Röportaj: Gamze Ünal
Gerçekleştirdiğimiz söyleşide, Avon Türkiye Genel Müdürü Hasan Ulutürk, markanın 139 yıllık köklü geçmişini, Türkiye’deki faaliyetlerini, kadınların ekonomik özgürlüğünü destekleme misyonunu ve iddialı sürdürülebilirlik hedeflerini anlattı. Ulutürk, dijitalleşme ve toplumsal sorumluluk kapsamında gerçekleştirdikleri çalışmalar hakkında da bilgi verdi.
Sizi okurlarımıza tanıtmak isteriz, eğitim geçmişiniz ve mesleki kariyeriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden mezun oldum. Ardından, Yıldız Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde yüksek lisans yaparak akademik eğitimimi tamamladım. İş hayatına 2007 yılında Tchibo Türkiye’de başladım. Bu süreçte lojistik, iş geliştirme ve satış gibi farklı alanlarda yöneticilik görevleri üstlendim.
2020 yılında Tchibo Türkiye Genel Müdürü olarak atandım. Burada, markanın çok kanallı büyüme stratejisini başarıyla hayata geçirdim. Haziran 2024 itibarıyla Avon Türkiye Genel Müdürü olarak görevime başladım. Son bir yıldır, Avon’un dönüşüm vizyonuna liderlik ederek markanın yeni dönem stratejilerine yön veriyorum.
Avon, 139 yıldır güzellik sektöründe öncü bir marka. Bu uzun yolculukta şirketin en önemli dönüm noktaları nelerdir? Avon Türkiye ne zamandır faaliyet göstermektedir?
Avon’un 139 yıllık tarihinde pek çok dönüm noktası var. 1886’da kadınlara doğrudan satışla kazanç sağlama imkânı sunarak, daha o yıllarda ekonomik özgürlük vizyonunu ortaya koyması en önemli başlangıçlardan biri. 1960’larda kadın temsilciler için ilk eğitim programlarını başlatması, markanın yalnızca ürün değil, yetkinlik sunan bir yapıya evrilmesini sağladı. 1990’larda ise sosyal sorumluluk alanında büyük adımlar atarak; meme kanseriyle mücadele, aile içi şiddetin önlenmesi ve kadın haklarının savunulması gibi alanlarda öncü kampanyalara imza attı. Bugün ise çok kanallı satış stratejisiyle hem temsilcilerine hem de tüketicilere daha esnek, erişilebilir ve güçlü bir sistem sunuyor.
Avon Türkiye yolculuğu 1993 yılında başladı. O günden bu yana, Türkiye’de binlerce kadınla güçlü bir bağ kurduk. Ürünlerimizin kalitesi kadar, sunduğumuz fırsatlar ve yarattığımız toplumsal etkilerle de güvenilir ve sevilen bir marka olduk. Kadınların ekonomik bağımsızlıklarını destekleyen doğrudan satış modelimizle, her yaştan kadına esnek ve kendi potansiyellerini ortaya koyabilecekleri bir kariyer alanı sunuyoruz. Ayrıca meme kanseri farkındalık kampanyaları ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konularda yürüttüğümüz çalışmalarla da Türkiye’de kadınların yanında durmaya devam ediyoruz.
Kadınların ekonomik özgürlüğünü desteklemek ve girişimcilik fırsatları sunmak Avon’un temel değerlerinden biri. Bugün Türkiye’de kadınların iş hayatındaki güçlenmesine nasıl katkı sağlıyorsunuz?
Kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanmalarını ve iş hayatında daha güçlü bir şekilde var olmalarını desteklemek, temel değerlerimizin başında geliyor. Bu vizyonu yalnızca sözde değil, somut fırsatlarla gerçeğe dönüştürüyoruz.
Bugün globalde 2 milyondan fazla bağımsız temsilcimiz var; Türkiye’deki binlerce kadın da bu güçlü ağın parçası. Onlara sadece ürün değil, kendi işlerini kurma ve büyütme imkânı sunuyoruz Temsilcilerimizi kazanç fırsatlarıyle desteklemenin ötesinde, gerçek bir girişimci gibi gelişmeleri için kapsamlı eğitimler sunuyoruz.
