İş Sağlığı ve Güvenliği Mi, Verimlilik Mi?

İş Sağlığı ve Güvenliği Mi, Verimlilik Mi?
  • 05.02.2016
İş güvenliği kavramı, çalışanların güvenliğini sağlamak, sağlıklı ve güvenli şartlarda çalışmak amacıyla alınan tedbirler olarak tanımlanmaktadır (İsmufder, 2015). Bu her ne kadar doğru ve geçerli bir tanım olsa da, iş sağlığı ve güvenliğinin kapsamının, içerdiği sağlık ve güvenlik kavramlarını tehlikeye atan durumlarla sınırlı olarak algılanmasına da katkı sağlamaktadır. Bu bakış açısı, aslında yerleşik hale gelmeye başlayan bir kültürün de temsilcisidir: İş sağlığı ve güvenliği, temel olarak işyerindeki riskleri, tehlikeleri belirlemeyi ve yönetmeyi amaçlar. Diğer yandan, çalışanların bu konuyla ilgili adımlar atması da, yasaların veya yönetimin kendilerini sorumlu tutması, iş sağlığı ve güvenliği uzmanının, çalışanın iş alanları ile ilgili bir yorum veya uyarıda bulunması ya da bir kazanın yaşanması ile gerçekleşmektedir. Bunun sadece bir çalışan algısı olduğunu söylemek güç. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili eğitimler, dökümanlar, tanıtımlar, hatta yasal düzenlemelerin içerikleri de temelde kaza risklerine, bu risklerin ve kaza etkilerinin azaltılmasına odaklanmış durumdadır (Resmi Gazete, 2015). İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmalar, daha doğrusu süreçler, bu konuda ciddi ve büyük bir kararlılık gösteren ve harekete geçen firmalarda bile (belki de daha çok böyle işletmelerde) firma süreçlerinin dışında, bir üstyapı olarak herkesin yaptığı işin, bir de tehlikeler ve kaza riskleri çerçevesinden bakıp, bir değerlendirme yapılması ile başlamaktadır.
Bu tür bir çalışma, genelde başlangıçta hedeflenen sonuçlara ulaşmaktadır. Yani, işletmedeki risk alanları, bu risklerin derecelendirilmesi ve sıralanması, alınması gereken önlemlerin dökümantasyonu gerçekleştirilmektedir.
Eğer Hata Modu Etki Analizi (İşgüvenliği, 2015) türünden çalışmalar da yapılmışsa, risklerin gerçekleşme sıklıkları veya olasılıkları ile ilgili tahminler, etkilerin sayısal değerlendirmelerinin de ortaya konması mümkündür. Bu kıymetli çalışmanın ortaya konması önemlidir. Ancak yine bu çalışmanın, sonunda ortaya çıkan dökümanın sahibinin kim olduğu sorusu kritiktir. Önceden bahsedildiği gibi, bu çalışma genelde çalışanların asli görevlerinin, dahil oldukları süreçlerin bir parçası değil de, bu süreçler, dikey olarak kesen, günlük iş akışlarının arasına giren, ‘geçici bir rahatsızlık’ veren bir gerekliliğin bir parçası ise, sahibi bu çalışanlar olmayacaktır. Onlar, bu konuyu ancak önlerine dışarıdan - daha çok da yukarıdan - getirildiği ölçüde ve zamanlarda dikkate alacaklardır. Böyle bir durumda görev, üst yönetimin bu konudaki hatırlatmalarına ve uyarılarına kalmaktadır. Mevzu iş sağlığı ve güvenliği olunca ve konuyla ilgili yasal düzenlemeler de ciddi yaptırımlar içerdiğinden, bu uyarılar genelde iş güvencesi ile ilgili tehditler halini almaktadır. Tabii konunun bir de iş sağlığı ve güvenliği uzmanı boyutu var. İşletmelerdeki iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili ana sorumluluğu, bazen firma çalışanlarından olan, bazı durumlarda da dışarıdan danışmanlıkla görevlendirilen bu kişilere devretmek de, süreçlerin asıl sahipleri tarafından şu veya bu nedenle sahiplenilmeyen bu konuların firma açısından çözümlenmesi için çokça başvurulan yöntemlerden bir tanesidir. Elbette bu konuda mevcut yasaların da, işyerindeki kazalarda iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarını işaret etmesinin hatırı sayılır bir katkısı bulunmaktadır.
