Aromaterapi Derneği’nin Başkanı Sayın Aslı Yazıcıoğlu ile derneğin kuruluş amacına ve faaliyetlerine değinirken; aromaterapinin köklü tarihine de keyifli bir yolculuk gerçekleştirdik.
Sayın Aslı Yazıcıoğlu, okurlarımıza kendinizden ve profesyonel geçmişinizden bahseder misiniz?
İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesini bitirmemin ardından İ
ngiltere Brighton Üniversitesi’nde ve sonrasında da Koç Üniversitesi’nde MBA (İşletme Yüksek Lisansı) programını tamamladım.
İş hayatına ilaç sektöründe onkoloji alanında Sorumlu Ürün Müdürü olarak başlayarak, bu süre içinde alanın gelişimine katkıda bulunacak uluslararası etkinlikler organize ettim ve yeni nesil onkoloji ürünlerinin Türkiye’ye getirilmesi çalışmalarında bulundum.
2000’li yılların başında eczane eczacılığı yaptığım dönemde ve sonrasında ise aromaterapi ve uçucu yağlar alanındaki araştırmalarımı derinleştirdim.
Londra’da ITHMA (The Institute of Traditional Herbal Medicine and Aromatherapy)’dan aldığım sertifikasyonun yanında Gabriel Mojay ve Robert Tisserand gibi alanın önde gelen isimlerinden eğitimler alarak ABD ve Avrupa’da birçok kursa katıldım.
Medikal aromaterapinin kalbi Güney Fransa’da konuyla ilgili önemli otoritelerden Rhiannon Lewis’in kurucusu olduğu Essential Oil Resource’da “İleri Klinik Aromaterapi” eğitimlerinin 4 seviyelik serisini tamamladım.
Uluslararası kongre ve konferanslarla dünyadaki gelişme ve yenilikleri sürekli takip ederek aromaterapinin günlük ve estetik kullanımlarından başlayan çalışmalarımı, spektrumun diğer ucundaki “Medikal ve Klinik Aromaterapi” tarafında yoğunlaştırdım.
2016 yılında, Türkiye’de hastane çatısı altında yapılan ilk “Klinik Aromaterapi” uygulamalarını başlatarak, Liv Hospital Ulus Hastanesi’nde “Klinik Aromaterapi Uzmanı” olarak çalıştım. Ve aynı dönemde aynı hastanede multidisipliner ve bütünsel yaklaşıma sahip Stop Aging Kliniği’nde Sağlıklı Yaşam Yönetimi Konseyi’nde “Kişiye Özel Fitoterapi, Aromaterapi ve Aktif Kozmetik Ürünlerin Geliştirilmesi” alanında çalışmalar yaptım.
Öte yandan Türkiye’de aromaterapinin bilimsel gelişimi ve bilinçli uygulanmasına katkı sağlamak amacı ile Bezmialem Vakıf Üniversitesi’nde, sağlık profesyonellerine yönelik ilk eğitim programını hazırladım ve düzenlenen bu yenilikçi eğitim geniş kapsamlı müfredatı ve multidisipliner eğitimci kadrosuyla alanında önemli bir model olarak varlığını sürdürmektedir.
Klinik Aromaterapi alanında en önemli uluslararası organizasyon olan Botanica’nın da Türkiye elçiliğini yaparken, eğitim çalışmalarının yanı sıra global ve sektöre yön veren konferanslarda Türkiye’yi temsilen konuşmalar yapmaya, bilimsel kadrolarında etkin görevler üstlendiğim uluslararası organizasyonlara içerik danışmanlığı vermeye devam ediyorum. Ayrıca uluslararası uzmanlardan oluşan danışma kuruluyla projeler geliştiriyorum.
Aromaterapi Derneği hakkında bilgi verebilir misiniz? Derneğinizin kuruluş amacı ve faaliyet alanları nedir?
