Kurum içi girişimcilik projesinden yeni ve başarılı bir markaya yolculuk

  • 24.06.2024

Denge Kimya’nın bir kurum içi girişimcilik projesi olan Vynax, su bazlı poliüretan dispersiyonlarıyla birçok sektöre hitap ederek firmalara özel yenilikçi çözümler sunmayı hedefliyor. Vynax’in İş Birimi Yöneticisi Derya Şara ile Vynax’in hikayesine ve gelecek planlarına dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Vynax markası kurum içi bir girişimcilik projesi olarak başladığı yolculuğuna Denge Kimya bünyesinde gelişen yeni bir marka olarak devam ediyor. Su bazlı poliüretan dispersiyonlarla tekstil başta olmak üzere birçok sektörde güçlü bir yer elde etmeyi planlayan Vynax’in en güçlü yanı ise tasarıma, sektördeki problemleri dinleyerek başlaması ve niş çözümler üreten büyük bir platform olma amacı. Çevresel kaygıların da etkisiyle solvent bazlı poliüretanların giderek yerini alan su bazlı poliüretanlara dair yapılan yeni çalışmalar ve pazarın bu ürünlere duyduğu ilgi artıkça Vynax kendine daha da iyi bir yer edinmeyi hedefliyor. Çok yönlü bir platform olma vizyonu ile ağını genişletmekte olan Vynax’in İş Birimi Yönetici ise dokuz yıldır Denge Kimya’da bir çok görevde yer alan Derya Şara. Derya Şara, hem günümüzde solvent bazlı poliüretanlardan su bazlılara geçişi, hem su bazlı poliüretanlar hakkındaki ayrıntılı bilgileri hem de Vynax’in gelecek planlarını bizlerle paylaştı. 

Kurum içi girişimcilik projesinden yeni ve başarılıbir markaya yolculuk Derya Şara

Vynax’ın hikayesi bir kurum içi girişimcilik projesine dayanıyor. Bizlerle bu hikâyeyi ve Vynax’ın yapısını paylaşabilir misiniz?

