‘Isı’, ‘su’, ‘ses’ ve ‘yangın yalıtım’ gibi dört hayati konuyu ele alan bir çatı kuruluş olarak 26 yıl önce çıktığımız yolculuğumuza, sektörümüzde standartları oluşturmak ve ülke genelinde yalıtım bilincini yaygınlaştırmak amacıyla çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz.
Bugün ülkemizde 20 milyon konuttan 5 milyonunun topyekün elden geçirilmesi durumuyla karşı karşıyayız. Bu süreçte güvenli ve sağlıklı yapılara kavuşmak için ancak yönetmelik ve standartlara uygun şartlarda yalıtım yapmamız gerekiyor.
Binalarda Enerji İsrafını Isı Yalıtımıyla Önleyebiliriz
Isı yalıtımı, Türkiye’nin geleceği için stratejik öneme sahip bir konu. Son kullanıcı için büyük önem arz eden ısı yalıtımı, binalarda enerji verimliliği sağlayarak ülke ekonomisini de direkt etkiliyor.
Yeni Ekonomi Programı’nın temel konularından biri tasarruf. Kışın binalarda ısınma giderleri, doğalgaz fiyatlarındaki artışların etkisiyle daha da yükseldi. Kışı hem sağlıklı ve konforlu bir ortamda geçirmek hem de enerjimizi boşa harcamadan, tüketimi yarı yarıya düşürmek için binaların ‘ısı yalıtımı’ ile donatılması şart.
Türkiye’de 2017 yılı itibarıyla 9.1 milyon bina bulunuyor. Bu yapıların yüzde 87’sini konut nitelikli binalar oluşturuyor. Hane sayısı ise 22 milyonun üzerinde. Kentsel dönüşüm kapsamında yıkılacak, bireysel yalıtım yaptıran ve yeni yapılan verimli binalar dikkate alındığında yaklaşık 5.6 milyon konutun yalıtım ihtiyacı olduğu ortaya çıkıyor.
Ayrıca yılda yaklaşık 150 bin mevcut konutta ısı yalıtımı uygulaması gerçekleştiriliyor. Isı yalıtımı yönetmeliğinin devreye girmesi öncelikle 2009 yılı sonrası inşaatların asgari C sınıfı ve üzeri yalıtıma sahip olmasıyla konutlarda tüketilen enerji yüzde 68.7’den yüzde 59.9’a düştü.
Isı Yalıtımı Yüzde 50’ye Varan Tasarruf Sağlıyor
Yaşadığımız binada dengeli ısı dağılımını sağlayarak sağlığımıza büyük ölçüde katkıda bulunan ısı yalıtımı, sadece kış aylarında değil, yaz aylarında da sıcağa karşı alınabilecek en etkili önemlerin başında geliyor. Güvenli ve konforlu yapılarda yaşamak, aynı zamanda kullandığımız enerjide yüzde 50’ye varan oranda tasarruf yapmak istiyorsak, binalarımızı ısı yalıtımı ile koruma altına almalıyız.
Kentsel dönüşüm sürecinde inşa edilen yeni binalarda yalıtım uygulamalarına öncelik verilmeye başlandığını görmek, hem yalıtım sektörü hem toplum adına sevindirici bir gelişme. Yönetmelikler tam anlamıyla uygulanmaya başlayıp denetim mekanizmaları etkili bir şekilde devreye girdiğinde ısı yalıtımı uygulamalarının, vatandaşa, sektöre ve ülkemiz ekonomisine katkısı büyük olacak. Türkiye’deki binaları ısı yalıtımlı hale getirerek, ülkemizin toplam enerji faturasını yaklaşık yüzde 15 azaltmamız mümkün.
Isı Yalıtımının Maliyeti Yüksek Değil
Isı yalıtımı, Türkiye ekonomisi ve son kullanıcı için büyük önem arz ediyor ve maliyeti de yüksek değil. Yeni yapılan bir binada ısı yalıtımının maliyeti, toplam maliyetin yüzde 2 ila 5’i kadardır. 100 metrekarelik bir konutu olan vatandaşa yalıtım uygulamasının maliyeti ise binanın özellikleri, dairenin cephe sayısı ve hangi ısı yalıtım levhasının uygulanacağı gibi unsurlara göre 3 bin 500 – 7 bin 600 TL arasında değişiyor.
Son derece makul bir maliyetle uygulanabilen ısı yalıtımı sayesinde, her mevsim sağlıklı, güvenli ve konforlu bir yaşam alanına sahip oluyoruz.