Derneğimiz; halkın uçucu yağlar konusunda bilinçlendirilmesini, doğru ve güvenli kullanımlarını, aromatik ve tıbbi bitkilerin yetiştirilmesini ve alanındaki ürünlerde kalite standartları oluşturmayı desteklemektedir. Derneğimiz, yönetim kurulu ve üyelerimiz öncelikli olarak kamu yararını gözetmek üzere ve gönüllülük esası ile çalışmalarını yapmaktadır.
Biraz da aromaterapinin tarihinden bahsedelim. Binlerce yıl öncesinden, modern aromaterapinin doğuşuna kadar geçen süreyi bizimle paylaşır mısınız?
İnsanlar tarih boyunca hep güzel kokulara çekilmiş ve değer vermiştir. Tarihte ilk kokulu yağların Neolitik dönemde, M.Ö. 7000-4000 yılları arasında zeytin ve susam yağı ile kokulu bitkilerin karıştırılmasından elde edildiği düşünülmektedir.
Antik dönemde Mısır’da tütsüler çok önemliydi ve arındırıcı etkisinden dolayı da sıkça kullanılırdı. Rahiplerin tütsüleri ve kokulu yağları dini törenlerde ve ölülerin mumyalanmasında kullandığı tespit edilmiştir. Kokulu yağlarla yağlanmak “tanrılar gibi olmak, onlara yakın olmak” duygusunun yanı sıra Mısır’ın kuru ve sıcak ikliminde koruyucu görevi de görürdü. Sıcak iklimlerin baş derdi olan bitleri ve diğer parazitleri uzak tutmak için herkes tenlerini kokulu yağlarla ovarlardı.
Hazırlanan parfümlerde, güzel kokulu çiçekler, reçineler, kökler gibi pek çok üründen faydalanılırdı. Özellikle yetiştirilen kokulu çiçekler uygun yağlar içinde bekletilerek parfümler elde edilirdi. Mısır Kraliçelerinden Nefertiti ve Kleopatra güzellikleriyle olduğu kadar güzel kokuları kullanmalarıyla da ünlüdürler.
Nefertiti yasemin çiçeklerinin suyuyla banyo yapar, vücudu sandal, amber ve nadir çiçek özlerinden oluşan yağlarla ovulurdu. Kleopatra zamanının büyük kısmını güzelliği için kullandığı reçeteleri hazırlamakla geçirirdi. Parfüm yapma ve kullanmadaki ustalığı, süt banyoları, hazırladığı güzel kokulu yağlar ve sular çok ünlüdür.
Benzer dönemde Dicle ve Fırat nehirlerinin suladığı topraklarda, Mezopotamya’da büyük medeniyetler güzel koku üretimi ve ticaretiyle önem kazanmaya başlar.
Sümerler, Babilliler, Asurlular tarafından kullanılan yöntemler ve ürünler ticaret yoluyla diğer ülkelere de ulaştırılır, kokuların gücü sınırları aşardı. Yunan ve Roma medeniyetleri de bu topraklardan getirilen güzel kokuları kullanmışlardı.
Haçlı seferleri ve bavul ticareti ile doğunun bu renkli dünyası batıya da taşınmış oldu. Haçlı Seferleri’nden geri dönenler kadınlarına egzotik kokular ve kendileri için de gülsuyu getirmişler. Coğrafi keşifler ile Hindistan’ın keşfi batı için başka bir koku yolunu aydınlattı.
İslam döneminin kitapları, damıtma işleminin detaylı yazıları Arapçadan Latinceye tercüme edilerek eczanelerde uygulanmak üzere batıya taşmıştır. Osmanlı Dönemi’nde de bu güzel kokular hem tedavi hem de gıda amaçlı kullanılırlardı.
Uçucu yağlar, 2. Dünya Savaşı’na kadar doğal dezenfektan olarak hem yaraların hem de cerrahi aletlerin sterilize edilmesinde kullanılmışlardır. 2. Dünya Savaşı sırasında ise Fransız doktorlar, uçucu yağları enfekte olmuş yaraların ve gaz gangrenin tedavisinde kullanıyorlardı.