Tüm bunları üst üste koyunca karşımıza yurdun dört bir yanında kolayca rastlayacağımız şöyle bir tablo çıkmaktadır: İşletmeler, yasal yükümlülüklerini yerine getirmek için bir çalışanlarını iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olarak görevlendirmekte veya dışarıdan danışmanlık almaktadırlar.
Bu iki yöntemden hangisini seçeceklerine karar verirken, işletmenin genel yapısı, personel yapısı, kültürü, ama daha çok da hangi yöntemin daha uygun maliyetli olduğu dikkate alınmaktadır. Bu yüzden de, bu işleri ‘toptan’ kabilinden yürüten OGSB’ler, yani ortak güvenlik ve sağlık birimleri (Osgb, 2015), düşük fiyatlarla bu işleri yapmayı teklif edebildiklerinden dolayı, gitgide daha yaygın olarak tercih edilmeye başlanmaktadır. İş güvenliği uzmanları ise, ilk olarak bir saha analizi ve risk değerlendirmesi ve raporlaması yapıp, yönetime sunmaktadır. İşletme yönetimi, belirtilen risklerin aciliyetlerine, düzeltici faaliyetlerin maliyetlerine ve operasyonel yoğunluğa bağlı olarak bazı önlemler almaktadır. Ancak bu önlemler bir hedeflemenin, bir planın parçası olmaktan çok sayılan unsurlara bağlı olarak alındığı için, etkinlikleri de pek yüksek olamamaktadır. Tüm bunlara bağlı olarak da tüm taraflar, böyle bir ortamda kazaların yaşanmamasını umut etmekle yetinmek zorunda kalmaktadır. Maalesef ülkemizdeki kaza istatistikleri, işgücü kayıpları, yaralanma ve can kaybı rakamları da bu umutların pek de gerçekleşmediğini açıkça göstermektedir (Sgk, 2015). İş sağlığı ve güvenliği uzmanının beklenen geliştirici, iyileştirici rolü de uyarılarda bulunmak ve bunları kayıt altına almakla sınırlı kalmaktadır. Çünkü ancak bu durumda yasal sorumluluğunu azaltabilmesi mümkün olmaktadır. Bunun da risklerin azaltılmasına bir katkıda bulunmadığı net olarak görülmektedir. Burada asıl önemli olan güvenlik riski de işte budur! İşletme hedeflerine, iş süreçlerinin hedeflerine, çalışanların kişisel hedeflere etkin bir şekilde entegre edilemeyen iş sağlığı ve güvenliği süreçleri, nihayetinde tarafların sahiplenmek yerine sorumluluğu birbirine devretmeyi amaçlar hale geldiği bir durum sergilemektedir. İşte bu noktada anahtar olabilecek bakış açısı, aslında özellikle üretim şirketleri tarafından uzun zamandır tanınan ve uygulanan, toplam kalite yaklaşımının, iş sağlığı ve güvenliğini de kapsayacak şekilde yorumlanmasıdır.
Toplam kalite yaklaşımına göre kalite, bir yaşam tarzı ve bir bakış açısı olmalıdır. Kişinin çalışmasıyla, işletmesiyle, kısaca yaşamla bütünleşmesidir.
Bu yaklaşım temelde, operasyonların, planların, süreçlerin kalitesinin en başından itibaren, tasarım aşamasında ve her adımda dikkate alınması gerektiğini savunur (Toplamkaliteyonetimi, 2015). Buna göre kalite sonradan kontrol edilecek, ek maliyet getirecek bir kavram değil, aksine gelişmenin ve iyileştirmenin anahtarı olan vazgeçilmez bir bileşen olarak görülmelidir. Çok benzer bir şekilde, iş sağlığı ve güvenliğinin de iş süreçlerinin ayrılmaz bir parçası, bir ana unsuru olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Bu bakış açısına göre, bir süreç, ancak iş güvenliği ve sağlığı dikkate alınarak tasarlandığı, uygulandığı ve kontrol edildiği sürece doğru ve verimli olabilir. İş süreçleri tasarlanırken, iş sağlığı ve güvenliği unsurlarının da dikkate alınmış olması sayesinde, süreçlerin sahiplerinin, bu konularda doğal olarak sahiplenmesi çok daha kolay hale gelecektir.
Doğaldır ki, bu türden bir yaklaşımın kabul görmesi, şirket kültürlerinin parçası haline gelmesi ancak gerçek anlamda etkinliğinin görülmesi ile mümkün olabilir.
