İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen ile Röportaj

İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen ile Röportaj
  • 18.10.2016

 İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Sayın Ertuğrul Şen ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Sayın Şen, yalıtımla ilgili sorularımızı son derece detaylı bir şekilde yanıtladı.

Okurlarımıza kısaca kendinizden, eğitim durumunuzdan ve profesyonel özgeçmişinizden bahsedebilir misiniz?

2002 yılı öncesi inşaat sektörünün sanayi ve ticaret alanında profesyonel yönetici olarak çalıştım. 2002 yılından beri yalıtım sektörünün öncü kuruluşu İZODER’de profesyonel yönetici olarak çalışmaktayım. 30 yıllık inşaat sektörü tecrübesi içinde çok değerli 15 yıllık STK ve Sektörel Kuruluş tecrübesine sahibim. 1956 Nazilli doğumluyum. Almanya’da İnşaat Mühendisliği dalında Dipl. İng. (FH) eğitimi aldım. Hesap Mühendisliği ve Yapı Fiziği konusunda branşlarım oldu. Evliyim, öğretmen eşim, öğrenci kızımdan oluşan bir aileye sahibim. Almanca ve İngilizce lisanlarını konuşabiliyorum.

Yalıtım, enerji tasarrufunu sağlayan en önemli araçlardan biri olarak büyük öneme sahip. İZODER olarak toplumu bilinçlendirmek ve yalıtıma yöneltmek için ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

İZODER Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği, ‘yalıtım’ konusunda kamuoyunu ve sektörü bilinçlendirmeyi amaç edinen ve bunu sağlamak üzere ısı, su, ses ve yangın yalıtım malzemesi üreticilerini, satıcılarını ve uygulayıcılarını bir çatı altında toplayan sivil toplum örgütüdür. Yalıtım bilincini yaygınlaştırmak amacıyla 23 yıldır faaliyet gösteren İZODER olarak; günümüzde, dünyanın en önemli gündem konuları haline gelen ‘enerji’, ‘çevre’ ve ‘istihdam’ kavramlarıyla direkt ilişkili bir sektörü temsil ediyoruz. Bugün ülkemizde önemli bir büyüklüğe ulaşan yalıtım sektörünü tek çatı altında toplayan bir kuruluş olmanın sorumluluğuyla hareket ederken, yalıtım uygulamalarının artması ve sektörün büyümesini sağlamak amacıyla çok önemli adımlar atıyoruz. İZODER olarak hayata geçirdiğimiz önemli uygulamalardan biri de, kalite sertifikası çalışmalarıdır. Üyelerimizin mevcut kanun ve yönetmeliklerde yer alan standartlara uygun olarak piyasaya ürün arz ettiklerini belgelemek ve haksız rekabeti önlemek amacı ile yeni bir uygulama başlattık. İZODER Kalite Onay Sertifikası (İKOS) adını verdiğimiz bu belge için üyelerimizin ürünlerini piyasadan rastgele alıyor ve İZODER bünyesinde kurulan TEBAR A.Ş.’de deneye tabi tutuyoruz. Firmanın beyan ettiği değerlerle test sonuçlarını karşılaştırarak İKOS veriyoruz. Ayrıca uygulama konusunda, yeni yasal düzenlemeyle birlikte zorunlu hale getirilen Mesleki Yeterlilik Belgesi veriyoruz. İZODER bünyesindeki TEBAR A.Ş.’de sınav düzenleme ve belge verme çalışmalarını hızlandırdık. Isı, su, ses ve yangın yalıtımı olmak üzere 4 ayrı kategoride belge veren 3 kurumdan biri olan TEBAR A.Ş.’de sınava girip Mesleki Yeterlilik Belgesi almaya hak kazanan ustalarımız, Avrupa’da geçerli bir sertifikaya kavuşuyor. Bunun dışında İZODER olarak, yalıtım bilincine sahip tüketicilerin hizmet alırken çok dikkatli olmaları gerektiğini hatırlatmaya devam ediyoruz. Özellikle ısı yalıtımı uygulamalarında yaşanan en önemli sıkıntılardan biri tüketicinin aldatılmasıdır. Vatandaşlarımız çok dikkatli olmalı. Isı yalıtımı malzemesi olmayan nitelikli yapı malzemeleriyle yapılan uygulamalardan netice alınamıyor. Bunun yanında doğru yalıtım malzemeleriyle yapılan uygulamalarda eksik malzeme kullanmak suretiyle elde edilebilecek tasarruf miktarları sağlanamıyor. Bunun için vatandaşlarımız yaptıracakları uygulamalarda CE belgesi ve İZODER’e üye kuruluşların denetime tabi tutularak alabildikleri İZODER Kalite Onay Sertifikası’na (İKOS) sahip ürünler kullanılmasını talep etmeli. Yalıtım uygulaması yaptıracak firmalar da, ustalara, Mesleki Yeterlilik Kurumu Ustalık Belgesi sahibi olup olmadıklarını sormalıdır. Bu iki önemli hususa dikkat edildiğinde uygulama sorunu yaşama olasılığı en aza inecektir. Tüketiciler, bilmek istedikleri konularda İZODER ücretsiz hattını arayarak veya İZODER web sitesine yazarak rahatlıkla bilgi alabiliyor. Tüketicilerin, yalıtım uygulaması yaptırırken İZODER üyelerini tercih etmeleri, doğru ve etkin yalıtım hizmeti alabilmeleri için en güvenli yol olacaktır.

