Neden Boya ve Kaplama Kullanıyoruz Sorusunun Cevabı Bu Yazıda

Neden Boya ve Kaplama Kullanıyoruz Sorusunun Cevabı Bu Yazıda
  • 13.01.2017
Neden Boya Kullanıyoruz?
"Coating” kelimesinin Türkçe karşılığı, "Kaplama”dır. Kaplama kelimesinin TDK’ya göre anlamı; daha iyi bir görünüş kazandırma, örtme, saklama ya da koruma amacıyla bir şeyin dışına geçirilen başka maddeden kattır. İster bir defter cildi, ister yaşadığımız ya da çalıştığımız binaların iç ve dış duvarları, ister mobilyalarımız ya da kullandığımız arabalarımızın yüzeyi olsun, kaplama malzemesiyle muamele etmemizin esas nedeni yüzeyi korumak, ömrünü uzatmak, dayanıklılığını artırmaktır. Günlük hayatta iç içe olduğumuz boya, son derece önemli bir koruyucu kaplama malzemesidir. Alman standardı DIN 55945’e göre boya, akıcılıktan macun kıvamına kadar bir viskozite gösterip, bir yüzeye sürme, püskürtme, daldırma vs. şeklinde taşınan, fiziksel ve/veya kimyasal olarak kuruyup, yüzeyde bir boya filmi oluşturan madde veya madde karışımlarıdır. Günümüzde boya ve diğer kaplama malzemeleri hala bir güzellik unsur olarak görülmektedir. Oysa boyanın birinci işlevi koruyuculuk, ikini işlevi ise estetiktir. Hızla gelişen endüstri ve teknoloji, korozyonu çok önemli boyutlara getirmiştir. Maalesef boyanın birinci işlevi iyi anlaşılmadığı için, bilgisiz ve bilinçsiz değerlendirmeler, seçimler, uygulamalar korozyona davetiye çıkarmaktadır.
Korozyon, günlük yaşantımızda sıkça karşılaştığımız paslanma ve çürüme olaylarının teknik olarak ifadesidir. DIN 50900’e göre korozyon; maddelerin ve çevrelerininkimyasal veya elektrokimyasal reaksiyonla bozunmasıdır.
Korozyon ifadesiyle aklımıza ilk metal yüzeylerin deformasyonu gelse de korozyondan metaller kadar ahşap, taş, beton, plastik malzemeler de etkilenir. Betonun ufalanıp göçmesi beton korozyonudur. Korozif etkiler ahşabın da yapısını değiştirirken, mikroorganizmalar sayesinde ahşap çürür. Korozyona karşı sayısız koruma yöntemlerine başvurulur. Ancak sınırsız sürede etkili olabilecek antikorozif bir sistem mevcut değildir. Korozyon; iyi seçilmiş boya, kaplama, katodik koruma gibi sistemlerle ama hepsinden önemlisi bilinçli bir uygulama ile büyük ölçüde önlenebilir. Boyanın sürüldüğü yüzeyi korozyona karşı koruyabilmesi için formülasyonun buna uygun olması gerektiği gibi, üretim kalitesinin yüksek olması ve uygulamanın doğru yapılması şarttır. Bilindiği üzere boya; bağlayıcı-pigment, dolgular, çözücü (taşıyıcı) ve aditif olmak üzere dört gruptan meydana gelir. Bağlayıcı seçimiyle boyanın; yüzeye yapışma, optik ve mekanik davranışları, atmosferik ve kimyasal korozyona karşı direnci gibi temel özellikleri belirlenir. Pigment ve dolgular kullanılan bağlayıcının yapısına uygun olarak seçilir. Böylece boyanın renk tonu, örtücülüğü, güneş ışığına karşı direnci gibi özellikleri belirlenir. Dolgular esas itibarıyla hammadde maliyetini düşürmek için kullanılsalar da boyanın fonksiyonlarını iyileştirici ve geliştirici etkiye de sahiptirler. Çözücüler, öncelikle katı haldeki ve/veya yüksek viskozitedeki bileşenlerin; boyanın imalatı, yüzeye uygulanması ve yüzeyde yeni bir film oluşturması aşamalarında kullanılabilmelerini sağlar. Boyanın temelini oluşturan bu bileşenlerin yanında, boyanın karakterini yönlendiren bir grup daha vardır:
Aditifler