Yani ‘güvenli’ ve ‘sağlıklı’ olarak tasarlanan süreçlerin, daha pahalı, daha uzun zaman alan, daha zor yürütülen süreçler olmaması gerekmektedir. Diğer bir deyişle, iş sağlığı ve güvenliğinin süreçlerin verimliliklerine katkısının kanıtlanabilir veya ölçülebilir olması gerekmektedir. Yapılan araştırmalar, bu konuda oldukça umut verici sonuçlar ortaya koymaktadır. 2013 yılında yapılan ve Türkiye’nin önemli şirketlerini kapsayan bir araştırmaya göre, iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri ile süreçlerle entegrasyon sonucunda, tüm şirketlerde işyeri verimliliğinin arttığı gözlemlenmiş durumdadır (Capital, 2013). Bu verimlilik artışının başlıca bileşenleri, kaza sıklık oranlarında %15-%60 aralığında azalma, buna bağlı olarak işgücü kayıplarında azalma ile sağlanan verimlilik artışı, çalışanların fiziksel ve ruhsal durumlarındaki iyileşmelerin iş sonuçlarına yansıması sonucu verimlilik artışı ve güvenli ve huzurlu bir çalışma ortamı sağlanması ile verimlilik artışı olarak sıralanmaktadır. Belçika, Finlandiya, Fransa, Slovakya ve Türkiye tarafından ortaklaşa yürütülen HESAPRO (İş Sağlığı, Güvenliği ve Verimlilik) projesi de katılımcı ülkelerde bu ilişkiyi doğrulayan pek çok vakayı incelemiştir ve aradaki pozitif korelasyonu ortaya koymuştur (Hesapro, 2015). Yine 2011 yılında Finlandiya’da yapılan bir araştırma, işyerinde esenliğin sağlanması için yapılan 1 Euro yatırımın geri dönüşünün 3-7 Euro arasında olduğu göstermiştir (Yrjänheikki, 2011). Sonuç olarak, iş sağlığı ve güvenliğinin süreç verimliliği ile çelişen değil, onun vazgeçilmez bir parçası olduğu bakış açısının şirket kültürlerine yansıması sonucu önemli faydalar sağlanacağı görülmektedir. Yrd. Doç. Dr. Muhittin Hakan Demir / Lojistik Yönetimi - İşletme Fakültesi - İzmir Ekonomi Üniversitesi
Kaynakça
• Capital, 2013. Güvenli İşyerinde Verimlilik Artıyor. Capital Dergisi Websitesi. Erişim Tarihi: 18 Aralık 2015. http://capital.com.tr/greenbusiness/guvenli-isyerinde-verimlilik-artiyor-haberdetay-9577
• Hesapro, 2015. İş Sağlığı, Güvenliği ve Verimlilik Projesi Websitesi.Erişim Tarihi: 18 Aralık 2015. http://www.hesapro.org/index_tr.html
• İsmufder, 2015. İş Sağlığı ve İş Güvenliğinin Tanımı. İş Müfettişleri Derneği Websitesi. Erişim Tarihi: 18 Aralık 2015. http://www.ismufder.org/P_is-sagligi-ve-is-guvenliginin-tanimi
• İşgüvenliği, 2015. İşgüvenliği Nedir? Neden Önemlidir? Bilgiustam Websitesi. Erişim Tarihi: 18 Aralık 2015. http://www.bilgiustam.com/guvenligi-nedir-neden-onemlidir/
• Osgb, 2015. Osgb Nedir? Ortak Sağlık Güvenlik Birimi Websitesi. Erişim Tarihi: 18 Aralık 2015. http://www.osgb.com.tr/
• Resmi Gazete, 2015. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Resmi Gazete Websitesi, Erişim Tarihi: 18 Aralık 2015. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/04/20150423-3.htm
• Sgk, 2015. Sosyal Güvenlik Kurumu Kaza İstatistikleri. SGK Websitesi.Erişim Tarihi: 18 Aralık 2015. http://www.sgk.gov.tr/wps/portal/
tr/kurumsal/istatistikler • Toplamkaliteyonetimi, 2015. Toplam Kalite Yönetimi ve Süreç Yönetimi.Toplam Kalite Yönetimi Websitesi. Erişim Tarihi: 18 Aralık 2015http://www.toplamkaliteyonetimi.org/
• Yrjänheikki, 2011. Well-being at work on the Finnish agenda.NES2011 - Wellbeing and Innovations Through Ergonomics. Oulu, Finland 18 - 21 September 2011. Book of abstracts. pp. 17 – 23

Yazıyı Paylaş