Tüm dünyada gelişmişliğin sembolü olarak kabul edilen kimya sektörü dünyada 2005 yılında 1,6 trilyon Euro, 2015 yılında ise 3,5 trilyon Euro’luk pazara sahip oldu. Türk kimya sektörü bu ekonomik değerin tak. %1 miktarına sahiptir.
10 yıllık bu süreçte neredeyse iki katına varan trend 2050 yılına kadar olan süreçte yaşanacak yüksek büyüme hızının göstergesi olup kimyanın neden en önemli sektör seçildiğinin de sebebidir.
Petrolün tamamını ithal eden Çin, 35 yıl önce dünya kimya ve petrokimya sektöründe hiç söz sahibi değilken 2015 yılında 1,409 trilyon Euro gelir ile dünya kimya ticaretinin %40 payına sahip olmuş ve lider konumuna yükselmiştir.
ABD, 519 milyar Euro ile ikinci, Almanya ise 148 milyar Euro ile üçüncü sırada yer almaktadır. Çin bu hızlı gelişimini deniz kenarında kurduğu yirmiden fazla mega ölçekli (4000-10.000 hektar) kimya kümesine borçludur.
Ancak, yüksek düzeyde, ucuz işgücü ve iç talep varlığı bu sistemin kurulmasında etkili olmuştur. Türk Kimya Sektörü ise, 2017 yılında 38,364 milyar USD kimyasal ithalatı ve 14,716 milyar USD kimyasal ihracatı gerçekleştirmiştir.
Kimya sektörü kaynaklı dış ticaret açığı ise 23,648 milyar USD olup toplam 76,736 milyar USD olan toplam cari açıkta içinde %31 paya sahiptir. Enerjiden sonra 2. büyük ithalatçı sektördür.
2012 yılında %25 olan ithalata katkı payı 2017 yılında %31’e yükselmiştir. Yıllık ithalat artış oranı kimyasallara olan talebin üzerinde seyretmektedir. Türkiye’nin artan ithalat bağımlılığı ise küreselde gözlemlenen yerel yeterliliğin artması trendine ters düşmektedir.
Türk Kimya Sanayi gelecek gelişimiyle ilgili olarak strateji belirlemeden önce, AB Kimya Sanayisi ile olan yakınlığını ve ticari ilişkilerini göz önüne alarak öncelikle AB üretim verilerini değerlendirmekte yarar vardır;
• Kimyasal üretimi, 2018 Ocak-Mart döneminde 2017 aynı döneme göre %1,9 oranında büyüdü. Bu yılın ilk çeyreğinde kimyasal üretimi, geçen yılın son çeyreğine oranla %1,4 azaldı.
• Kimyasal fiyatları %2,5 oranında arttı (1. çeyrek, 2018). Üretici fiyatları geçen yılın üzerine çıkarak, AB kimyasal sektöründe, 2018 Mart ayının tamamında %2,5 arttı.
• Kimyasal ithalatı %8,3 arttı (Ocak-Şubat, 2018). AB kimyasal ithalatı 2018 yılının Ocak ve Şubat aylarında 17,4 milyar €’dan 18,8 milyar €’ya yükseldi (yıldan yıla).
• Kimyasal ihracatı %5,8 sıçradı (Ocak-Şubat, 2018). AB kimyasal ihracatı 2018 ilk iki ayının sonunda 1,5 milyar artarak 26,4 milyar USD’a yükseldi. ABD, 5,6 milyar Euro ve %21 pay ile AB’nin en büyük ihraç pazarı.
• Kimyasal sanayiinde kapasite kullanım oranı 2017’nin son çeyreğinde yakalanan %84,1 oranına göre azalarak 2018’in ilk çeyreğinde %82,9 olarak gerçekleşti.
• AB’den Orta Doğu, Çin ve Güney Kore’ye yapılan kimyasal ihracatlarında belirgin ve sürekli bir düşüş gözlenmektedir.
Buna göre Türk Kimya Sanayii için gelecek projeksiyonu yapmadan önce ele alınacak ana faktörleri ekonomi, jeopolitika, toplum, teknoloji ve çevre altında gruplandırmak gerekir.
Türkiye’de Kimya Sanayisini şekillendirmek için atılacak yeni yatırım adımları ne kadar doğru olacak, gelecekte nasıl ve nereden ana hammaddeler temin edilecek, maliyet analizi, uluslararası ticari korumacılık, gelişmiş enerji politikaları ve maliyeti, yüksek teknoloji ürünleri, gelecekteki yeni sanayi sektörleri için gerekli olacak ürünlerin geliştirilmesi ve kaliteli eğitim ile kimya mühendisi potansiyelimizin (Üniversite Sanayi İş Birliği)...söz konusu olacağı aşağıdaki sorular için cevapların doğru öngörülmesi gerekir.
