Tüm Tesislerinde Güneş ve Rüzgar Enerjisi Kullanacak
Abdi İbrahim, 2020 yılına sürdürülebilirlik alanında bir ilk uygulama ile girdi. Şirket, 1 Ocak’tan itibaren İstanbul Esenyurt Üretim Kompleksi’nde bulunan tüm üretim tesislerindeki enerji ihtiyacını güneş ve rüzgâr enerjisi santrallerinden karşılayarak, yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmaya başladı.
Abdi İbrahim Kamu İlişkileri ve Kurumsal İletişim Direktörü Dr. M. Oğuzcan Bülbül, aldıkları bu kararın Abdi İbrahim’in cesaret, tutku ve sorumluluk olarak özetlediği kurumsal değerlerini ve liderliğini yansıttığını belirterek ‘’İlaç sektöründe bir ilk olan bu uygulama ile ekonomik faaliyetlerimizi sürdürürken, topluma ve içinde yaşadığımız dünyaya iyi iz bırakma önceliğimizin gereğini yerine getirmekteyiz.
Sürdürülebilirliği kültürel bir dönüşüm hedefi olarak görüyoruz. Bu uygulama ile bu alanda öncü ve somut bir adım atmaktan gurur duyuyoruz’’ şeklinde konuştu.
Dokunduğu hayatları iyileştirmek hedefiyle ilaç sektöründe 108 yıldır ilk günkü heyecanla faaliyet gösteren Türk ilaç sektörünün lider şirketi Abdi İbrahim, daha yaşanabilir bir dünya için yürüttüğü sürdürülebilirlik çalışmalarına yeni bir halka daha ekliyor.
Şirket, aldığı kararla 1 Ocak 2020’den itibaren Esenyurt’ta bulunan kimyasal ilaç üretim tesisi, biyoteknolojik ilaç üretim tesisi AbdiBio, Ar-Ge Merkezi ve insansız teknolojistik merkezi ile tüm yardımcı işletmelerdeki elektrik ihtiyacının tamamını rüzgar ve güneş olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarından kullanmaya başlayacağını bildirdi.
Abdi İbrahim Esenyurt Üretim Kompleksi’nde 2020 yılı enerji tüketiminin 44.405.118 kilowatt saat enerjiye ulaşacağı tahmin ediliyor.
Şirket yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanımına geçmesiyle birlikte 15.868 evin elektrik tüketimine eşdeğer olan enerjiyi yenilenebilir kaynaklardan karşılayacak. Ayrıca 9.737 aracın karbon emisyon salınımı ve buna bağlı olarak 29.211 ağaç gerekliliği önlenmiş olacak.
Abdi İbrahim Kamu İlişkileri ve Kurumsal İletişim Direktörü Dr. M. Oğuzcan Bülbül, Abdi İbrahim’in yenilenebilir enerji kullanımı uygulamasının ilk olarak üretimde başlayacağını, ardından kademeli olarak tedarik sürecinden hammadde alımına, pazarlama ve satış aşamasından son tüketiciye kadar devam eden tüm yolculukta uygulanarak, 2030 yılında şirketin karbon ayak izinin sıfıra getirilmesinin hedeflendiğini belirtti.
Abdi İbrahim’in 2025 vizyonu kapsamında sürdürülebilirlik stratejisinde öncelikli alanları belirlediğini vurgulayan Dr. Oğuzcan Bülbül, “Bin 500’ten fazla paydaşımızla yaptığımız çalışma kapsamında Birleşmiş Milletler 2030 gündemini dikkate alarak Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından 8’ine aynı anda dokunabilecek şekilde belirlediğimiz bu alanları şirketimizin 3 değeri olan cesaret, tutku ve sorumluluk altında kümeleyerek öncelikli faaliyet alanlarımızı belirledik.
Sorumluluk başlığı altında yer alan iklim değişikliği ve enerji yönetimi alanında somut ve model teşkil edecek bir adım atmak istedik. Türkiye’deki üretim tesisimizin tamamında kullandığımız elektriğin yenilenebilir olmasını sağladık. Abdi İbrahim bu adımıyla tüm üretiminde yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanarak bu konuda sektöründe bir ilk olmayı başardı” dedi.
Dr. Oğuzcan Bülbül, Türkiye’de kendi alanında uzun yıllardır devam eden liderliğin yanı sıra uluslararası pazarlarda da etki gücünü her geçen gün artıran bir şirket olarak, dünyayı yakından takip ettiklerini ve iş hedefleri ile sürdürülebilirlik hedeflerini uyumlandıracak çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
Şirketin tüm faaliyetlerini sürdürülebilirlik, sürdürülebilir kalkınma ve kurumsal sosyal sorumluluk alanında bir guru olan John Elkington tarafından geliştirilen üç boyutlu bakış açısı (Triple Bottom Line “TBL”) ile planladıklarını aktaran Dr. Oğuzcan Bülbül, “Bu sayede, şirketimizin performansını sadece hissedarlarımız için yaratılan pozitif finansal sonuçlarla değil, bunun yanında toplum ve çevre için yarattığımız pozitif etkileri de dikkate alarak ölçme şansına sahip oluyoruz.
Üç farklı açıdan şirketin elde ettiği sonuçları değerlendirmek, içinde bulunduğumuz ekosistemdeki tüm paydaşlara olan etkimizi daha geniş açıdan görebilmemizi, bu etkileri daha bütünsel olarak değerlendirebilmemizi ve şirket olarak sürdürülebilirlik stratejimizi gözden geçirerek önümüzdeki 5 ve 10 yıllık dönemde bu alanda atacağımız adımları daha net ve ölçülebilir hale getirebilmemizi sağlıyor” dedi.