Enerji Kimlik Belgesi, Binaların Sınıfını Belirliyor
1 Ocak 2011’de yürürlüğe giren ‘Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği’ gereğince; yeni inşa edilen binalar için Enerji Kimlik Belgesi alınması zorunlu oldu. Bu yönetmeliğe göre ülkemizdeki tüm konutların 1 Ocak 2020 tarihine kadar Enerji Kimlik Belgesi alma zorunluluğu bulunuyor.
Enerji Kimlik Belgesi; binaların enerji ihtiyacı, enerji tüketim sınıflandırması, yalıtım özellikleri, ısıtma ve soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili bilgileri içeriyor. Artık ev alırken, satarken ya da kiralarken sadece konumuna, manzarasına, oda sayısına değil kimlik belgesine de bakılıyor.
Binaların ne kadar enerji harcadığını gösteren Enerji Kimlik Belgesi aynı zamanda sınıfını da belirliyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının paylaştığı verilere göre ülkemizde 654 bin 925 Enerji Kimlik Belgesi düzenlenmiş durumda. Bu belgelerin önemli bir kısmının yeni binalardaki zorunluk dolayısıyla alındığını söyleyebiliriz.
İstatistiklere göre bu belgelerden sadece 2 bin 234 tanesi A sınıfı gerekliliklerini sağlayacak şekilde düzenlenmiştir. Tüm belgelerin gerçeğe uygun olarak düzenlendiği varsayılsa dahi belge alanların sadece binde 34’ünün A sınıfı olduğu görülüyor. Toplam bina stoku dikkate alındığında bu sayının çok düşük olduğunu ve önümüzde daha yapılacak çok iş olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.
Enerji Kimlik Belgesi’nde; binanın enerji tüketimi ve sera gazı salımı A ila G arasında sınıflandırılıyor. Bu sınıflandırma binanın inşa edildiği yıldaki mevzuatlarca tanımlanmış asgari şartlar göz önüne alınarak yapılıyor.
Bir binanın enerji sınıfı; mevcut bina için hesaplanan tüketim değerleri ile aynı binanın aynı yerde yasalar çerçevesinde inşa edilmesi durumunda elde edilen tüketim değerlerinin birbirine oranlanmasıyla belirlenir. Örneğin binalar için en kötü performansı temsil eden G sınıfı binalarda, enerji tüketimi ve sera gazı salımı çok yüksektir.
G sınıfı binalar; yasalarca öngörülen asgari şartlardan en az %75 daha fazla enerji tüketmektedir. D sınıfı binalar ise yasalarca öngörülen asgari şartlarda veya bu şartlardan %19 daha fazla enerji tüketmektedir. Enerji kimlik belgesinde C sınıfı olarak atanmış olan binalar yasalarca öngörülen asgari şartlardan %1 ila %20 arasında, B sınıfı olarak atanmış binalar ise %21 ila %60 arasında daha az enerji tüketmektedir.
Enerji performansı en üst seviyede olan A sınıfı binalar ise yasalarca öngörülen asgari şartlardan en az %61 daha az enerji tüketimine sahiptir.
B sınıfı binalarda mevzuatlara göre daha yüksek kalınlıklarda yalıtım ve enerji verimli mekanik sistemler ile erişilebilirken A sınıfı binalar için yalıtımın kalınlığı daha da artarken verimli mekanik sistemler ve otomasyonun yanı sıra etkin bir şekilde yenilenebilir enerjiden yararlanılması gereklidir.
Binanın Değerini Yükseltiyor
Belge ile tescillenen enerji sınıfı yüksek binalarda; ısı yalıtımının yanı sıra, cam-pencere ve ısıtma-soğutma-havalandırma sistemlerinin de kaliteli ve verimli olduğu anlaşılıyor.
Bu nedenle binanın değerini artıran ‘Enerji Kimlik Belgesi’ne yönelik talep gün geçtikçe artıyor. Isı yalıtımıyla, ülke ekonomisi ve çevre kirliliğini önlemeye sağlanan katkının yanında, binanın değeri de yükselmiş oluyor. Çünkü binanın harcadığı enerji miktarı, evlerin satılmasında veya kiralanmasında artık belirleyici etken oldu.
Konut Alacak Vatandaşlar Enerji Kimlik Belgesi’ni Sorgulamalı
Konut alacak vatandaşlar, binanın ‘Enerji Kimlik Belgesi’ne sahip olup olmadığını sorgulamalı. Ayrıca binalarda ısı yalıtımı konusunda dikkat edilmesi gereken önemli bir husus var. Doğru yalıtım malzemeleriyle yapılan uygulamalarda yanlış malzeme kullanmak suretiyle, yüksek oranda tasarruf elde edilemiyor.