Ekonomi
• 2050 yılına geldiğimizde Çin, Hindistan ve Afrika’nın kaydedeceği ekonomik gelişme dünyadaki dengeleri değiştirir mi?
• 4. Sanayi Devrimi sonrası üretim tüketime yakın noktalarda yoğunlaşıp bugün var olan ticaret rotalarını etkiler mi?
• Dünya ticaretinde korumacı politikalar artar mı?
• Teknolojideki gelişmeler sonucunda üretim ve dağıtım giderleri düşeceği için ekonomi nasıl etkilenecek?
• 2050’de, tüketicilerin baskısı ile Avrupa mevzuatında yapılacak değişiklikler sonucunda çevre, çalışma koşulları gibi alanlarda şeffaflığın artması bekleniyor. Avrupa firmaları bu gelişmeden rekabet gücü, yenilikçilik, yatırım, ilk harekete geçme avantajı, kimyasal içeriğin şeffaflığı gibi konularda nasıl etkilenecek?
• Otomasyonun artması 2050’de işlerin %50-60 oranında azalmasına sebep olur mu? Toplumun bu gelişmeye uyum sağlaması
için nasıl önlemler almak lazım?
• Dijitalleşme sonucu tüketici davranışları ve piyasaların büyük aktörleri nasıl etkilenir?
• 2050’de artarak döngüsel ekonomiye dönüş Avrupa kimya sanayiini nasıl etkiler?
Jeopolitika
• 2050 yılında AB bütünleşmesi güçlenir mi?
• Dünyada hem batıdan doğuya ve kuzeyden güneye doğru hem de ulus devletlerinden, çok uluslu şirketler ve sivil toplum örgütleri gibi aktörler lehine güç dengeleri değişirken Avrupa ekonomisi 2050 yılında bundan nasıl etkilenir?
• Sınırlı kaynaklara (enerji, hammadde, su, yiyecek, vs.) erişim için rekabetin artması Avrupa kimyasal üreticilerini nasıl etkiler?
• Sürdürülebilirliğe odaklanan tüketim ekonomisi, kimya sanayiinin alternatif malzemeler üretimine geçmesi için bir fırsat doğurur
mu?
Toplum
• Demografik değişikliklerin Avrupa Kimya Sanayine etkisi hangi yönde olur?
• 2050 yılında bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanında yetişmiş işgücü sıkıntısı yaşanacağına inanıyor musunuz?
• 2050 yılına doğru meslektaşlar arasında iletişimin artması ve üçüncü tarafların hazırladığı dijital platformlar üzerinde kısa süreli kiralamaların üretimaraçlarına sahip olmanın önüne geçmesi kimyasalların üretim ve tüketim yollarını nasıl etkiler?
• 2050 yılında satılan yeni arabaların yarısından fazlasının 5 üzerinden 4 oranında otomatik olması bekleniyor. Otomatik arabalar da elektrikli veya hibrit olacak deniyor. Hatta, bazıları 2050 yılında yollardaki araçların %40-60 oranında paylaşıma açık olacağını savunuyor. Bu öngörülerin gerçekçi olduğuna inanıyor musunuz?
Teknoloji
• Avrupa kimya sanayi 2050’ye kadar sera gazları emisyonunu azaltabilecek mi?
• Avrupa kimya sanayi 2050’ye kadar biomass kullanımını ikiye katlayabilecek mi?
• 2050 yılında fosil yakıtlardan üretilen elektrik, karbon yakalama ve depolama ile birlikte sürdürülebilir bir seçenek olacak mı?
• 2050 yılının döngüsel ekonomisinde blockchain benzeri dijital teknolojiler nasıl bir rol oynayacak?
• 2050 yılında karbondioksit fiyat seviyesi sizce enflasyondan bağımsız ne olur?
• Emisyon azaltımını finanse etmek için AB’nin alacağı önlemler ne olabilir?
Çevre
• 2050 yılında sürdürülebilir ekonomi tüm dünyada önem kazanırsa Avrupa sanayii rekabet avantajına sahip olur mu?
• 2050’ye kadar küresel ısınmayı 2 derecede tutmak mümkün olur mu? 1,5 dereceye indirmeyi başarabilir miyiz?