Satış tekniklerinden dijital pazarlamaya, kişisel gelişimden liderliğe kadar birçok alanda onları destekliyoruz. Sosyal medya ve dijital araçlarla işlerini diledikleri yerden, diledikleri şekilde yönetebilmeleri için teknolojik altyapımızı sürekli geliştiriyoruz.Ayrıca başarıyı görünür kılmak bizim için önemli. Temsilcilerimizi sadece kazançlarıyla değil, çabalarıyla da takdir ediyor; ödül programları ve teşvik sistemleriyle destekliyoruz. Perakende bayilik fırsatlarımızla da, dileyen temsilcilerimizin kendi işlerini bir adım öteye taşımaları için yeni yollar açıyoruz. Kısacası Avon, Türkiye’de kadınlara sadece bir iş değil, kendi ayakları üzerinde durabilecekleri sürdürülebilir bir gelecek sunuyor.
Sürdürülebilirlik ve çevreye duyarlı uygulamalar konusunda Avon’un 2030 hedefleri oldukça iddialı. Bu hedeflere ulaşmak için şu ana kadar hangi somut adımlar atıldı ve önümüzdeki dönemde hangi yenilikleri göreceğiz?
Avon olarak güzelliği sadece dış görünüşle değil, aynı zamanda dünyaya olan sorumluluğumuzla da tanımlıyoruz. Bu anlayış doğrultusunda, sürdürülebilirlik bizim için yalnızca bir hedef değil, işimizin temel taşlarından biri. 2030 yılına kadar, durulanan ürün formüllerimizin yüzde 95’inden fazlasının biyolojik olarak parçalanabilir olmasını hedefliyoruz. Aynı zamanda ambalajlarımızın tamamının geri dönüştürülebilir, yeniden kullanılabilir veya kompostlanabilir olması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ambalaj malzemelerimizin %83,8’inin¹ artık yeniden kullanılabilir, geri dönüştürülebilir veya kompostlanabilir olmasından gurur duyuyoruz. Bu, 2030 hedefimize ulaşma yolunda ilerlediğimizi gösteriyor. Doğal kaynakları korumak ve su tasarrufu sağlamak adına çevreye duyarlı üretim modelleri benimsiyoruz. Parfüm şişelerimizin bir kısmını yeniden kullanılabilir şekilde tasarlayarak, tüketicilerimize şişeleri vazo veya saksı gibi farklı amaçlarla değerlendirme imkanı sunuyoruz. Ayrıca plastik kullanımını azaltmak için cesur adımlar atıyoruz. Gelecekte karbon emisyonlarını daha da azaltmayı hedefliyoruz. Bu doğrultuda çevreye duyarlı ürün formülleri geliştiriyor ve çevresel etkisi düşük tedarik zincirleri kurmak için yeni yöntemler üzerinde çalışıyoruz.
Avon ürünlerinin güvenliliği konusunda nasıl bir süreç izleniyor? Ürünler piyasaya sunulmadan önce hangi bilimsel ve etik testlerden geçiyor?
Tüketicilerimize sunduğumuz her ürün, Avon’un bilimsel uzmanlığı ve etik değerlere bağlılığı çerçevesinde titizlikle test ediliyor. Ürünlerimizin güvenliliği, formül aşamasından itibaren detaylı bir şekilde değerlendiriliyor. Her ürün, global güvenlilik standartlarına uygun şekilde, dermatolojik testlerden ve klinik değerlendirmelerden geçiyor. Ayrıca, ürünlerimizin güvenliliği yalnızca içerik bazında değil, aynı zamanda etik ve çevresel etkiler açısından da denetleniyor. Tedarik zincirimiz de bu çerçevede, Leaping Bunny Programı gibi uluslararası kabul görmüş sertifikasyonlara uygun olarak düzenli şekilde kontrol ediliyor. Böylece, kullanıcılarımıza hem güvenli hem de sorumlu ürünler sunduğumuzdan emin oluyoruz.
Hayvanlar üzerinde test yapmama politikanızla sektörde öncüsünüz. Bu yaklaşımınızın tüketiciler ve sektör üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hayvan dışı test yöntemleri, Avon’un uzun yıllardır kararlılıkla benimsediği ve sektör genelinde öncülük ettiği bir yaklaşım. Avon, dünya genelinde hayvan deneylerini durduran ilk global güzellik markası. Bu duruşumuz yalnızca etik değil; aynı zamanda bilimsel ve toplumsal sorumluluk anlayışımızın bir yansıması. Ürün güvenliliğinden asla ödün vermeden, alternatif test yöntemleriyle en yüksek kalite ve güvenlilik standartlarını sağlıyoruz. Yani tüketicilerimize hem etkili hem de çevreye duyarlı ürünler sunuyoruz. Özellikle genç kuşak, etik değerlere daha duyarlı. Türkiye’deki temsilcilerimizin yüzde 20’si genç jenerasyondan oluşuyor ve bu kesim için hayvan dostu markalarla çalışmak büyük önem taşıyor. Leaping Bunny onaylı ürünlerimiz sayesinde, bu beklentilere karşılık veriyor; temsilcilerimizin ve tüketicilerimizin değerleriyle örtüşen bir deneyim sunuyoruz.