Türkiye’deki konutların enerji tüketimi ve bu tüketimin yalıtımla ne kadar düşürülebileceği hakkında bir araştırma yaptınız mı, sonuçları paylaşmanız mümkün mü?

Son yapılan çalışmalarımıza ve resmi rakamlara göre Türkiye’de yaklaşık 22,5 milyon konut stoku bulunmaktadır. Bu miktarın 16,3 milyonu 2000 yılından önce yapılmış, 6,2 milyonu 2000-2015 yılları arasında yapılmış konutlardır. Ülkemizde 2000 yılından itibaren yeni inşaatlarda ısı yalıtımı yaptırmak mecburidir. Yaptığımız çalışmada ortaya çıkan duruma göre ancak 2,9 milyon yeni konutta ısı yalıtımı yapılabilmiştir. Bunun temel sebeplerinden birisi denetimsizlik nedeniyle ya hiç yalıtım yapılmamış, veyahut yalıtım yaptığı düşünülen ancak aslında tek başına yalıtım malzemesi olmayan sistemlerle yapılmasıdır. Öte yandan derneğimizin yaptığı çalışmalar ve sektörün gayretleriyle mevcut konut stoğundan da 3,1 milyon konut ısı yalıtımı yapılmış ve toplam olarak 2000 yılından beri yaklaşık 6 milyon konut ısı yalıtımına kavuşmuştur. Özetleyecek olursak 22,5 milyon konutumuzun yaklaşık 6 milyonu yalıtımlı, 16,5 milyonu yalıtımsızdır. Yani %26’sı yalıtımlı %74’ü yalıtımsızdır ve her 4 konuttan 3’ü enerjiyi harıl harıl boşa harcamaktadır. Isı yalıtımıyla ilgili bir araştırma örneği verecek olursak; Türkiye’de, sadece 2014 yılında yapılan 65 milyon metrekare mantolamadan 700 bin hane yararlandı ve hane halkı enerji harcaması 650 milyon TL azalırken, 1,2 milyon ton karbondioksit eşdeğeri sera gazında da azalma (Bolu Ormanları’nın yüzde 90’ının bir yılda soğurduğu karbondioksit karşılığı) sağlandı. Ayrıca tüm bu mantolama çalışmaları ile sektör 900 milyon TL ciroya ulaşırken, 500 milyon metreküp (yaklaşık 500 milyon TL) daha az enerji ithalatı gerçekleşti. Binalarda tüketilen enerjinin yüzde 80’i ısıtma-soğutma için harcanıyor. Binaların ısı yalıtımlı hale gelmesi ile Türkiye’nin toplam enerji faturasını yaklaşık yüzde 15 azaltmak mümkün. Enerji verimliliğindeki en kritik konu 2014 yılında 56 milyar dolar olarak bildirilen birincil enerji tüketiminin yüzde 37’sinin binalarda gerçekleşmesidir. Binalarda tüketilen enerjinin yaklaşık yüzde 80’i ise ısıtma-soğutma için harcanıyor. Toplam tüketimimizde en yüksek paya sahip binalarda ısı yalıtımı ile elde edilecek bir tasarrufa, günümüzde sanayi ve ulaşım sektörleri dahil, aynı yatırım maliyeti ve amortismana sahip hiçbir başka yöntem ile ulaşmak mümkün görünmüyor. Bu konuya tüketici gözüyle bakıldığında da, benzer şekilde büyük bir verimlilik fırsatı ortaya çıkıyor. Güvenlik ve konforu arttırmanın yanı sıra, ısı yalıtımı ile enerji tüketimi ve doğalgaz faturalarında yüzde 50’ye varan tasarruf elde etmek, bu amaçla yatırılan bedelin sağladığı tasarruf ile 3-4 yıl içerisinde kendisini geri ödemesini ve sonrasında da kazandıran bir yatırıma dönüşmesini sağlamak mümkün.