2016-2017 yıllarında yeni alanlara ve sektörlere yönelik bir çalışma grubunun oluşturulmasını konuşmaya başladık. 2011 yılında silikon kimyası üzerine çalışılmasıyla başlanmış, bu konuda danışmanlıklar alınmış ve bu vesileyle 2013 yılında Türkiye’deki ilk hidrofil silikon sentezi yapılmıştı. Devamında ise acaba Denge Kimya olarak farklı kimyalar veya güçlü olduğumuz farklı alanlarda neler yapabiliriz diye çalışmak üzere bir ekip oluşturuldu. Zaten aşağı yukarı benim de Denge Kimya takımına dahil olduğum zamanlara denk geliyor bu çalışma grubunun oluşturulması. 2016-2017’de böyle bir grup çalışması yapıldı. Bu çalışmada arıtma kimyasallarından kozmetiğe, poliüretan endüstrisine yönelik katkılardan poliüretan dispersiyonlarının hem tekstilde hem de diğer alanlarda kullanımına kadar birçok çalışma üzerine konuştuk. Denge Kimya’nın kutup yıldızı ve referansı EFQM yolculuğudur. Avrupa Kalite Vakfı ve KALDER tarafından bu yolculuğu 2017 yılında mükemmellikte beş yıldızla devam etti. Kurumun yönünü ve kültürünü tümüyle irdeleyen bu çalışma metodu, yeni iş kollarının geliştirilmesine, yeni girişimlere, inovasyon ve değerin yaratımını tartışmaya olanak sağlar. Denge’nin zaten girişimciliğe açık, yeni girişimleri destekleyen bir yapısı var. Şu anda da bu konular üzerine konuşuyoruz, yeni girişimlere nasıl yol açabileceğimizi ve bunu nasıl yapısal hale getirebileceğimiz üzerine düşünüyoruz. Bu da biraz kurum kültürüyle paralel ilerliyor. Zaten artık bir firmanın tek başına yola çıkması çok mümkün değil. Birçok farklı uzmanlığa, role sahip kişinin bir araya gelmesi ile daha iyi işler de ortaya çıkabiliyor. Biz de o dönemde bunu düşünerek bir yola çıktık. Bugünlerde inovasyon hub’ları gibi pek çok platform dünya çapında kendisine yer ediniyor. Poliüretan kimyasına dair neler geliştirebiliriz, öncelikle tekstil sektörüne yöneliriz sonra ise başka diğer gideceğimiz alanlara yönelik çalışırız derken önce işin Ar-Ge’siyle başladık. İlk yaptığımız Ar-Ge çalışmalarında böyle bir üretim hattımız olmadığı için 100-200 gram üretebiliyorduk. Sonra büyük bir perakende firmasıyla bir proje yaptık. Bizden 5 kiloluk bir numune istediler ama biz laboratuvarımızda ancak 1 kilo üretim yapabiliyorduk. Biz de bunun üzerine bir tasarım yaptık, bunu ölçeklendirebilirsek nasıl bir tasarım olur diye çalıştık ve bir proje hazırladık. Bu ilk Ar-Ge projemiz TÜBİTAK tarafından desteklendi. O dönemde KOBİ’ydik, KOBİGEL isimli destek programı projemize orta yüksek teknolojideki ürün gruplarına yönelik bir yatırım desteği verdi. Bunun üzerine projeye yoğunlaştık. Türkiye’de üçüncü oldu projemiz ve tam destek aldık. Devamında ise yine KOSGEB’in desteklediği bir projeden bu sefer seri üretime dair bir yatırım desteği aldık. Bu sırada Sabancı Üniversitesi ile de iş birliğimiz başladı. Bu gelişmelerle beraber ise 2020 Haziran’da proje için üretime başladık. 2021-2022 döneminde ürün konumlandırmalarıyla, 2023 yılında kapasite artışımız ile birlikte artık grup içerisinde poliüretan çalışmalarının ayrı bir marka olarak yolculuğuna devam etmesi ihtiyacı doğdu. Şu anda ise Vynax markası, hem tekstile yönelik çalışmalarıyla hem tekstil dışı 3-4 farklı alanda faaliyet göstermek üzere yeni bir marka olarak yoluna devam ediyor.

Sektöre su bazlı poliüretan dispersiyonlar sunmaktasınız. Su bazlı poliüretan dispersiyonların (PUD’lar) kullanıldığı alanlardan bahsedebilir misiniz?

Aslında su bazlı poliüretan dispersiyonların hayatımızda dokunmadığı bir yer yok gibi. Muhtemelen sabah gelirken rimel sürdünüz… Su bazlı rimelden, tren rayının üzerine birçok alanda bu üründen yararlanıyor. Bir kaplama malzemesi olarak da kullanılıyor ve camdan ahşaba, tekstil yüzeyinden plastiğe, insan derisinden biyomedikal malzemelere kadar çok geniş bir kullanım alanı bulunuyor.

 

Peki su bazlı PUD’lara geçiş niçin önemli, bahsedebilir misiniz?