Bu dönemde Pearl Harbor’da bulunan Amerikalı hemşireler, yanmış vücutlardan çıkan ve mide bulantısı yaratan kokulara karşı, uçucu yağlı su emdirilmiş mendiller kullandılar.
Ve aynı şekilde hastalara da kokulu mendillerden kullanmalarını önerdiler. Bu örnekler, modern dönemde yapılan aromaterapi uygulamaları olarak değerlendirilebilir.
Modern aromaterapi Fransa’da 3 kişinin çalışmalarıyla başlar: Aromaterapinin isim babası olan ve bir kimyager olan Gatefossé, askeri bir doktor olan Valnet ve bir hemşire olan Maury.
Anlatıldığı üzere; labaratuvarlarında çıkan bir yangında elini yakan Gatefossé’nin eli enfekte olunca, uçucu yağların hep merak ettiği terapötik etkilerini denemek için bir fırsat yakalar ve üretim yerlerindeki tıbbi lavanta (Lavandula angustifolia) kabının içine eline batırır.
Öncelikle ağrısındaki azalmayı farkeden Gattefossé, bu işlemi günde birkaç kez yapmaya devam edince dokuda oluşan enfeksiyon ve iltihaplanmanın hızla iyileştiğini gözlemler. Hatta bir süre sonra yarasının iz bırakmadan tamamen iyileştiğine tanık olur.
Yaşadıklarından çok etkilenen Gatefossé, hayatını uçucu yağların araştırmalarına adar. Aromaterapi gibi doğal tedavilere ilgi her geçen gün artmaktadır ve geleneksel bilgiler, modern bilimin ölçme ve değerlendirme teknikleriyle birleştirilmektedir.
Ayrıca son yıllarda konuyla ilgili yapılan kanıta dayalı girişimler ve yayınların sayısı da önemli ölçüde artmıştır.
Kişisel bakımın yanı sıra tedavi edici özelliğiyle bilinen aromaterapinin insan hayatındaki rolü nedir? Uygulama yöntemi açısından aromaterapiyi değerlendirir misiniz?
Popüler görüşün aksine, aromaterapi sadece bir şeyleri koklamak ile ilgili değildir. Klinik aromaterapi uygulamaları; hasta bakım, holistik, aromapsikoloji, medikal olarak dört farklı ve birbirini tamamlayan branşlarından oluşur.
Hasta bakım aromaterapileri; hastane ve bakım evleri gibi klinik alanlarda yapılan sistemli ve kontrollü tamamlayıcı tedavi yöntemleridir ve holistik aromaterapi ile birleştirilebilir. Solunum sistemi ve cilt üzerinden yapılan uygulamalarda, dokunma tekniklerinden ve diğer bütünleyici tekniklerden de faydalanılabilir.
Medikal aromaterapi, fitoterapinin özel bir alanı gibi düşünülebilir ve sistemik etki yapabilecek kapsül, damla, supozituvar gibi uygulamaları kapsar. Aromapsikoloji ise kokunun beyin üzerindeki etkisi ve bu yolla endorfin ve noradrenalin salgılanması mekanizmaları ile ilgilenir.
Sadece solunum yolu veya cilt üzerinden olan uygulamaları kullanır. Farkında olalım veya olmayalım, hayatımızda kokuların etkisi çok önemlidir.
Öte yandan, etiketinin üzerinde “Aromaterapi” kelimesini içeren ürünlerin sayısında patlama olsa da bu ürünlerin hepsi aromaterapi alanına girmez. Çoğunda sentetik uçucu yağ bileşenleri kullanılmaktadır.
Aromaterapist nasıl olmalıdır? Bu süreçte aromaterapistler nasıl bir eğitimden geçmektedir?
İyi bir aromaterapist öncelikle bu alandaki önde gelen uluslarası kurumların müfredatlarıyla uyumlu yetkin bir eğitim kurumundan kapsamlı bir eğitim almalıdır. Alandaki gelişmeleri ve güncel uygulamaları sürekli takip etmelidir. Aromaterapi uygulamalarında meslek etiğine ve güvenlik ilkelerine uygun hareket etmelidir.