• İklim değişikliğine bağlı göçün Avrupa’ya bir etkisi olur mu?
• Kimyasalların güvenliği ve çevreye etkisi konusu Avrupa kimya sanayiinin gündeminde olmaya devam eder mi?
• 2050 yılında çevreyi kirletenlerin temizleme maliyetleri de fiyatlara dahil edilir mi?
Türkiye için kimya sektör gelişiminde limanı olan endüstri kümelenmelerine geçiş:
2013 yılından beri Port of Rotterdam ve Surbana Jurong ile iş birliği ve danışmanlık anlaşması yapan Chemport Kimya Sanayicileri Derneği, kimya kümelenmeleri kurulumunda önemli bilgi ve masterplanlara sahip olmuş ve ilgili Bakanlıklarla, kurumlarla konunun önemini, yönetim şeklini, kurulum aşamasında nelere dikkat edilmesi gerektiğini paylaşmıştır.
%75 oranında ithal hammadde ile çalışan ve sadece %1 oranında büyük ölçekli kimyasal üreticiye sahip olan sektörün yüksek teknoloji üretimine geçişi ve limanlardan daha fazla yararlanması için uluslararası pazarda iyi bilinen kimya kümesi projelendirme şirketlerinden destek alması şarttır.
Bu şirketlerden Surbana Jurong özellikle Uzak Doğu’da Çin, Malezya, Güney Kore, Hindistan, Panama, Katar... gibi ülkelerde kimya kümelenmeleri ve smart city projelerini birlikte gerçekleştirmiştir.
Dünya nüfusunun kırsal kesimden şehir yaşamına yöneldiği unutulmamalıdır. Bu masterplan içeriğinde; hangi tip petrokimya yapılmalıdır, hangi sanayiler kurulacaktır kapasiteler ne olmalıdır, potansiyel alanların incelenmesi, ne kadar araziye ihtiyaç vardır, hammaddeler nedir nereden gelir, iç pazarın durum tespiti, ihracat potansiyeli nedir, arazi kullanımı, altyapı ihtiyaçları, utilities, liman ve deniz kullanımı ile özellikleri ne olmalıdır, rafineri ve proses cinsi belirlenmesi ve maliyet ile geri dönüş süresi...net şekilde belirlenir.
Sonrasında landlord denilen arazi kiralama yöntemi ile uluslararası yatırımcılar ile görüşmeler gerçekleştirilir. Upstream +downstream ayrılmamalıdır. Yer seçimi yapılır veya mevcutlardan biri için karar verilir.
Altyapı yatırım maliyeti ortaya çıkarılır. Önceliklere göre yapılacaklar için kitapçık hazırlanır. Tüm yetkili kurumlara duyuru yapılarak sorunlar ortak ve hızlı bir şekilde çözülür.
Kimya kümeleri üretici firmaların aynı lokasyonda olması sebebiyle nakliye, itfaiye ve restaurant, ortak atık su arıtma, buhar, DI su tesisi...gibi ortak kullanımlardan %10-15 arasında maliyet tasarrufu sağlayarak rekabetçiliği artırmaktadır.
Aynı şekilde Landlord arazi kiralama yöntemi ile de uluslararası bir standardın uygulanması sağlanarak ilk yatırım maliyeti azaltılır.
Bu noktada, 25-30.000 dönüm alanda kurulu petrokimya yatırımlarının etrafında bu tesislerden boru hatları ile hammadde alacak sanayi yatırımlarının yer alması idealdir. Tüm tesisler için sonraki süreçlerde yeni yatırımlar için genişleme alanları ayrılır. Amaç petrokimya değil petrokimya ekosisteminin kurulmasıdır.
Türkiye’de hangi üretim yöntemleri ile rekabetçi petrokimyasal üretimi yapılabilir:
Petrokimya yatırım süresi projenin büyüklüğüne, ürün çeşitliliğine ve hammaddenin cinsine bağlı olarak 3-5 yıl arasında değişmektedir. Chemport gibi limanı olan bir arazinin hazırlanması da en az 2-3 yıl süreceğinden ortalama 6-7 yıl sonra üretimin başlamasından sonra finans geri dönüşü gerçekleşecektir.
Tabi öncelikle gaz mı? yoksa petrol mü? hangisi petrokimya için gelecek güvencesi sağların cevabı netleşmelidir.
Elektrikli otoların gelecekte önemli yer bulacağının ve yenilenebilir enerjinin hızla gelişiminin sağlanması ile maliyetlerinin azaltılması petrolü petrokimyaya döndürmüştür. Son 10 yılda dünya petrokimya yatırımları %13 azalmıştır.