Avrupa’da yavaş yavaş solvent bazlılar yasaklanıyor. Bugün su bazlı poliüretan pazarı dünya çapında tüm pazarın 40%’ını bile oluşturmuyor. Genel olarak bu pazarı solvent bazlı poliüretanlar domine ediyor, pazarın neredeyse yüzde 60’ını oluşturuyorlar. Solvent bazlı üründen son tüketiciyi çok iyi korumak lazım. Bir usta spreyle uygulama yaptığında, solventi solumaması gerekiyor. Zararlarından dolayı artık solvent bazlılar özellikle son tüketimden AB’de hızla, diğer pazarlarda da yavaş yavaş çekiliyor. Tabii ki bu ürünlerin yüksek molekül ağırlıklı olabilmeleri gibi pek çok performans olarak avantajları var. Hala performans olarak bazı alanlarda su bazlılar solvent bazlıların performansını yakalayamasa da yapılan birçok araştırma ile bu alanlar da gelişmeye açık. Solvent bazlılardan su bazlıya geçişte, yardımcı-solvent olarak bir ara geçiş ürünü var. Bu ürün solvent bazlılara göre daha az tehlikeli, fakat bu ürünler de Avrupa’da yasaklanmaya başlandı. Diğer ülkelerde de aynı şekilde yavaş yavaş yasaklanıyor. Yani su bazlı poliüretanlar, solvent bazlıların alternatifi olma yolunda ilerliyor. Burada asıl ayırt edici unsur olarak karşımıza çevresel kaygılar çıkıyor. Günümüzde su bazlıların kendisi için bile low VOC konuşuluyor. Örneğin Türkiye’de suni deri sektörünü, oturduğumuz koltuktaki üst kaplamayı, aradaki yapıştırıcıyı düşünelim. Bunlar da su bazlı poliüretan olabiliyor. Asya pazarında çevresel kaygılar çok fazla dikkate alınmayabiliyor. Ama şaşırtıcı bir şekilde Çin’den gelen su bazlı bitmiş ürün, su bazlı yapılmış suni derileri pazarda çok fazla görmeye başladık. Hem lokal Çin’li firmaların hem de global poliüretan dispersiyon tesislerinin bu bölgede kapasiteyi arttırması ile bu geçiş hızlandı. Asya da yavaş yavaş solventten su bazlı ürünlere geçmeye çalışıyor. Ama tabii ki yeni bir teknolojiye geçilirken maliyetler de göz önüne alınıyor. Örneğin, 2021’de, pandemi sırasında, solvent fiyatları dezenfektan tedarik zinciri dolayısıyla çok fazla yükseldi. Bu dönemde su bazlılarla solvent bazlı poliüretanlar arasında fiyat farkı kalmadı ve su bazlı ürünlere talep birden arttı. Bu konuda şuanda biraz fiyat kaygısı var. Bazı uygulamalar için hala su bazlı poliüretanların performansının daha da gelişmesi bekleniyor. Bunlar aşılınca muhtemelen bu yüzdelik dilim tersi yönüne eğilecektir. Yüzeylerde su bazlı ve hatta susuz polimer uygulamaları konuşulacaktır.

 

Siz Vynax olarak hangi sektörler ağırlığında bu ürünü sunuyorsunuz?

İlk başladığımızda bizim odaklandığımız alan tekstildi. Çünkü; zaten Denge Kimya’nın neredeyse 30 yıldır bu sektörde olduğu Dng ve Dena adında iki tane markası var. Biz de bu sebeple sektörü iyi tanıyorduk. Vynax olarak pazarda bulunan bir ürünün yerine aynısını konumlamak, aynısını bir de Vynax adı altında yapmak yerine sahadan ve son tüketiciden problemi dinleyip, ‘bunu poliüretanla çözebilir miyiz’ diye yaklaştık. Bunun sonucunda da ortaya son derece yenilikçi ve benzersiz ürünler çıktı. Bu bizim en büyük avantajımız oldu ve bizi sektördeki diğer su bazlı poliüretan üretici, dağıtıcı ve formülatörlerinden ayıran bir nokta oldu. Önceleri tekstile ağırlık verdik, çünkü sahada en kuvvetli olduğumuz alandı. Şimdi kaplama endüstrisinin diğer kısımlarına; ahşap, cam, metal ve plastik yüzeylere yönelik bir takım çalışmalara ağırlık verdik. Burada iş birliklerimiz var. Hem ulusal hem uluslararası iş birlikleri yürütüyoruz. Yaklaşık sekiz yıl önce boya ve kaplama endüstrisine katkı malzemeleri sunan markamız Densurf ile yola çıktık. Şimdi Vynax markasıyla poliüretan çözümlerini boya ve kaplamalar portföyüne ekledik. Yakın bir zamanda boya ve kaplama endüstrisinde de sıklıkla bizimle karşılaşacaksınız.

Vynax olarak ürün portföyünüzle sektöre nasıl bir yenilik getirmeyi amaçlıyorsunuz ve sektörde nasıl bir farklılık yaratmayı hedefliyorsunuz?

Vynax’in projeye başlarken bir ürünün benzeri yapmak yerine konuya en temelden yaklaşması, başlangıçtan farklılık yaratma kararlılığını ortaya koyuyor. Müşterinin sesiyle konuya başlıyor ve çoğunlukla partnerlerin hepsini bir masada topluyor. Zaten uzun vadede de bir platform olmayı hedefliyoruz. Danışmanların, ekipman tedarikçilerinin, yazılım firmalarının olduğu böyle bir platform halinde çalışmak ve bir sonuç üretmek istiyoruz. En rekabetçi ürüne karşılık bir ürün ortaya koymaktan öte sektörü nasıl geliştirebiliriz, sektöre nasıl katkılar sunabiliriz, en etkili sonuçları nasıl yakalarız gibi konuların konuşulacağı bir platform yaratmak istiyoruz. Bizim Vynax olarak farklarımızdan biri çoğu su bazlı dispersiyon üreticisinde olmayan ürün gruplarını barındırmamız. Örneğin tekstil sektörü için hidrofil poliüretanlar üretebilen dünyadaki sayılı üreticilerden biriyiz. Kaplama sektörüne yönelik ahşap ve metal gibi yüzeyleri kaplamaya yönelik hibrid çözümler geliştirmeye başladık. Burada farklı kimyaları da poliüretan kimyasının içerisine dahil ediyoruz. Su bazlı ürünlerin performans olarak sınırlı kaldığı alanlarda geliştirdiğimiz hibrit çözümlerle sonuç almaya çalışıyoruz. Şuanda sektörde çok fazla biyobazlı ürün talebi var. Günümüzde dünya çapındaki en büyük trendlerden biri biyobazlı kaynaklardan yola çıkılarak ürün yapmak. Hangi sektöre giderseniz, sadece poliüretan değil, bu talep ile karşılaşıyorsunuz. Biz bu konuda bir adım geride durarak konuya temelden bakmayı tercih ediyoruz. Geri durmamızın sebebi ise; portföyümüze trend olması sebebiyle biyobazlı etiketi koymak istemememiz. Çünkü biyokaynaklı ham maddeyi en uzak noktadan getirip, o kadar karbondioksit emisyon salıp, üstüne bir de gerekli analizleri yapmadan ürün grubuna “biyobazlı” olarak eklemek içimize sinmiyor. Bu bizim marka ve firma olarak etik kodlarımıza aykırı bir durum. Dolayısıyla önce “niye bu ürüne ihtiyaç var” diye sormaya çalışıyoruz. “Niye bir biyobazlı materyale ihtiyaç var, amaç onu geri dönüşümde kullanabilmek mi, amaç doğada daha çabuk çözünmesini sağlamak mı” gibi bir takım sorularla ilk önce bu ürüne hangi noktalarda ihtiyaç duyulduğunu analiz ediyoruz. Tabii ki bir takım biyobazlı ürün çalışmalarımız var hatta şuanda biyobazlı birkaç ürün alternatifi sunabiliriz. Ama dediğim gibi bu noktada gerçekten ürünün amacına hizmet edip etmediğinden emin olmak istiyoruz. Bu konuda çok büyük bir dönüşüm var, özellikle tekstil sektöründe bu dönüşümü hissedebiliyorsunuz. Firmalar şuanda karbondioksit yüklerini azaltmakla yükümlüler. Bu noktada en büyük girdi poliüretan sentezinde ve biz de bu konuda neler yapabileceğimizi araştırıyoruz. Hibrit çözümler, biyobazlı malzeme alternatifleri, biyoçözünür denilen doğayla bütünleştiğinde sıkıntı yaratmayacak ürün çalışmalarımız ve pek çok su bazlı poliüretan dispersiyon üreticisinin ürün grubunda olmayan sektöre yönelik inovatif çözümlerimiz var.

Su bazlı PUD teknolojisinde son zamanlarda hangi gelişmeler veya yenilikler yaşandı?

Tabi ki bu alanda birçok yenilik yaşanıyor çünkü 2000’li yılların başında popülerlik kazanan su bazlı poliüretanlar hala pek az üreticinin elindeki knowhow ile ilerliyor. Genellikle su bazlı poliüretanlarda konvansiyonel üretim metotları uygulanıyor ama giderek bunlar aşılmaya çalışılıyor. Biz Denge’de üretim tesisi ile ilgili herhangi bir know-how satın alımı yapmadık, prosesi partnerlerimizin desteği ile geliştirdik. Poliüretanlar gelişmeye açık bir alan olduğu için üretim tesisimizin donanım, proses özelliklerinden de yararlanarak güzel çalışmalar yapıyoruz. Günümüzde özellikle yapay zeka araçları çok revaçta, yapay zeka dijitalleşmeyi de hızlandırdı. Dijitalleşme yolunda çok güzel gelişmeler var. Hesapsal kimya, moleküler modelleme çok revaçta olan konular; benim de kendi özel ilgi alanım. Hem çevreye sağlayabileceği faydalar hem işimizi hızlandırıcı hatta belki iş modelimizi birazcık değiştiren farklı servisler sunabilir miyiz diye buraları araştırıyoruz. Tabii ki poliüretan dispersiyonlar da bu teknolojilere en açık ve en yakın konulardan bir tanesi. Üretim teknolojileri değişiyor; yeni üretim teknolojileri, yeni ürün grupları geliyor. Poliüretan kimyası, izosiyanat ağırlıklı devam ediyor. İzosiyanatsız ürünler bazı kaplama ürünlerinde yüzeylerde yer almaya başladı, bu alanda bir çok yöntem denenmekte, burası da gelişime açık bir alan. Benim de doktora çalışmalarımın bir kısmında yer alan bir konu ve endüstriyel açıdan uygulaması kolay konular değil tabi ki bunlar. Ama platformlarda grup olarak bir araya gelinince, herkes uzmanlığını ortaya koyunca; eminim bir şeyler çıkacaktır. Zaten Türkiye’de de su bazlı alanında yatırım yapmak isteyen, yapmak üzere olan grupların olduğunu biliyoruz. Bu da mutluluk verici tabi ki. Çünkü bu çalışmalar aynı zamanda buraya yönelik ilginin, pazarın artması, su bazlıya geçişin hızlanmasına vesile olacaktır. Beraber iş birliği içerisinde olursak da belki o teknolojileri yaratan ülke temsilcilerinden biri de olabiliriz.

 

Su bazlı PUD pazarının önümüzdeki 5-10 yıl içinde nasıl gelişeceğini öngörüyorsunuz ve sizin bu pazarda kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?

Su bazlı poliüretanların 5-10 yıl gibi bir sürede, yeni teknolojilerin de gelişmesiyle pazarda güçlenebileceğini görüyoruz. Sektörlerde solvent bazlı ürünlere bir alternatif yaratmak zorundayız ve burada da su bazlı ürünler büyük bir rol üstlenecek. Aynı zamanda son tüketicinin kullanım alışkanlıkları değişiyor. Tekstil sektörü örneğin, giyeceğiniz tişörtü de aynı fotokopi makinesinde kağıt basar gibi basabilmeyi istiyor. Tüm yüzeyler için “Do it yourself” (DIY) boyalar da oldukça popülerleşti. İşte bu noktalarda da sağlığa zararlı olduğu için solventli ürünlerin kullanımı mümkün değil. Tüketici alışkanlıkları değişim gösterirken doğal olarak su bazlı poliüretanların da gelişmesi gerekiyor. Bugün hala dijital baskı teknolojilerine yönelik su bazlı poliüretan dispersiyonlar tam olarak konumlanamadılar. Büyük firmalar da artık bu konuda aksiyonlar almaya, iş birlikleri yapmaya başladılar. Bizim de bu konularda bir takım iş birliklerimiz var. Gelişen teknolojilere öncülük etmek üzere bu kurduğumuz platformlarla yer almak istiyoruz.