Ayrıca Türkiye’de aromaterapiyi tedavi amaçlı uygulayabilmek için sağlık profesyoneli olarak sayılan hekim, eczacı, hemşire, fizyoterapist, klinik psikolog vb. meslek gruplarına mensup olmak gereklidir.
Aromaterapi ile ilgili kozmetik ürün üretiminde mesul müdür olarak çalışabilmek için ise eczacı, kimyager, biyolog veya kimya mühendisi meslek gruplarından birine mensup olmak gereklidir.
İster terapi amaçlı uygulamalar olsun ister kendi aromaterapi kozmetik ürünlerini geliştirerek piyasaya sürmek olsun tüm aromaterapistler kendi meslekleri için kanun ve yönetmeliklerde belirlenen sınırlara uymakla mükelleftir.
Uçucu yağlar, aromaterapinin ayrılmaz bir parçası. Biraz da bu başlık hakkında okurlarımıza bilgi verebilir misiniz?
Uçucu yağlarda bulunan uçucu bileşenler; aromatik bitkilerin yaprak, çiçek, kök, kabuk, reçine, odun veya rizom (yumru) gibi organlarında ve özel hücrelerinde salgılanır ve depolanır. Bitkilerde çoğunlukla % 0.5-4 oranında bulunurlar.
Küçük moleküller oldukları için hızlıca uçarlar ve bu nedenle böyle adlandırılırlar. Aynı zamanda esansiyel yağlar da denir. Uçucu yağlar fiziksel ve psikolojik bazı hastalıklarda korunma, tedavi etme ve aynı zamanda da genel sağlık ve iyilik halinin devamının sağlanması için aromaterapide kullanılırlar.
Örneğin güçlü antimikrobiyal özellikli ve ortama difüzyon şeklinde uygulamak için tea tree veya citrus limon önerilebilir. Kas ağrıları ve üst solunum yolları tıkanıklıklarında, biberiye “Rosmarinus officinalis” ve akut baş ağrılarında menthol bileşiğinin yoğun olduğu nane “Mentha x piperita L.” tercih edilebilir.
Hücre yenilenmesine yardımcı ve yara iyileştirici özellikleri ile bilinen uçucu yağlara; tıbbi papatya “Matricaria chamomilla”, ölmez çiçek “Helichrysum italicum” ve ıtır “Pelargonium graveolens” olarak örnek verilebilir.
Ama tekrar hatırlatalım ki uçucu yağların tedavi amaçlı kullanılması uzmanlık gerektirir. Uçucu yağlar, tedavi edici alan dışında; kişisel bakım, “kendini iyi hissetme” karışımlarında, kozmetik, koku, gıda, ilaç, veterinerlik gibi sektörlerde de kullanılırlar.
Dernek olarak son zamanlarda gerçekleştirmiş olduğunuz faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Aroma terapiyi en doğru ve en güncel şekliyle öğrenmek, uygulamak için bu faaliyetlerin önemini nasıl tanımlamaktasınız?
2019 yılında, 9. Kozmetik Kimyası, Üretimi ve Standardizasyonu Kongresi (22-24 Şubat 2019), GETAT Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Kongresi (24-27 Nisan 2019), Isparta Gül Festivali (11-15 Haziran 2019), Baçem Tarladan Hasada Aromaterapi Festivali (27-28 Haziran 2019), 3. Fitovizyon Kongresi (22-24 Kasım 2019) gibi önemli organizasyonlarda katkı sağladık.
Düzce Üniversitesi’nin düzenlediği çalıştaylarda, uçucu ve sabit yağların üretim ve kalite standardizasyonları ile ilgili çalışmaları yürüttük.
Bu çalışmalar ile hem halkı bu konuda doğru bilinçlendirmeyi hem de alanda yatırım yapmak isteyen aromatik bitki üreticilerine destek sağlamayı amaçladık. Bu alandaki faaliyetlerimizi zaman zaman, web sitesi ve sosyal medya hesaplarımızdan duyuruyoruz.