Kentsel dönüşüm uygulamalarıyla ülkemizde birçok bölge yeniden yapılandırılıyor. Yeni konutlarda uygulanan yalıtım kriterleri sizce yeterli mi? Yalıtım için herhangi bir devlet teşviki var mı, bu konuda bilgi verebilir misiniz?

‘Kentsel Dönüşüm’ün ortaya çıkış sürecini hatırlayalım… Van depremi sonrası o zamanki Başbakanımız, bugünkü Cumhurbaşkanımız ‘Ülkedeki tüm binaları kontrol edeceğiz ve depreme dayanıksız olanları yıkıp, yerlerine dayanıklı binalar yapacağız’ demişti. Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız da bu misyonla 6306 Sayılı ‘Afet Risti Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’ çıkardı ve bunun için ‘Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü’ kuruldu. Ancak bu kanunun çıkarıldığı ilk günden itibaren ifade ediyoruz ki; binalarda depreme karşı yapı güvenliğini sağlayan en önemli unsurlardan biri olan ‘su yalıtımı’ bu çerçevede ciddi değerlendirilmeli. Öncelikle taslak halindeki ‘Su Yalıtımı Yönetmeliği’ ivedilikle yürürlüğe sokulmalı ve ‘Kentsel Dönüşüm’ mevzuatı kapsamında zorunlu tutulmalı. Hatta ‘su yalıtımı’, Yapı Denetim Kanunu kapsamına alınarak yapı denetim kuruluşları tarafından denetlenmeli. Keza taslak halinde hazırlanmış ve Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü’nde bekleyen ‘Ses Yalıtım Mevzuatı’ da eksiklikleri giderilerek etkin bir şekilde devreye alınmalı.