Dijitalleşme ve teknolojik dönüşüm, Avon’un iş modelini nasıl değiştirdi? Temsilcilerinizin ve müşterilerinizin bu dönüşüme adaptasyonunu nasıl sağlıyorsunuz?
Avon olarak, geleneksel doğrudan satış modelimizi dijital dünyanın sunduğu olanaklarla harmanlayarak hem temsilcilerimize hem de müşterilerimize çok daha etkili ve erişilebilir bir alışveriş deneyimi sunuyoruz. Temsilcilerimizin dijital yetkinliklerini artırmak için kapsamlı eğitim programları düzenliyoruz. Sosyal medya kullanımı, online satış kanalları ve dijital pazarlama stratejileri konusunda verdiğimiz bu eğitimlerle, özellikle genç temsilcilerimizin teknolojik dönüşüme hızlıca adapte olmalarını sağlıyoruz.
Müşterilerimize ise güvenli, hızlı ve kişiselleştirilmiş bir alışveriş deneyimi sunmayı önceliklendiriyoruz. Online platformlarımız üzerinden ürünlere kolayca ulaşılabiliyor; müşteri verilerini analiz ederek ihtiyaç ve beklentilere uygun kampanyalar ve ürünler geliştiriyoruz. Bu dijital dönüşüm, Avon’un iş modelinde esneklik ve yenilikçiliği ön plana çıkardı. Temsilcilerimizin işlerini büyütmelerine destek olurken, müşterilerimize de daha zengin ve tatmin edici bir deneyim sağlıyoruz. Teknolojiyi iş süreçlerimizin ayrılmaz bir parçası haline getirerek, modern pazarlama stratejileriyle yolumuza devam ediyoruz.
Avon’un toplumsal sorumluluk projeleri arasında meme kanseriyle mücadele ve aile içi şiddete karşı farkındalık çalışmaları öne çıkıyor. Bu projelerin topluma etkisi ve gelecek planlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Avon olarak, kadınların karşılaştığı toplumsal sorunlara duyarlılığımızı her zaman öncelikli tutuyoruz. İşimizin merkezinde sadece güzellik değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk da yer alıyor. Özellikle meme kanseri farkındalığı ve kadına yönelik şiddetle mücadele alanlarında uzun soluklu ve etkili projeler gerçekleştirdik 1992’den bu yana dünya genelinde 180 milyondan fazla kadına meme kanseri farkındalığı konusunda eğitim verdik ve 20 milyondan fazla taramanın finansmanını sağladık.
Erken teşhisin hayat kurtarıcı gücüne olan inancımızla, bu konuda sorumluluk üstlenmek bizim için çok önemli. Aynı şekilde, kadına yönelik şiddetle mücadelede de kararlı bir duruş sergiliyoruz. Bugüne dek dünya genelinde 15 milyondan fazla kadın ve kız çocuğuna destek sağladık. Bu mücadeleyi sadece dışa dönük projelerle değil, kurum içi farkındalık eğitimleriyle de güçlendiriyoruz. Çalışanlarımıza ve temsilcilerimize verdiğimiz bilinçlendirme eğitimlerinin toplumsal değişim için kritik olduğunu düşünüyoruz.
Avon ve kadınlar için Avon Vakfı olarak şimdiye kadar bu alanlarda toplamda 1.1 milyar ABD dolarının üzerinde bağışta bulunduk. Bu kaynaklarla hem yerel hem global ölçekte etki yaratan birçok projeyi destekledik. Gelecek planlarımızda da bu iki konu odağımızda olmaya devam edecek. Gelecekte de meme kanseriyle mücadele ve kadına yönelik şiddetle savaşmayı önceliklerimiz arasında tutmaya devam edeceğiz. Daha fazla kadına ulaşmak, hayatları dönüştürmek ve kalıcı toplumsal farkındalık yaratmak hedefimiz. Çünkü güzelliğin gücünün sadece dış görünüşte değil, hayatlara dokunmakta ve toplumu iyileştirmekte olduğunu biliyoruz.