Bunun için vatandaşlarımız, yaptıracakları uygulamalarda CE belgesi ve İZODER’e üye kuruluşların denetime tabi tutularak alabildikleri İZODER Kalite Onay Sertifikası’na (İKOS) sahip ürünler kullanılmasını talep etmeli. Yalıtım uygulaması yaptıracak firmalar da, ustalara, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) Mesleki Yeterlilik Belgesi sahibi olup olmadıklarını sormalıdır.
Bu iki önemli hususa dikkat edildiğinde uygulama sorunu yaşama olasılığı en aza inecektir. Son olarak tüketicilere tavsiyemiz, yalıtım uygulamalarını İKOS’lu İZODER üyelerinin ürünleriyle, Mesleki Yeterlilik Belgesi’ne sahip uygulayıcılara yaptırmalarıdır.
Yeni Yönetmelikler Ülkemizde Büyük Bir Eksikliği Giderecek
Türkiye’de inşaat sektöründe büyük bir eksikliği gidererek, binalara dayanıklılık, kalite ve konfor kazandıracak ‘Binalarda Su Yalıtımı Yönetmeliği’ ile ‘Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik’ 1 Haziran 2018 tarihi itibarıyla yürürlüğe girdi.
Artık yeni binalarda ‘su’ ve ‘ses’ yalıtımı zorunlu oldu. Her iki yönetmelik de, toplumun dayanıklı, güvenli, sağlıklı ve konforlu binalarda yaşama hakkına hizmet edecek hayati öneme sahip. Deprem tehlikesi altında bulunan Türkiye’de, su yalıtımı yönetmeliği çok büyük bir eksikliği giderecek.
Yeni yapılan binalarda bu yönetmelikte öngörülen esaslara uyulmadığının tespit edilmesi hâlinde, bu eksiklikler giderilinceye kadar binaya yapı kullanma izin belgesi verilmeyecek.
Bugün Türkiye çapında başlatılan kentsel dönüşüm süreci, su yalıtımı uygulamaları için büyük bir fırsat ve inşa edilen tüm yeni binalardaki su yalıtımının standartlara uygun yapılması çok önemli. Doğru yapılmış su yalıtımı uygulamaları olmadan kentsel dönüşüm hamlesi eksik kalacaktır.
Gürültü Kirliliği Hepimizi Olumsuz Etkiliyor
Ses yalıtımı ise içinde yaşadığımız konutlara hitap eden ve toplumu direkt ilgilendiren, çok önemli bir konu. Ülkemiz için çok önemli olan yeni yönetmelik, inşaat halindeki ve mevcut tüm binalara, insanların beden ve ruh sağlığının korunması için gürültü kriteri getirdi.
Bugün yaşamımızın her alanında, farkında olmadan gürültüye maruz kalıyor ve bu durumun olumsuz etkilerini daha fazla hissediyoruz. Gelişmiş ülkelerde bu konuda yüksek hassasiyet var çünkü ses yalıtımı, çağdaş yaşam standartlarının oluşmasına katkı sağlıyor.
Yeni düzenlemeyle, şehir hayatının en büyük sorunlarından biri olan gürültü kirliliğine karşı binalarda kullanılan yalıtım sistemlerinin teknik kuralları belirlendi. Yönetmelik, yapı içinde oluşan tv, müzik, konuşma vb. komşu hacimlerden iletilen gürültülerin yanı sıra, darbe sesleri, mekanik sistem ve servis ekipmanlarının gürültülerinin kontrol altına alınmasına yönelik önlemleri içeriyor.
Yönetmeliğe göre, artık binalarda konuşma gibi doğrudan bitişik odalara iletilen sesin bu mekanlarda yaşayanları olumsuz etkilememesi için ilave önlemler alınacak. Mekanları ayıran duvarlar ses geçişini en aza indirecek şekilde yapılacak. Aynı şekilde, konut içinde yürüme gibi darbeyle yayılan sesin iletimini ve gürültü oluşturmasını engellemek için döşemeler belirli koşulları sağlayacak.
Tesisattan kaynaklanan gürültü ve titreşimlerin yanı sıra yapı elemanları vasıtasıyla iletilen seslerin miktarını azaltmak için de binada duvar, döşeme, pencere gibi unsurlar belirlenirken malzemelerin ses yalıtım özelliği dikkate alınacak. 1 Haziran’da yürürlüğe giren yönetmelik, konutların yanı sıra, okul, hastane gibi halkın yoğun olarak bulunduğu binaları da kapsıyor.