Yalıtım denilince toplumumuzda genel olarak sadece ısı yalıtımı algılanıyor. Ancak yangın, su ve ses yalıtımı da yalıtım başlıkları arasında yer alıyor. Özellikle tarihi binaların yangınlardan korunması, deprem kuşağında yer almamız sebebiyle su yalıtımının hayati öneme sahip olması açısından da değerlendirdiğinizde, yalıtımın bu diğer unsurları hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Yalıtım, Türkiye ekonomisi ve son kullanıcı için büyük önem arz ediyor. Çünkü yalıtımla kışın ısıtma, yazın da soğutma amacıyla harcanan enerjiden ortalama yüzde 50 tasarruf sağlanıyor. Bu da doğalgaz ve eletrik faturalarını yarı yarıya düşürüyor. Ayrıca hep bahsettiğimiz gibi, sağlanan tasarrufla ısı yalıtımı maliyetini 3-4 yıl içerisinde karşılayıp binanın ömrü boyunca tasarruf elde edebiliyorsunuz. Tüm bu ekonomik faydaların etkisiyle ısı yalıtımı daha öne çıkıyor. İZODER olarak, su yalıtımının önemini de her platformda özellikle vurguluyoruz. Ülkemizde su yalıtım uygulamalarının göstermelik ve en ucuz şekilde yapıldığını göz önünde bulundurarak, binaların depreme dayanıklı olması için çok önemli olan su yalıtımının kalitesini ve sürekliliğini de, yasal düzenleme ve denetimlerle sağlamak için çalışıyoruz. Bugün güvenli, sağlıklı ve kaliteli bina yapımı konusunda istediğimiz noktada değiliz. Türkiye çapında başlatılan Kentsel Dönüşüm süreci, su yalıtımı uygulamaları için büyük bir fırsat ve inşa edilen tüm yeni binalardaki su yalıtımının standartlara uygun yapılması çok önemli. Binaların koruyucu kalkanının su yalıtımı olmasına rağmen ülke genelindeki yaklaşık 22.5 milyon konutta halen su yalıtımı yapılmadı ve 6 milyon konut deprem açısından riskli bina statüsünde bulunuyor. İZODER’in de katkılarıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve taslak halinde olan ‘Su Yalıtım Yönetmeliği’ bir an önce tamamlanması önemli… Yönetmeliğin öncelikle yeni binalarda ve kentsel dönüşüm projelerinde zorunlu uygulamasına hızlıca geçilmeli. Çünkü ülkemiz yüksek riskli bir coğrafyada bulunuyor ve yapı teknolojimiz de bunu gerektiriyor. Betonarme yapı sistemiyle yapılan binalarımız, 5-10 yıllık kullanımdan sonra suyun korozyon dolayısıyla taşıyıcı elemanlarda yarattığı tahribat nedeniyle zaafiyete uğruyor. En küçük depremde çok daha kolay yıkılan bu binalar, can ve mal kayıplarına yol açıyor. Bu noktada, yalıtım sektörünün desteğiyle hazırlanmış taslak mevzuatın zaman kaybedilmeden yürürlüğe konulmasında ısrar ediyoruz. Su yalıtımı zorunlu kılınmalı ve yapı denetim kapsamına alınmalıdır. Ayrıca su yalıtımının maliyeti sanıldığı kadar yüksek değil. Bugün yeni inşa edilen bir binanın ortalama metrekare maliyeti yaklaşık 2000 TL. Su yalıtımının maliyeti ise bunun sadece yüzde 2-3’ü, yani sadece 60 TL. Bu maliyetlerle binayı ömrü boyunca koruyacak olan su yalıtımının hayati önemini, İZODER olarak her kesime anlatmaya devam edeceğiz. Ses yalıtımıyla da, konutlarımızda gürültünün engellendiği, rahat, konforlu, stresten uzak ve sağlıklı yaşam alanlarını elde ederiz. İşyerlerinde yapılan ses yalıtımı ile iş verimliliği ve sağlıklı çalışma alanları sağlamış oluruz. Yangın yalıtımı ise yangınlarda oluşan ısı ve dumanın zararlı etkilerinin sınırlandırılmasına yönelik, can ve mal güvenliğini sağlayıcı yapısal önlemlerdir. Yangının zararlı etkilerinin sınırlandırılması ve güvenli kaçış bölgelerinin oluşturulması amacıyla oluşturulan bölümlerin duvarlarına, tavanına, döşemesine yangın yalıtımı yapılarak bu kısımlara yangının ve dumanın ulaşması engellenir. Yapılarımızın yangın başlangıç anından söndürme işleminin tamamlanmasına kadar geçen sürede yıkılmadan ayakta kalması için taşıyıcı kısımlara ve dışarıdan yangının sıçramaması için çatı ve cephelere yangın yalıtımı yapılması çok önemli. Kazan dairesi gibi özel odaların duvarlarına, duman gazlarının ve ısının yayılmaması için hava kanallarına ve tesisat borularının geçtikleri bölgelere de yangın yalıtımı uygulamaları yapılması gerekiyor.

Yalıtım ürünleri çeşitlilik, verimlilik ve teknoloji açısından nasıl geliştirilebilir? Bu konuda özel sektör, kamu kurumları ve üniversitelere ne tür görevler düşüyor? Türkiye’nin yalıtım alanında özellikle Ar-Ge ve know-how konusunda küresel anlamda söz sahibi olması sizce mümkün müdür?

