Bildiğiniz gibi, ısı yalıtım malzemesinden beklenen, soğuk ve sıcağı engelleme görevini tam olarak yerine getirmesidir. Bunun için ise malzemenin, kullanma şartlarında kuru kalması gerekir. Çünkü, aşırı rutubet çeken, ıslanan veya su emen bir ısı yalıtım malzemesi, ısı yalıtımı sağlama özelliğini kısmen veya tamamen kaybeder.
Bunun içindir ki, yalıtım malzemesinin veya yalıtım işinin, nemden ve sudan bütünüyle çok iyi korunması gerekir. Yalıtım işini ve malzemesini koruma ise, onun üzerine uygulanacak, uygun özellikli sıva, boya veya kaplama ile olur.
Binaya mantolama şeklinde yapılan ısı yalıtım uygulaması, yapı içinde yaşayanları dış ortamın sıcak-soğuk etkilerinden koruduğu gibi, yapının duvar ve ilgili sistemlerini de yıl boyu çok değişmeyen sıcaklıklarda tutar. Bu ise, binada ısı değişimlerinden kaynaklanacak hareketlerin en asgari seviyeye ineceği anlamına gelmektedir.
Günümüzde yapılara dıştan ısı yalıtımı kaplanması büyük bir hızla yaygınlaşmaktadır.
Ancak, uygulama sırasında ve sonrasında, ısı yalıtımını koruyacak tedbirler üzerinde yeterince durulmamaktadır. Bunlar kısaca mimari detaylar, yanlış ve yetersiz malzemeler, yanlış uygulamalar, yanlış teknikler, yetersiz yüzey hazırlıkları, yanlış veya eksik kürlenme, kötü ve yetersiz işçilik, kontrol eksikliği gibi konulardır.
Bu yazının esas konusu, dış ortamdan kaynaklanan, ısı yalıtım malzemesini, üzerindeki sıva, boya ve kaplamayı bozabilecek olan su ve rutubet etkileridir.
İnşaatın yapılması üzerinden beş sene gibi bir zaman dahi geçmeden binanın dış yüzeylerinde, çoğunlukta su ve nemden kaynaklanan hataları ve çirkinlikleri görürüz ama doğal karşılarız; altında yatan gerçeği hiç mi hiç sorgulamayız.
Eskiden yapılan inşaat uygulamalarında su ve rutubet sıva, boya ve kaplamayı bozarak istenmeyen görüntüler ortaya çıkarırdı.
Ancak günümüzde, ısı yalıtım malzemelerinin mantolama şeklinde dış yüzeylerde uygulanması nedeniyle, su ve nem etkisiyle yalıtım malzemesinin yalıtma özelliğini kaybetmesi gibi çok daha vahim bir durumla karşı karşıya kalabiliriz.
Yine su emen boya, sıva veya su geçiren ısıvyalıtım malzemesi sebebiyle yalıtım plakasını, sıvayı veya kaplamayı yapı yüzeyinden tümüyle kaybedebiliriz.
İç Cepheden Kaynaklanan Su ve Rutubet
Ev içinden kaynaklanan su ve rutubetin çıkış yerleri değişiktir.
Kullanılan banyo ve tuvaletler, mutfakta pişen yemekler ve bulaşık yıkama, çamaşır yıkama gibi faaliyetler ve tesisatta olan muhtemel su kaçakları binayı nemlendirir.
Ayrıca ev ortamında yaşayan kişiler ve bulunan bitkiler ilâve nem yüklemesi yapar.
Bu kontrol edilmediği takdirde, konforlu bir yaşam için, mekândaki havada, normalde %40-50 civarında olması gereken nem oranı yükselir, ortam havası boğucu, sıkıntılı bir durum alır.
Ortamdaki fazla buhar kişilere rahatsızlık verip, yaşam kalitesini, yani konforu etkilediği gibi evdeki mikro organizmaların daha çok ve çabuk üremesi için uygun bir ortam yaratır.