Ancak Uzak Doğu’da, Suudi Arabistan’da, ABD ve Rusya’da çok fazla sayıda petrokimya yatırımı yapıldı. Petrol ve çeşitli gaz birim fiyatları, kalitesi yatırımın seçiminde önemli rol oynamaktadır.
Gaz son yıllarda birçok yatırım için ana hammadde olmuştur. Ancak Rusya, ABD ve Suudi Arabistan’da kuyu başında alınan yüksek gaz kalitesi ile kurulan tesislerin sağladığı avantaj henüz ülkemizde yakalanamaz.
Türkiye’ye ısınma için getirilen doğalgaz sadece MTO, MTP denilen metanın metanole dönüşümü ile başlanılan rafineri üretimlerinde kullanılabilir. Bu yöntemlerin de yatırım maliyetleri ile elde edilen ürün çeşitliliği ve karlılık iyi analiz edilmelidir.
Kısacası
petrokimya yatırımları ucuz hammadde, uygun proses, kesinlikle boru hatlarıyla tesise gelen hammadde (gaz veya nafta) teminini tercih eder.
Türkiye’deki doğalgaz içeriğinde bulunan propan (C3) %2 oranının altındadır. Dolayısıyla petrokimya için gerekli LPG (%30 propan içerir) ya da saf propanın özel gemilerde özel güvenlik önlemli depolarda ithalatla getirilmesi (yüksek navlun) ve depolandıktan sonra rafineride işleme tabi tutulmasıyla önce propilen sonrada polipropilen, polietilen, surfactants, akrilik asit eldesi gerçekleştirilir.
PDH tesisleri tak. 1,2 milyar USD maliyetle kurulur ancak son beş yılda Çin’de olduğu gibi, petrol fiyatlarının 50 USD altına düşmesiyle Propan de Hidrojenasyon (PdH) tesisleri üretimini sürdüremez hale geldi.
PdH tesislerinde propanın uzak taşıma ve yüksek navlun ile getirilmesi, petrol fiyatlarının düşmesi riski, sadece propana bağlı az sayıda mamulün satışa sunulması gibi rekabet şansının az olması işletme riskini yükseltir.
Ancak ülkemizde yavaş yavaş gündeme gelen kaya gazı aramaları, Doğu Akdeniz kıyılarımızdaki doğalgaz sondajları ve Karadeniz’deki doğalgaz ile metan hidrat arama çalışmaları önümüzdeki birkaç yıllık süreçte petrokimya yatırımlarımız için uzun süreli ve ucuz hammaddeye kavuşmanın başlangıcı olabilir.
Görüldüğü gibi bugün yeni yapılan bir petrokimya tesisinin 5-10 yıllık süreç sonundaki ekonomik ve jeopolitik gelişmelerin sonunda verimsiz duruma düşmesi riski mevcuttur.
Yüksek maliyetli bu yatırımların gelecek 30 yıl düşünülerek ve ihracat rekabetçiliği açısından en ucuz hammaddeye sahip olması, çok fazla sayıda mamul üretme kabiliyetinin varlığı kaçınılmazdır.
Bu riski düşünenlerin uzun süreli olarak gazı en ucuz hammadde sözleşmeleri ile satın alması ve petrol fiyatlarıyla orantılı bir anlaşma yapılmasını gerektiren zorunluluk mevcuttur.
Petrokimya hammaddelerinin (gazlar, nafta, ham petrol) temininde ilgili Bakanlıkların, söz konusu Milli Yatırım Projelerimiz için destek sağlamasının gerekliliği düşünülmektedir.
Daha yüksek maliyetli ancak daha az ticari riske haiz petrokimya yatırımları için Flexible Nafta Crackeri prosesi de yaratılmıştır.
Önümüzdeki 5-10 yıllık gelecek vizyonunda, petrokimya üretimlerine üç ayrı yeni yöntem üzerindeki araştırma çalışmalarının damga vuracağı düşünülmektedir:
1) Döngüsel Ekonomi ile kullanılmış polimer ve benzeri atıkların kullanılarak tekrar hammaddeye dönüşümünün sağlanması. Bu yöntemle kimyasalların çevreye olan etkisi de azaltılacaktır.
2) Konvansiyonel hammaddeler olan petrol, nafta, gaz kaynaklarından elde edilen metanolün ilave olarak kömürden de elde edilme prosesi ile petrokimyasalların eldesi.