Aditifler çok farklı işlevlere sahip, çok farklı maddelerdir. Aditifler boyaya; bağlayıcı-pigment ve dolgularçözücü ana bileşenleri yanında, ama çok daha az miktarlarda ilave edilen, boyanın üretimi sırasında, depolanmasında, uygulanmasında ve boya film karakterinin iyileştirilmesi-geliştirilmesi aşamalarında çok önemli sorumluluklar taşıyan, vazgeçilmez bileşenlerdir. Aditifler, boyanın birinci işlevini yerine getirmesinde çok ciddi görev ve sorumluluk sahibidir. Elbette görevleri sadece boyanın teknik özelliklerini iyileştirmek değildir, üretim sırasında maliyeti düşürücü, imalatı kolaylaştırıcı, üretim ve pigment verimini artırıcı özellikleri yadsınamayacak kadar önemlidir. Bu kadar ciddi bir fonksiyonel grup olmalarına karşın, bir boya reçetesindeki kullanım miktarları toplam reçete üzerinden ağırlıkça %5’i geçmez. Aditif ilavesi, boyanın toplam hammadde maliyetini minimum düzeyde etkilerken, boya kalitesini iyileştirmede maksimum etkiye sahiptir. Aditifler birkaç yönden aktivite gösterirler ve bu durum gereklidir. Aynı zamanda birbirleriyle de etkileşim halindedirler. Islatıcılar pigmentin daha iyi ıslanmasını sağlarken, boyanın yüzeye daha iyi yapışmasına yardımcı olur ve yayılmayı artırıcı rol oynar. Kaliteli bir boya üretmek için en önemli adım, üretim sırasında köpük oluşumunu önlemek ve oluşan köpükleri yok etmektir. Köpük kontrolünün yanında, kullandığınız her hammaddenin gerçek veriminden yararlanmak, üretimde ekonomi yapabilmek için de mutlaka uygun bir köpük kesici kullanılmalıdır.
Kaliteli boya yapmada köpük kesici kullanımı kadar, sisteme uygun köpük kesiciyi ve miktarı belirlemek de çok önemlidir. Üretimde kullanılan ıslatıcı-disperzant ajanlarla köpük kesiciler etkileşim halindedir. Bu etkileşme boyanın yüzey gerilimini belirlediği gibi, dispersiyonun kalitesini ve stabiliteyi de olumlu–olumsuz etkiler.
Köpük kesicilerle bağlayıcı arasındaki uyum da son derece önemlidir. Bağlayıcının cinsi, kullanım miktarı nedeniyle boyanın yüzey gerilimini birinci derecedeetkilediği gibi, boya üretiminin son aşamalarında büyük miktarda stabil köpük oluşmasının da temel kaynağıdır. Boyanın korozyona karşı koruyucu özelliğinin yapı taşı olan bu sistem; oluşacak olan köpük önlenemediği takdirde, ortamda kalacak olan hava sebebiyle her türlü korozyona açık bir yüzey doğuracağından, çökecektir. Özetle köpük kesici seçimi yanlış olduğunda, dispersiyon yetersiz olur, boya reolojisi, yaş ve kuru film yüzeyi bozulur, boya kalitesi düşer. Boya üretimi sırasında meydana gelecek kimyasal bozunmaya ve yüzey uygulaması sırasında ve sonrasında yaşanacak atmosferik ve diğer bozunmalara karşı boyayı korumak ve kuvvetlendirmek için, ışığa karşı koruyucular, korozyon inhibitörleri, biosidler gibi aditiflerin reçetede yer alması zorunludur. Ancak aditif seçimi, yukarıda da basitçe değindiğimiz üzere, nihai sonuç için çok önemlidir. Aditiflerin seçiminde dikkat edilmesi gereken özellikler öncelik sırasına göre; fonksiyonalite, uyuşum, hazır olabilirlik, fiyat/kalite iyileştirmesi şeklinde olmalıdır. Sonuçta bizi kışın çetin yağmurundan ve soğuğundan koruyacak bir dış kıyafete ihtiyaç duyuyorsak, hazırladığımız yağmurluk üzerinde; • Delikler olmamalı, • Her tarafı aynı kalınlıkta ve soğuğu-suyu geçirmez olmalı, • Kesici yüzeylere ve darbelere karşı dirençli – kolay yırtılmayan özellikte – olmalı, • Rengi günlük enerjimizi arttırıcı etkide, • Genişliği her tarafımızı yağmur suyundan ve soğuktan koruyacak ancak hareketimizi zorlaştırmayacak özellikte, • Çok kolay temizlenebilen, • Hızlı kuruyan ve leke tutmayan yapıda olmalıdır. Öyle değil mi?  
Neslihan Yılmazer / Genel Sorumlu - Qunes Additives

Yazıyı Paylaş