KOAH, akciğerlerde bronş adı verilen hava yollarının tıkanmasına ve solunum güçlüğü, öksürük, nefes darlığı gibi şikayetlere yol açan kronik bir hastalık. TÜSAD KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici, Sigara kadar hava kirliliğinin de bu hastalığa davetiye çıkardığını belirtiyor.
Çağımızın en önemli hastalıklarından biri olan KOAH, dünyada 600 milyon insanı etkiliyor. Dünya KOAH Günü, olarak kabul edilen Kasım ayının üçüncü çarşambasında bu önemli konuyla ilgili farkındalık yaratmak adına bir takım çalışmalar gerçekleştiriliyor.
TÜSAD KOAH Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Arzu Mirici, bu hastalık açısından havanın önemini vurguladı. Mirici “Hastalığa neden olan faktörler; başta sigara olmak üzere havayı kirleten unsurlar. Sanayileşme ve taşıt egzosları ile oluşan kirlilik özellikle büyük kentlerde önemli olurken, kırsal alanda partikül ve gaz kirliliği çeşitli nedenlerle sorun olabiliyor.
Bunların başında pişirme ve ısınma maçlı yakıt kullanımı ve hayvansal ürünler geliyor. Hava kirliliği ile mücadelede, kirlilik kaynaklarını kontrol etmek kadar ormanların korunması ve artırılması da önem taşıyor. Özellikle partikül (parçacık) kirliliği ile başa çıkmada ormanların ve genel anlamda yeşil alanların katkısı çok önemli” şeklinde açıkladı.
Mirici, KOAH’ın daha çok 40 yaş sonrası hastalığı olarak bildiğini ancak erken yaşlarla da görülebildiğini hatırlattı. Mirici “Bu hastalığın ortaya çıkmasında solunan havanın kirlilik miktarı ve süresi ile ilişkisi var. Kirli bir havayı uzun süre soluma halinde hastalığın daha genç yaşlarda görülmesi beklenebilir. Ayrıca kişisel duyarlılıkta önemlidir. Bazı kişiler daha erken hastalığa yakalanabilir” dedi.
KOAH’ın soluduğumuz hava kalitesinin özellikle insan eliyle bozulması sonucu ortaya çıkan önlenebilir bir solunum hastalığı olduğunu söyleyen Mirici “KOAH bağışıklık sisteminin bozulan hava kalitesine verdiği yanıttır. Sadece akciğerlerimizin değil vücudun tüm organlarının etkilendiği sürekli bir hastalıktır. O nedenle bir taraftan soluduğumuz havanın kalitesini iyileştirirken diğer yandan bağışıklık sistemimizi doğru yöntemlerle desteklemek gerekir. Bunlar; yeterli ve dengeli beslenme, sağlıklı bir uyku süreci, yaşa ve bedene uygun egzersiz ile stresle başa çıkmayı öğrenmek olmalıdır.
Akciğer sağlığımızı korumak için öncelikle genel sağlığımıza dikkat edilmeli, dengeli ve sağlıklı beslenmeli, tütün ve tütün ürünlerinden kaçınmalıyız. Zararlı olabilecek iç ortamlardaki hava kirliliği önlenmeli, açık ortamlardaki hava kirliliğinden uzak durulmaya çalışmalıyız. İnfeksiyonlardan korunmak amacıyla aşılama programına uyulmalıdır. Yaş, cinsiyet ve fiziki duruma uygun olarak düzenli egzersiz yapmalıyız” şeklinde konuştu.
COVID-19 ve KOAH
Mirici, KOAH hastalarının kısıtlı akciğer kapasiteleri nedeniyle COVID-19 infeksiyonunu daha ağır geçirdiğine dikkat çekti. KOAH hastalarının ve birlikte yaşadığı kişilerin genel önlemlere sıkı sıkıya uymaları gerektiğini söyleyen Mirici sözlerine “KOAH hastaları ilaçlarını düzenli olarak kullanmaya devam etmeli. Dışarıya mümkün olduğunca çıkmamalı ve ev egzersizlerini de ihmal etmemeli. Eller (hasta ve yakınları da) düzenli olarak yıkanmalı, sosyal mesafeye özen gösterilmeli, sık sık temas edilen yüzeylerin temizliği sağlanmalı, eller yıkanmadan yüze temas edilmemeli, kişi hapşırınca mutlaka tek kullanımlık kağıt mendile, bulamıyorsa dirsek içine hapşırmalı, kağıt mendil ise hemen atılmalı.
Pandemi nedeniyle çok yoğun bir şekilde bir akciğer enfeksiyonu sorunu ile karşı karşıya geldik. Bu tarz bir hastalık kış aylarında görece nadir gördüğümüz, bu kadar fazla bir arada görmediğimiz bir hastalık şekliydi. Akut bir tablo olması nedeniyle tüm ilgi bu hastalığa yöneltildi. Tüm sağlık çalışanları, tüm sistem bu hastalık için organize edildi ve en iyi şekilde sonuç almaya çalıştık. Ülke çapında ve hatta uluslararası meslektaşlarımızla bilgi ve deneyim paylaşımı yaparız süreci en uygun şekilde kontrol etmeye çalışıyoruz.
Bazı sağlık kuruluşlarının sadece pandemi hastalarını izlemesi nedeniyle; özellikle kanser ve KOAH gibi bazı akciğer hastalarının takiplerinde aksama olabileceği endişesini yaşadık. Bunlarla ilgili çalışmalar yapmak ve uzaktan sağlık (tele-medicine) uygulamalarını hayata geçirmek için çaba sarf ediyoruz” diyerek sözlerini tamamladı.