olması gerekiyor.