Ayrıca yalıtımsız duvarların iç tarafında, soğuk yüzeylerde küf oluşumunu tetikler.
Bina içerisindeki aşırı buharı atmak veya azaltmak, duvar iç yüzeyinden dışa doğru buhar geçişini sağlamak için yüzeyin (sıva, kaplama, boya gibi) yeterli ölçüde buhar geçirimli olması istenir; ancak unutulmamalıdır ki duvarlardan buhar geçişi ve bu yolla su veya buhar atılması pek fazla değildir (%1-2 gibi).
İç ortam havasındaki buharın düşürülmesi, havalandırma yolu ile sağlanmalıdır. Ev havasının değiştirilmesi genelde 2-3 saatte bir olmalıdır, ancak bu değiştirilme aralığı, evde yaşayanların sayısına, evin büyüklüğüne, yapılan faaliyetlere ve yapının kalitesine bağlı olarak değişebilir.
Dış Ortamdan Kaynaklanan Su ve Rutubet
Dış ortamdan yapının nemlenmesi yağmur ve kar yağışı sebebiyle olur. Ayrıca, binanın soğuk dış yüzeyinde, dış ortamdaki havada bulunan nemin yoğuşması yolu ile de yapının rutubet kazanabileceği göz ardı edilmemelidir.
Her ne kadar kar yağışı duvara yapışmaz, duvarların su emmesine katkısı olmaz diye düşünülse de bazı durumlarda duvara yapışan kar pek âlâ duvarların ıslanması ve bozucu etkiler yaratması için bir su kaynağı olabilir.
Ancak yapıların dış yüzeyini ıslatan, arkasından zincirleme bir şeklinde birçok olumsuzluklara sebep olan esas etken yağmur suyudur. Eğer yağmur yağmasaydı veya yağmur sakin ve rüzgarsız bir havada duvarlara değmeden düşseydi, yapılarımızın dış yüzeyleri pek değişmeden ve bozulmadan uzun seneler ilk günkü gibi kalabilirdi.
Fırtınalı bir havada yere düşen yağmur suyunun kısa sürede birikip aktığını gözleriz de, binaya vurup onun sıvasını, boyasını ıslatıp rengini değiştiren yağmur suyuna ne olduğunu hiç düşünmeyiz.
Gerçekte fırtınanın hızına bağlı olarak yağmur damlaları duvarlara değişik açılarda vurabilir. Yağmur damlaları 45 derecelik açı ile geldiğinde ise duvara vuran yağmur ile yere düşen yağmur miktarı birbirine eşit olur.
Sıvada ve Yapı Fiziğinin Üzerinde Rutubet ve Suyun Bozucu Etkileri
Yapıların dış yüzeyindeki sıva, boya ve kaplamalar geçen zamanın ve dış ortam şartlarının etkisiyle yapıldıkları güne göre değişirler.
Bakarsınız bir gün bina yüzeyinde, ince veya derin çatlaklar ortaya çıkmış, sıvalar yer yer ve hatta büyük parçalar halinde dökülmüş, boyanın rengi değişmiş, kavlamış ve hatta yok olmuş, varsa kaplama kısmen dökülmüş.
Burada sıralanan hasarları dikkatle incelediğimizde eninde sonunda su ile bir ilgisinin olduğunu görürüz.
Yapı duvarlarını koruyan, onlara düzgün, iyi görünümlü ve renkli bir zırh sağlayacağını düşündüğümüz sıvalar ve boyalar, temelde sudan kaynaklanan nedenlerle bir zaman sonra bozulurlar ve hatta elden çıkarlar.
Sıvalar onarılarak, boya veya kaplamalar yeniden yapılarak binaların dış cepheleri iyi bir duruma getirilir. Bu yenileme işi az veya çok bir maliyeti gerektirir.
Ancak, günümüzde dıştan yalıtımın (mantolama) yaygın hale gelmesi, ısı yalıtım malzemeleri ve sistemleri, sıvalar ve sıva sistemleri, işçilik konularında çok daha dikkatli olunmasını gerektirmektedir.
Bir başka şekilde ifade edersek, sıvalar eski görevlerine ilâve olarak, ısı yalıtım malzemesini koruyarak bizler için konfor şartlarını sağlamak, enerji tasarrufu yaratarak yakıt giderlerini azaltmak gibi bir görev de yüklenmiştir.
Bu sebeple, ola ki yalıtım malzemesi bir yerde ve bir sebeple bozulduğunda, bozuk kısım için bir tamir yolu veya malzemesi olup olmadığı, yalıtım kararı öncesinde sorgulanmalı ve araştırılmalıdır.
Neden mi? Eğer yanlış bir ısı yalıtım malzemesi ve sistemi seçilirse, yapılacak bakım, onarım veya yenileme masrafları, altından kalkılması zor, çok yüksek meblağlara ulaşabilir.
Sıvanın bozulmasına sebep olan etkenleri üç ana grupta toplamak mümkündür. Bunların bazıları sıva harcı uygulandıktan hemen sonra ortaya çıkar. Diğerleri için ise, kısa da olsa bir zaman geçmesi gerekir.
Bir kısmı da başlangıçtan itibaren, sinsi sinsi sıvanın ömrü boyunca bozucu, istenmeyen yönde etki yapar.
Bozulma veya eskime miktarı ve hızı, sıvanın içinde bulunduğu şartlara, agrega yapısına ve cinsine, çimentoya bağlı olarak değişir.
Bunlar;
1. Mekanik etkiler (Don etkileri: Yüzeysel kılcal veya geniş çatlaklar, doku kaybı gibi),
2. Kimyasal etkiler (Sıva agregası üzerinde),
3. Kimyasal + mekanik etkiler (Çimento ile reaksiyona girebilen agregalar kavlama ve yüzeyden malzeme kaybına sebep olabilir).
Yeni iken sağlam olarak değerlendirdiğimiz sıvaların birçoğunun belli bir zaman sonra bozulmaya, çatlamaya, kabarmaya ve kavlamaya başladığını görürüz.
Sıva (kum + çimento + kireç + su ve gerektiğinde katkı) sistemleri genelde hidrolik özellikli olup sertleşme ve reaksiyon su ile başlar ve şartlara bağlı olarak belli bir yere kadar devam eder.
İşin başlangıcında ve sertleşme süresince olmazsa olmaz bir kimyasal olan su, daha başlangıçta olabileceği gibi sonradan bu defa aksi yönde, sertleşmiş kitle üzerinde istenmeyen birçok olumsuzluğa sebep olur.
Fazla sudan kaynaklanan bu gibi hatalar, neticedeki sıvanın boşluklu ve zayıf bir yapıda olmasına sebep olur ve hele hele, gerektiği gibi kür ve koruma tedbirleri alınmadığında, sathî kılcal veya derin çatlaklar ortaya çıkar.
İşte fazla ve gereksiz su ve diğer işçilikten kaynaklanan hatalar, daha başlangıçta zayıf ve sünger gibi, suyu kolaylıkla emebilen bir sıvanın ortaya çıkmasına neden olur.
Burada anlatıldığı gibi değişik boy, şekil ve genişlikte ve ayrıca farklı sebeplerden kaynaklanan çatlaklı, boşluklu, emici, zayıf olan sıvalar su ve rutubetin zararlı ve bozucu etkilerine oldukça açıktır. Suyu sünger gibi emebilir ve bunun neticesinde ise ortaya birçok olumsuzluk çıkabilir.
Bunlar, hava içerisindeki bazı gazların su ile birleşmesiyle meydana gelen asitlerin, sıva üzerindeki bozucu etkileridir.
Hava içerisinde bulunan CO2, SO2, SO3 ve NOx gazlarının su veya su buharıyla birleşmesiyle meydana gelen zayıf ve kuvvetli asitler sıva için kullanılan malzemelerin çoğunda (kum, çakıl, taş) bulunan CaCO3ile tepkimeye girerler ve hatta yıkanıp yok olurlar.