3) Ham petrolün (Crude Oil), doğrudan petrokimyasal üretimine hammadde olarak verilmesi ile çok çeşitli ürünlerin elde edilmesi konusunda özellikle Singapur ve Arap ülkelerinde çok ciddi Ar-Ge ve inovasyonlar yapılmaktadır.
Bu proseste, başlangıçtaki Rafinasyon Prosesi atlanarak etilen ve propilen eldesine geçilir. Ancak Capex henüz hala yüksek olup proje üzerinde yoğun çalışmalar devam etmektedir.
Türkiye: Dünya standartlarında bir petrokimya ve özel kimyasallar merkezi olmak için gerekenler:
Mükemmel lokasyonda yerleşim ve arazinin etkili kullanımı. Çok yönlü liman ve ticari depolama tank çiftlikleri kurulumu.
• Tesisler arası aktarımları daha kolay ve maliyet etkin hale getirmek amacıyla ortak boru hattı koridorları gibi altyapı hizmetlerine önem vermek.
• Tesislerin birbirine yakın konumlandırılması sayesinde bir şirketin ürünleri diğer şirketin hammaddesi olarak kullanılabilmelidir. (Boru hatları ile transfer imkânı)
• Sürdürülebilir hammadde ve teknoloji gelişiminin sağlanması.
• Genel enerji verimliliğinin sağlanması.
• Çevre mevzuatına uyumu sağlayan teknolojik sistemlerin kurulumu ve etkin kullanımı.
• Üretim dışı hizmetler 3.taraf tedarikçiler tarafından sunularak maliyetler azaltılmaktadır.
• En az bir entegre petrokimya tesisi bulunmalıdır.Bu tesisten çıkan kimyasalları hammadde olarak kullanan özel kimyasallar üretim şirketleri çevrede ve limana yakın yer almalıdır.
• Özel kimyasallar üreticileri tekstil, otomotiv, tarım, boya, yapı kimyasalları... için daha özgün işlevleri yerine getirdikleri için değer zincirinde daha yukarıda bulunmaktadır.
• Fikri mülkiyet haklarını korumaya yönelik kanunların varlığı, eksiksiz uygulanması.
• Nitelikli iş gücüne erişim sağlanması, Ar-Ge kapasitesi sayesinde yatırımcının güveni kazanılır.
• Güvenlik.
• Devlet teşviklerinden üst seviyede faydalanma imkânı. Uzun vadeli ve düşük faizli yatırım kredileri ile özel şartlar sağlanması.
• Yatırım başlangıcından sonra 10 yıl içinde: 20 milyar USD üretim. 10.000 kişilik yeni iş yaratılması ve istihdam ile 15 Milyar USD sanayi yatırımı gelecektir.
• Daha ucuz enerji ve hammadde fiyatları.
• Mevcut durumda, Türkiye petrokimya sanayi için Ceyhan Enerji Bölgesi işaret edilmektedir. Söz konusu bu alan yüksek tepeler ve ormanlık alanlar sebebiyle küçük ölçeklidir. Ayrıca kıyı şeridi de beklentilerden uzaktır ancak geliştirilebilir.
Bu durumda özel kimyasallar için Kuzey Marmara Bölgesi’nde 5000-7000 dönüm arası ve denize yakın bir alanda Chemport İstanbul Kimya E.B kurulmasında fayda vardır. Şu anda özel kimyasallar yatırımları için hazır yer yoktur.
Söz konusu yatırımın pazara, tüketime yakın olması ve Ar-Ge–İnovasyon odaklı nitelikli istihdama sahip olarak çalışması kaçınılmazdır. Bu haliyle iki büyük kimya kümesi oluşacaktır. Petrokimya hammaddeye, özel kimyasallar ise pazara ve tüketime yakınlıkta.
• Rekabetçiliğin desteklenmesi.
• Kıyıda doğru yerde konumlanmış rekabetçi işletmeler sayesinde sektör yeni teknoloji yatırımları ve 1. sınıf hizmet tedarikçilerini çekerek daha fazla ihracat yapabilir.
• Dünyada giderek yaygınlaşan korumacılığa karşı yüksek teknoloji ürün ihraç oranının artırılması. Gelecekte “özel kimyasallar” daha da değerli ve aranılır olacaktır
Uluslararası mega yatırımların gelmesini bekliyorsak, uluslararası ölçeklerde yapılan ve aynı standartlarda işletilen limanı olan kimya endüstri komplekslerine sahip olmak zorunluluğundayız.
Haluk Erceber
TKSD Başkanı
Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği