Şişli bölgesinin en eski semti Kurtuluş’ta bir değişim yaşanıyor, yeni binalar yükseliyor, eskileri ise yenileniyor. Yazı dizimizin bu
sayısında, 1993 yılından bu yana Kurtuluş’ta faaliyet gösteren Has Aytaş Nalburiye’nin ikinci kuşak temsilcisi Abdullah Aytaş’la yapı ürünlerine olan talep hakkında konuştuk.
İstanbul’da üç bin yıl öncesinde bile yerleşim olduğu biliniyor. Ancak günümüzde, alışveriş merkezleri, otelleri, tarihi ve kamusal binalarıyla şehir hayatının en yoğun gözlendiği semtlerden biri olan Şişli, aslında yeni sayılabilecek bir yerleşim bölgesidir.
Tarihi belgelerden, on dokuzuncu yüzyılın ortalarına kadar bugün Şişli merkezi olarak bilinen bölgede herhangi bir yerleşimin olmadığı anlaşılmaktadır.
Bölgenin 1850’li yılların öncesinde geniş bir kırlık olduğu yine bu belgelerden öğrenilmektedir. Cumhuriyet’e kadar adı Tatavla olan Kurtuluş semtinin ise 16. yüzyılda kurulduğu ileri sürülmektedir ve bu şekilde Şişli’nin en eski yerleşim yeri olarak bilinir.
17. yüzyılda, bugünkü Taksim’den Pangaltı’ya doğru uzanan yolun iki tarafında mezarlıklar, 18. yüzyılda ise Şişli ve Mecidiyeköy yörelerinde bağlar ve bostanlar yer almaktaydı.
Ancak hızla bir modernleşme sürecine giren Şişli, merkezi konumunun etkisiyle üst sosyoekonomik katmanlarda yer alan kişilerin rağbet ettikleri bir semt haline geldi.
Şişli’nin en eski semti olan Kurtuluş’ta ise, Feriköy ve çevresinin imara açılması, metro ağının genişlemesi, eski binaların yıkılıp yerine yenilerinin yapılmasıyla bir değişim gözleniyor. Semt artık yeniden İstanbul’da görev yapan Batılılar, sanatçı ve entelektüeller için cazibe merkezi hâline gelmeye başladı.
Ev fiyatlarının, kiraların arttığı gözlemlenmekte, semtin de çehresi değişiyor. İstanbul Avrupa Yakası’nın en gözde semtlerinden biri hâline gelmeye başlayan Kurtuluş artık ‘orta sınıf’ bir yaşam merkezi değil, lüks bir semt olma yolunda ilerliyor.
Merkezi konumuyla cazip hâle gelen Kurtuluş, başta Taksim olmak üzere Mecidiyeköy, Nişantaşı gibi şehrin önemli semtlerine yürüme mesafesinde. Osmanbey’e yapılan metro istasyonu, Kurtuluş’un önemini bir hayli arttırmıştı.
Has Aytaş Nalburiye, yaklaşık 25 yıldır Kurtuluş’ta faaliyet gösteriyor. Ahmet Aytaş tarafından kurulan işletmenin ikinci kuşak temsilcisi Abdullah Aytaş’la Kurtuluş
semtini ve yapı ürünlerine olan ilgiyi konuştuk.
Çekirdekten mesleğe başladığını anlatan Aytaş, babası Ahmet Aytaş’ın emekli olmasından sonra dükkanın yönetimini kendisinin devraldığını belirtti.

Özellikle boya satışları açısından işlerin nasıl olduğunu sorduğumuzda, Aybaş geçmiş dönemlerdeki hareketin son dönemlerde olmadığına dikkat çekti.
Bunun yanı sıra, boyalarda çok fazla markalaşmanın olduğunu, ithal boyaların da pazara girmeye başladığını söyleyen Aytaş, şu an piyasada 25-30 tane boya markasının aktif olduğunu ifade etti. Kentsel dönüşümün işlerine olan etkisini sorduğumuzda Aytaş “Etki tabi ki olmuştur ancak biz küçük esnafız.
Kentsel dönüşüm projelerinde müteahhitler genelde toptan satın alım yaptıkları için, bizi pek etkilemiyor. Bizden, örneğin alçı ürünleri gibi ufak ihtiyaçları oluyor, boya ürünlerini ise toptan alıyorlar” dedi.
Kendilerin alış-veriş yapan müşteri profilini sorduğumuzda müşterilerinin yaklaşık yüzde ellisinin son kullanıcı, yüzde ellisinin de usta olduğunu belirten Aytaş, neden ve ne zaman boya alındığı konusunda ise “Tabi ki boya eskidiği için alıyorlar, ihtiyaçtan ötürü alıyorlar.
Çok nadirdir renkten sıkılıp boya yaptıran, emin olun yüzde yetmişi ihtiyaçtandır. Biz uygulama da yaptığımız için, gidiyoruz dairelere, görüyoruz, kimi yerler kabarmış, kararmış kimi yerler kusmuş, o şekilde. Ancak böyle durumlarda boya talebi oluşuyor.
Elbette işin maddi boyutu da boya alma ve yaptırma kararını etkiliyor” şeklinde konuştu.
Aytaş, yeni kiraya çıkanlar boya yaptırıyor mu şeklindeki sorumuzu “Kişiden kişiye değişiyor, yani insan sonuçta yeni bir eve taşınıyor, yeni bir boya olsun, eve bir ferahlık versin derse, tabii ki boya yaptırıyorlar.
Ama yaptıramayanı da var, bakıyor, temiz diyor, nasılsa kiracıyım. Yani bu mantıkta, oturabiliyor. Biraz da maddiyatla ilgisi var elbette.”
2017’nin trend renginin gri tonları, özellikle silikonlu ipeksi matlar olduğunu söyleyen Aytaş’a tüketici eğilimlerini nelerin değiştirdiğini, reklamaların etkisini sorduk. Aytaş “Reklamların insanlar üzerinde bir etkisi oluyor ama fiyat daha büyük önem arz ediyor. Boya alan tüketiciler genelde seçimi bize bırakıyor.
İyi bir boya olsun ve uygun fiyatlı olsun diyor. Zaten ucuz merdiven altı boya satmıyoruz, ancak fiyatı daha uygun bir şey isterse ikinci kalite ürünleri veriyoruz. Eğer ki yok fiyatı önemli değil, iyi bir şey olsun derse, birinci kalite ürünü sunuyoruz. Tabi belirtiyoruz, daha iyi bir ürün ancak daha pahalı diye.
Reklamları takip ediyorlar ama ben reklamda şu ürünü gördüm, o ürünü istiyorum diyen pek müşteri yok. Bence reklamların insanlar üzerinde çok fazla etkisi yok. Biraz da tezgahtara ve boyacıya kalmış bir iş. Bu tabii benim şahsi görüşüm.
Boya işinde müşteri eğer evine boya yaptıracaksa, ya boyacısına danışıyor, ya da nalbura soruyor ‘hangi boyayı tavsiye edersiniz’ şeklinde. Özellikle televizyon reklamlarının insanlar üzerinde çok fazla etki bıraktığını zannetmiyorum” dedi.
Aytaş sözlerine “Bize de rengi soruyorlar, tavsiye istiyorlar. Kısaca iş nalburda ve boyacıda bitiyor, müşteri biraz kararsız kalıyor. Hem ustaya, hem de nalburuna, eğer ki güvendiği bir nalbursa, uzun yılardır tanıdığı bir nalbursa, ona güveniyor, hangi markayı, hangi rengi önerirsin diyor.
Ustaların düşüncesine gelirsek, televizyon reklamlarının ustaların kafasındaki düşünceyi etkilediğini düşünmüyorum, çünkü ürünü birebir uygulayan kişiler onlar. Eğer bir firmanın boyasını kullanmışsa ve bu ürünü beğenmemişse, televizyonda istediği kadar reklam yapılsın o boyacı o markayı kullanmıyor.
O ürünü bedava da verseniz, boyacıların böyle bir huyu var, örneğin bir markanın en kaliteli boyasını al, bunu kullan, çok da uygun fiyat veriyorum desek bile, o boyayı kesinlikle kullanmam diyor.
Burada en zor nokta boyacıyı ikna etme noktası, boyacıyı eğer ikna edemezseniz istediğiniz kadar reklam yapın, bir şey değişmez. Boyacılar genelde riske girmez, bildiği markaya devam eder.
Ancak şöyle bir şey yapılabilir, bir firma veya marka yeni bir ürün çıkardığı zaman boyacıya sana şu ürünü bedelsiz veriyorum, uygula derse, o zaman boyacı ürünü uygular, eğer beğenirse boyayı ondan sonra satın almaya başlar çünkü boyacılar denemek için bir ürüne para vermezler, vermiyorlar zaten” şeklinde devam etti.
Kurtuluş semtinde tadilat işlerini sorduğumuzda Aytaş sorumuzu “Burada genelde kiracılar var, dairler çok pahalı olduğu için gayrimenkul alamıyorlar. İnsanlar kiraladıkları evlerde, ev eski ve kötü durumda olsa bile, çok fazla derin bir tadilata girmiyorlar.
Sadece bir boya yaptırıyorlar, nemli rutubetli yerlerde de basit çözümler uyguluyorlar. Normalde aslında yapılması gereken şu, o duvarın komple kazınıp, güzelce sıvanıp, üstüne strafor filesi uygulanması gibi birçok işlemden geçmesi gerekiyor, ancak bu pek yapılmıyor.
Kiracılar o kadar geniş ve ileri vadeli düşünmüyor. Ev sahibi ise, ben nasılsa kiraya veriyorum, geniş çaplı bir tadilata girmeme ne gerek var diye düşünüyor. Çünkü buranın belirli bir kira rayici var, evi sıfır bile yapsanız bina eski olduktan sonra kira bedeli fazla değişmiyor.
Kendi tadilatını kendi kendine yapmaya çalışanlar olup olmadığını sorduğumuzda ise Aytaş “Tabii ki oluyor ama amatörler, tadilat işlerini maalesef pek beceremiyorlar. Kendisinin yapmasıyla ustanın yapması elbette bir olmuyor.
Şöyle diyelim usta yaptığı zaman 5 yıl, 10 yıl kullanılıyor ama kendisi yaptığı zaman belki ertesi sezon bu işlemin yeninden yapılması gerekiyor. Ama bunun yanında, insanlar boya işlerini genelde beceriyorlar.
Ürünü verdiğimizde, her türlü bilgisini de sağlıyoruz müşteriye, onlar da çoğunlukla başarıyla uyguluyorlar” diyerek sözlerini tamamladı.
Abdullah Aytaş
Has Aytaş
Nalburiye