SEA Yönetmeliğine Geçiş
1 Haziran 2016 tarihi itibarı ile Kimyasal Ürünlerin zararlılık iletişiminde yeni bir döneme girildi.
Gerek 11 Aralık 2013 tarihinde yayımlanmış olan 28848 sayılı, "Maddelerin ve Karışımların Sınıflandırılması, Etiketlenmesi ve Ambalajlanması Hakkında Yönetmelik (SEA)” gerekse de 13 Aralık 2014 tarihinde yayımlanan 29204 sayılı, "Zararlı Maddeler Ve Karışımlara İlişkin Güvenlik Bilgi Formları Hakkında Yönetmelik” 1 Haziran 2016 tarihi itibarı ile tüm hükümleri ile devreye girmiş ve yerini aldıkları eski yönetmelikler yürürlükten tamamen kalkmış oldu.
Diğer tüm yönetmelik değişiklikleri hususunda olduğu üzere bu değişikliklerin endüstriye getirdiği rahatlık ve avantajlar olacağı gibi, bir takım ek yükümlülükler ve zorluklar da getireceği yadsınamaz bir gerçek.
Birleşmiş Milletler çatısı altında yürütülmekte olan GHS projesinin bir parçası olan, diğer bir yandan da A.B. uyum sürecinin bir parçası olan
kimyasal zararlılık iletişiminde Global Harmonize Sisteme geçmiş olmak, küresel pazarlar da ürünlerimizin daha rahata dolaşımını sağlamanın gerekliliklerinden biri.
Henüz GHS sistemine geçilmemiş olduğu dönemlerde gerek ithal girdiler, gerekse de ihraç edilecek ürünler yurdumuzdaki sistemden farklı bir sınıflandırma ve etiketleme sistemine sahipti.
Tabi ki ihraç / ithal ürünler için ayrı bir sistem, yurt içi pazar için ayrı bir sistem uyguluyor olmak endüstriye ek bir yük ek bir kayıp anlamına geliyordu. 1 Haziran 2016 itibarı ile bu duruma son verilmiş oldu.
İçinden geçtiğimiz süreç içerisinde Çin, Kanada, A.B.D. gibi büyük pazarların ve tedarik kaynaklarının da GHS’ye geçiyor olmaları Türkiye Kimya Endüstrisi olarak bizlerinde bahsi geçen bu devletler ve geçişini zaten tamamlamış olan A.B. Malezya, Japonya gibi ülkeler ile aynı kulvarda yarışa devamımız anlamına geliyor.
Ancak sektördeki sınıflandırma ve etiketleme alanında nitelikli personel yetersizliği, geçiş süresinin ülke büyüklüğüne kıyasla kısa oluşu, etkilenen ve referans olarak yukarıda adı geçen yönetmeliklere atıfta bulunarak referans gösteren diğer yönetmeliklerin güncellenmesinde yaşanan bürokratik gecikmeler de sektörün geçişi sağlıklı yürütebilmesinin önünde yer alan zorluk ve engeller olarak sayılabilir.
Zaman zaman endüstrinin bazı kimyasal ürünlerin uzun raf ömürleri ile piyasada yer aldığı ve yurdumuzun coğrafi yapısında geçiş süresinin kısa olduğuna dair yakınmalar dile getiriliyor.
Oysa hemen yönetmeliğin yayımını takiben Ocak 2014’te piyasaya sürülen 5 yıl raf ömürlü karışım bir ürünün etiketinde yeni sisteme geçişi açısından Mayıs 2018 tarihine kadar süre tanınmış durumda.
Yani yönetmeliğin yayımını takiben planlama yapmış bir kurum için, yayımı tarihinde üretmiş olduğu bir karışımın eski SAE (Turuncu sembol) etiketi ile piyasada bulunabilmesi için 4,5 yıl yasal süre tanınmış oluyor.
Maalesef bu alanda yaşanan sıkıntılara genel olarak; firmaların yayımlanan yönetmelik hakkında hemen bir aksiyon planına geçmemesi neden oluyor. Zira yönetmelik 2013 yılı Aralık ayında yayımlanmış olsa dahi, firmaların büyük bölümü geçişi ancak verilen sürenin sonu olan 2016 baharında gerçekleştiriyorlar.
Bu da tabi ki büyük bir zaman kaybına ve mevzuata dair yükümlülük tarihlerine uyamamak ile sonuçlanıyor. CRAD olarak edindiğimiz tecrübe şunu gösteriyor ki; Yurdumuzda yayımlanan yönetmeliklere uyum sağlama konusunda yurt dışı tedarikçiler, yurt içi endüstriye nazaran daha dinamik bir takip içerisinde ve uyum açısından daha erken harekete geçip daha fazla efor sarfediyorlar.
Bu durumun alt yapısında şüphesiz ki, geçmiş mevzuat birikimi ve bunları karşılayabilecek ekonomik ve teknik alt yapı söz konusu. Ancak eşdeğer koşulları sağlamaksızın uluslararası arenada rekabet edebilir hale gelebilmek de imkansız.
Ancak endüstrinin bu konuda haklı olduğu bir konu var: Ürün geri toplamanın zorluğu hatta imkânsızlığı. Satışını gerçekleştirdiğiniz ürün üretici firmanın kontrol ve bilgisinin dışında mevzuatta verilen süreler sona erdikten sonra dahi hala raflarda bulunabiliyor.
Ticaretin karmaşık tedarik zincirleri arasında bu iletişimi sağlıklı ve sonuç alıcı şekilde yürütmek maalesef mümkün değil.
Bu anlamda yapılması planlanan piyasa Gözetim ve Denetim faaliyetlerinin (PGD) bu durumları da göz önünde bulundurarak sırf üreticiyi değil, üreticinin talebine rağmen bu ürün ile ilgili gerekli aksiyonu almayan son satıcıyı da çeşitli sorumluluk ile bağlayıcı olması gerekmekte.
Aksi takdirde maalesef üreticiler de tüm dağıtım ağına hakimiyet sağlayamayacaklarından boş yere mağdur olmak durumunda kalıyor olacaklar.
Güvenlik Bilgi Formu konusu da eski yönetmeliğinin tamamen yürürlükten kalktığı, ve yerini 1 Haziran 2016 tarihi itibarı ile yeni yönetmelik olan 29204 sayılı yönetmeliğin aldığı diğer bir etmen.
Etiketlerin ürün üzerinde dolaşıma çıktığı düşünüldüğünde GBF yönetmeliğine uyum sağlamak etiket yönetmeliğine uyum sağlamaya nazaran daha kolay bir sürece sahip.
Ancak yönetmeliğin, değişikliğe konu olan GBF’nin ürünün son 12 ayda tedarik edildiği tüm profesyonel kullanıcılarına iletilmesi gerekliliğini de göz ardı etmemek gerek.
Yani ürününüzün GBF’sini 29204 sayılı yönetmelik uyarınca yeniden düzenlediğinizde ürünü, GBF’nin güncellenmesinden geriye doğru geçilen 12 ay zarfında tedarik etmiş olduğumuz tüm alıcılara GBF’nin güncellenmiş halini iletmeniz gerekli.
Melih Babayiğit / Genel Müdür / CRAD