Benzer şekilde, bağlayıcı içerisinde, asitlerden ve sudan etkilenen kısımlar da zamanla kaybolur, yerinde değişik boy ve şekilde boşluk kalır. Böylece, bir zaman sonra agrega ve bağlayıcısı kısmen veya çoklukla yıkanmış, ilk yapıldığı durumdan ve görünüşten çok farklı olan dişli, yüzey boşlukları artmış bir sıva ile karşı karşıya kalırız.
Özetle her türlü harç hazırlama ve uygulama sırasında gereğinden fazla suyun işi kolaylaştıracağını, ancak sistemi kökten bozacağını unutmamak gerekir.
Doğru ve uygun malzeme seçilmemiş, iyi işçilikle, tekniğine uygun yapılmamış sıva ve kaplamalardan çeşitli yollarla iç ortamlara kadar giren su, iç mekânlarda aşırı rutubet yüklenmesine sebep olur ve böyle bir durum küf oluşumunu tetikler. Neticede küf ile ilgili problemlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Yapının Dışa Bakan Duvarlarının Dış Yüzeyindeki Sıva Nasıl Olmalı?
• Suyu itici (hydrophobic) özellikli kaplama, sıva, boya veya kaplama kullanılmalı,
• Emilen suyun kısa sürede atılması için kaplama, sıva, boya veya kaplama yeterince buhar geçirimli olmalıdır.
• Don olaylarının tehlikesini atlatmak için sıva ve boya plastik özelliği yanında, yeterince elastik olanları tercih edilmeli ancak aşırı esnek kaplamaların buhar difüzyonunu engelleyeceği unutulmamalıdır.
• Sıva agregası için suda zor eriyen malzeme karışımları seçilmeli, böylece erime azaltılmalı veya engellenmelidir.
• Sıva malzemesinin bağlayıcısı, su itici özellikli olmalı ve bağlayıcılar sıva agregası ile tepkimeye girmemelidir.
• Sıvalar ve boyalar üzerine uygulandıkları yüzeyler ile uyumlu olmalı ve dış şartlara karşı benzer şekilde bir davranış göstermelidir.
• Sıva malzemesinde hafif agrega kullanılması düşünülmeli ve hatta tercih edilmelidir.
Su ve Rutubet Isı Yalıtımını Hangi Yönlerden Etkiler? Çözümleri Nelerdir?
• Su ve rutubet, her türlü ısı yalıtım malzemesinin cinsine bağlı olarak fiziksel özelliklerini az veya çok bozar ve değiştirir.
• Özellik değişmesi, fiziksel etkiler ve/veya kimyasal tepkimeler neticesinde olur.
• Yapıların dış duvarlarının dıştan bir ısı yalıtım malzemesiyle kaplanması söz konusu olduğunda, sıva ve boyanın su geçirmez özellikli olması tercih edilmelidir.
• Ayrıca gerek iç mekânlardan kaynaklanan buharın ve gerekse dış yüzeyden giren su ve buharın tekrar dışarıya atılması için, ısı yalıtım malzemesinin yeterince buhar geçirebilme özellikli olmasına mutlaka dikkat edilmelidir.
• Sıva ve boya yüzeyinin su tutmaya ne derece uygun olduğu (pürüzlü veya düzgün) su emme miktarını etkiler.
Bunu bilerek çözüm getirilmelidir. Alçak katlı evlerde geniş saçaklar yağmurun duvarlara vurmasının
önlenmesinde oldukça etkili olabilir. • Isı yalıtım malzemesinin su itici özellikli olması tercih
edilmelidir.
• Doğal olarak ısı yalıtım malzemelerinin yapıştırılmasında kullanılan yapıştırıcılar da su itici özellikli olmalıdır.
Ali Germili - Teknik Uygulama Sorumlusu / Baumit