Son 15 yıldır ülkemizde yaşanan hızlı yapılaşmaya paralel olarak enerji konusunda dünyada yaşanan gelişmeler, iklim değişikliğinin yarattığı olumsuz etkiler nedeniyle çevre ile ilgili yükselen hassasiyetler ve ısı yalıtımı konusundaki artan bilinç, yaşadığımız binalardan beklentileri hem farklılaştırdı hem de daha teknolojik boyutlara taşıdı. Bunların dışında ülkemize özgü gerek yapı teknolojimizden kaynaklanan - ki bina yapı sistemlerimizde genellikle "Betonarme Yapı” sistemini kullanıyoruz - gerek ülkemizin bir deprem kuşağında bulunması dolayısıyla depreme dayanıklı binaların yapılması hususunda gerekliliklerin oluşması ve bunun için yasal mevzuatların yavaş yavaş uygulamaları zorlamaya başlaması ile su yalıtımının önemi ortaya çıkmaktadır. Ses yalıtımı ve yangından korunma önlemleri yalıtımın diğer önemli başlıkları olarak gündeme gelmektedir. Enerji verimliliği yüksek, çevre duyarlı, rahat, konforlu, sağlıklı ve güvenli yaşam alanları yaratmaya en büyük katkıyı sağlayan yalıtım uygulamaları, ürün ve hizmetleri ile birlikte çok hızlı bir gelişim süreci içindedir. Ülkemizde bu süreçte her türlü ürün ve sistemin elde edilebildiğini söylemek mümkündür...

2016 yılını ülkemizdeki enerji tüketimi, enerji verimliliği ve yalıtım perspektifinden değerlendirebilir misiniz? Sizce kısa ve uzun dönemde yalıtım alanında ne gibi çalışmalar yapılmalıdır? İZODER olarak 2017 ve sonrası için planlarınız nelerdir?

Günümüzde yalıtım; ‘enerji’, ‘çevre’ ve ‘istihdam’ gibi tüm dünyada önem verilen kavramlarla ilişkisi olan bir sektör. Bunlara alt başlıklar eklemek mümkün. Yalıtım sektöründe, ‘yapı güvenliği’, ‘sağlık’, ‘konfor’ gibi çoğaltılabilecek başlıklar da bulunuyor. Yalıtım sektörünün geleceğini yine bu sektörün aktörleri ve kamu belirleyecek. Tabii son sözü tüketici söyleyecek ancak kısa ve orta vadede, ana aktörlerin belirleyici role sahip olduklarını düşünüyorum. Başbakanlık tarafından 2014 yılında açıklanan Kalkınma Planı içerisinde yer alan ‘Enerji Verimliliğinin Geliştirilmesi Programı’nda, ısı yalıtım sektörüne önemli görevler düşüyor ve sektörün gelişmesi açısından da son derece önemli değerlendirmeler mevcut. Bugüne dek sektörde yer alan üretici, satıcı ve uygulayıcıları ve sivil toplum örgütlerinin gayretleriyle yapılan bilinç oluşturma ve ısı yalıtımını teşvik etme söylemleri ilk kez bu planda devlet tarafından da somut bir şekilde ele alındı. Planda yer alan destek ve finansal teşvikler hayata geçtiği takdirde, ‘ısı yalıtımı sektöründe hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ diyebilirdik. Ancak bugüne kadar geçen yaklaşık 3 yıllık süre içinde bu plan çerçevesinde çok fazla yol alamadık. Sadece bu değil, Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylanan ‘Ülke Enerji Verimliliği Strateji Belgesi’ kapsamında düşünülen, binalarda enerji verimliliği alanında yapılacak ısı yalıtımı gibi uygulamalara sağalanacak finansal destekler de maalesef hayata geçirilemedi. Hükümet bunların hepsinin farkında ve planlarını yaptı fakat ne yazık ki hayata geçirmede kurumları harekete geçirmede başarılı olamadık. Günümüzde yalıtımlı binaları yaygınlaştırmak için uygulamaya alınan ‘Kentsel Dönüşüm’, ‘Enerji Verimliliği Kanunu’, ‘Enerji Kimlik Belgesi’ çalışmaları, yalıtım sektörünün büyümesi açısından da çok önemli adımlardır. ‘Kentsel Dönüşüm’ kapsamında Türkiye genelinde 6-7 milyon konutun yenilenmesi hedefinin de, yalıtımlı bina sayısını hızla artıracağına inanıyoruz. Bu bakımdan 2017 ve önümüzdeki yıllarda ısı yalıtımı uygulamaları büyük bir ivme kazanacaktır.    

Yazıyı Paylaş