Yangın Yalıtımı Konusunda İstediğimiz Noktada Değiliz
Bugün ülke olarak, güvenli, sağlıklı ve kaliteli bina yapımı konusunda istediğimiz noktada değiliz. Türkiye çapında başlatılan kentsel dönüşüm süreci, tüm yalıtım uygulamaları ve yangın yalıtımı için de büyük bir fırsat sunuyor. Yangın çıktığında en hızlı en güvenli şekilde yangın mahallinin terk edilmesini sağlayacak önlemlerin alınması gerekiyor.
Yangın yalıtımı, yangınlarda oluşan ısı ve dumanın zararlı etkilerinin sınırlandırılmasına yönelik, can ve mal güvenliğini sağlayıcı yapısal önlemlerdir. Yangından korunma önlemleri, inşaat teknikleri ve konuya verilen önemdeki farklılaşmalara bağlı olarak ülkeden ülkeye değişir ama temelde prensip aynıdır; yani öncelik korunmak ve kurtulmaktır.
Yangın çıktığında korunmak ve kurtulmak için 30, 60, 90, 120, 180 ve 240 dakikalık sürelerde önlemlerin tasarlanması ve uygulanması esastır. Binada yaşayanların en kısa sürede ve en güvenli şekilde dışarı çıkmasını sağlayacak tüm bu uygulamaları ‘Yangından Korunma Önlemleri’ olarak adlandırılmaktadır.
Dış Cephelerde Estetik Kaygılar Yangın Güvenliğinin Önüne Geçmemeli
Son dönemde meydana gelen ve dış cephelerde hızla yayılan yangınlarda, yönetmeliklere aykırı olarak estetik görünüme sahip yanıcı dış cephe kaplamalarının tercih edilmesi, hatalı malzeme seçimleri, yanlış detay çözümleri ve uygulamalar önemli rol oynuyor.
Genellikle binaya estetik görüntü veren dış cephe kaplamaları, dış duvar ile arasında havalandırma boşluğu kalacak şekilde cepheye uygulanıyor. Yangın güvenliği açısından, bu havalandırma boşluğu, yangınlarda baca etkisi yaparak alevlerin cephede hızlıca yayılmasına yol açıyor.
Yangının Hızlı Yayılmasına Yanlış Uygulanan Giydirme Cephe Sistemleri Yol Açıyor
Yönetmelikte, bu tür havalandırmalı giydirme cephe detaylarında yalıtım malzemeleri de dahil olmak üzere hiçbir malzemenin yanmaması gerektiği bildiriliyor. Ancak bilgi eksikliği ve ekonomik gerekçelerle yönetmeliğe aykırı malzemelerin tercih edildiği, yani estetik ve ekonomik kaygıların yangın güvenliğinin önüne geçtiği giydirme cephe uygulamaları sürdükçe, bu tür yangınlar ile karşılaşma olasılığı hep olacak.
Giydirme cephe uygulamalarında kullanılacak malzeme seçimi ve detay çözümlerinde yangın güvenliğine dikkat edilmesi gerekli. Enerji Verimliliği gibi ülkemizin gündeminde çok önemli bir yer tutan ‘ısı yalıtım uygulamaları’ hakkında olumsuz algılara yol açan bu gibi olaylarda hassas ve dikkatli olunması çok önemli.
Giydirme cephe uygulamalarında kullanılacak malzeme seçimi ve detay çözümlerinde yangın güvenliği tasarımın ilk ve en önemli aşaması olarak değerlendirilmeli. Enerji verimliliği gibi ülkemiz için çok büyük önem taşıyan bir konuda yapılacak dış cephe ısı yalıtım uygulamalarının güvenlik kaygıları oluşturmayacak şekilde tasarlanması ve uygulanmasına büyük önem verilmeli.
Gerçek Tehdit, Yönetmeliğe Uygun Olmayan Giydirme Cephe Uygulamaları
Tüketicilere, yıllardır bu konuda çalışmalarını bilimsel temelde ve tarafsız bir şekilde, uluslararası standartlara dayanarak sürdüren İZODER gibi kurumların açıklamalarına itibar etmelerini öneriyoruz. Vatandaşların şunu bilmesini istiyoruz; “Gerçek tehdit, yönetmeliğe uygun olmayan giydirme cephe uygulamalarıdır.
Levent Pelesen
Yönetim Kurulu Başkanı
İZODER