Son olarak bize gelecek dönem için hedeflerinizden bahsedebilir misiniz?

Hedefimiz aslında Vynax’in altında 3-4 tane farklı iş kolunu yürütmek. Uzun vadede Vynax’in altında böyle 3-4 dikey oluşacak gibi görünüyor. Tekstil dikeyi şu an hazır neredeyse, orada bir takım oluştu. Projeleriyle tüm tedarik zinciri ile birlikte çalışıyoruz. Makine iş birliklerimiz, kumaşta tedarikçileriyle iş birliklerimiz, ana kimyasal hammadde üreticileriyle işbirliklerimiz var. Avrupa Birliği projeleri yürütüyoruz. Sahada danışmanlar aracılığıyla çalışıyoruz. Şimdi boya ve kaplama sektörlerine yöneldik, bu alanda ürünlerimiz çıkıyor. Bu sektörlerde daha çok yurt dışına odaklandık. Tedarik zincirinin dengesinin bozulmasının bir avantajı oldu bizim tarafımızda. Şimdi Türkiye pazarında da yavaş yavaş yeni projelerde yer alacağız. Boya ve kaplama endüstrisi, solvent bazlı kullanımı daha domine bir pazar. Burada su bazlıya geçiş noktasında öncü olmak istiyoruz. Poliüretan endüstrisine yönelik bazı katkı malzemeleriyle çalışmalar yapmaya başladık. Bazı noktalarda paket sunmamız gerekebiliyor. Mesela suya dayanıklılık, kimyasal direnç, UV dayanımı özellikleri poliüretanla ilgili hep daha yüksek performans istenen noktalar. Sadece su bazlı poliüretan dispersiyonlarla değil, bir takım katkı maddeleriyle bir paket sunmak gibi çalışmalarımız var. Hindistan şuanda büyüyen bir ekonomiye sahip. Gelişime ve yeniliklere açık bir pazar. Bu pazarda gördüğümüz fırsatlar bizi cezbetti. Hindistan’da da firmalar kendi Ar-Ge’lerini kurmuşlar, bu konularda yatırımları var. Biz de poliüretan partneri olarak, yukarıdaki alanların dışında bir takım iş birlikleri oluşabilir mi sorusunu sormaya başladık. Bir takım market araştırmaları var. Denge Kimya, yeni alanlara ve yeni ürün gruplarına yönelik çalışmaya mutfakta hep devam ediyor. Biz de sahada iş geliştirmeyi ufkumuzu geniş tutarak yer alabileceğimiz alanları araştırıyor, daha iyi bir gelecek için kimya çözümleri üretmeye devam ediyoruz.  

Derya Şara kimdir?

Derya Şara, Yıldız Teknik Üniversitesi’nin Kimya Bölümü’nden mezun oldu. Devamında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Polimer Bilimi ve Teknolojisi üzerine yüksek lisans programını tamamlayan Şara, aynı üniversitede Kimya üzerine doktorasını tamamlamak üzeredir. Dokuz yıldır Denge Kimya’da, Ar-Ge uzmanlığı, analitik laboratuvarının kurulumu, proses çalışmaları, yatırım projeleri ve marka yöneticiliği gibi birçok görevde yer aldı. Koç Üniversitesi’nde kısa bir işletme yönetimi eğitiminin ardından şu anda ise Şara, Denge Kimya’nın en yeni markası olan Vynax’in İş Birimi Yöneticisi olarak görev alıyor.

 

 

Yazıyı Paylaş