Çırağan Sarayı
Beşiktaş’ta yer alan Çırağan Sarayı; geçmişte padişahların yaşadığı, görkemli yapısıyla herkesin hayran kaldığı, tarihimizin en güzel ve ihtişamlı saraylarından biridir. Çırağan; Lale Devri’nde (1718-1730), mum ve kandil ışığında yapılan gece eğlencelerine verilen isimdir. Sarayın bulunduğu yerde de bu eğlenceler yapıldığı için saraya “Çırağan Sarayı” ismi verilmiştir. Beşiktaş ve Ortaköy arasında bulunan yeri 17. yüzyılda “Kazancıoğlu Bahçeleri” diye bilinirdi. 18. yüzyılda Beşiktaş kıyılarını süsleyen denize nazır saraylar ve bahçeler Lale Devri diye bilinen ‘Çiçek ve Müzik Aşkı’ döneminin en önemli simgelerindendir. Lale Devri’nin sadrazamı Damat İbrahim Paşa ile zevcesi Fatıma Sultan tarafından yaptırılmıştır.
Mimari Özellikleri
Çırağan Sarayı, 1863-80’li yıllarda yaygınlık kazanmış olan oryantalist üslubun en önde gelen örneklerinden birini teşkil etmektedir. Endülüs Emevileri’nin Elhamra sarayından esintiler taşıyan oryantalist eğilimlere uygun olarak inşa edilmiştir.
Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekânlar tamamlıyor. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüdür. Boğaziçi’nin diğer sarayları gibi Çırağan da birçok önemli toplantıya mekân oluyor. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları var ve arka sırtlardaki Yıldız Sarayı’na bir köprü ile bağlanıyor. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevrilidir.
“Boğazın İhtişamı ile Birleşen Bir Baş Yapıt” Saray Beşiktaş’tan Ortaköy’e kadar uzanan alanda beş bölümden meydana gelmiştir. Bunlar Merasim ve Mabeyn daireleri, Daire-i Hümayun, Harem ve Veliaht Dairesi başta olmak üzere on yapıdan meydana gelmiştir. Bu sarayın en görkemli bölümü de ortada bulunan mermer sütunlarla hareketlendirilmiş cephe görünümü ile padişaha ait olan bölümüdür.
“Boğazın İhtişamı ile Birleşen Bir Baş Yapıt” Saray Beşiktaş’tan Ortaköy’e kadar uzanan alanda beş bölümden meydana gelmiştir. Bunlar Merasim ve Mabeyn daireleri, Daire-i Hümayun, Harem ve Veliaht Dairesi başta olmak üzere on yapıdan meydana gelmiştir. Bu sarayın en görkemli bölümü de ortada bulunan mermer sütunlarla hareketlendirilmiş cephe görünümü ile padişaha ait olan bölümüdür.

Çırağan’a en yakın olan örnek XVIII. yüzyıla kadar uzanan Kıbrıslı Yalısı planıdır. Çırağan Sarayı’nda üç sofalı klasik Türk planı büyük ölçüde uygulanarak sıkı bir dikdörtgen içine alınmış ve eski Türk saraylarını anımsatacak pitoresk cumba ve çıkmalardan kaçınılmıştır.
Yıllar boyu harabe halinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile bir sahil oteline dönüştürülmüştür. Restore edilen Çırağan Sarayı bugün bir otel olarak kullanılmaktadır.
Yıldız Sarayı
Yıldız Sarayı, Sultan III. Selim’in (1789-1807) annesi Mihrişah Sultan için inşa edilmiştir. Osmanlı padişahı II. Abdülhamit (1876-1909) süresinde Osmanlı Devleti’nin ana sarayı olarak kullanılmıştır. Günümüzde Beşiktaş İlçesi’nde yer alıyor. Marmara denizi sahilinden başlayarak kuzeybatıya doğru yükselip sırt çizgisine kadar tüm yamacı kaplayan bir bahçe ve koruluk içine yerleşmiş saraylar, köşkler, yönetim, koruma, servis yapıları ve parklar bütünüdür.
Devletin idari merkezi olarak yapılandırılan Yıldız Sarayı, Sultan II. Abdülhamid’in siyasi ve politik anlayışına paralel bir doğrultuda gelişim göstermiştir.
“Bir Kültür ve Sanat Mekânı “
Yıldız Sarayı, II. Abdülhamid döneminde devletin idari merkezi olmanın yanında, yıllar içinde eklenen pek çok yapı ve imalat tesisiyle birlikte aynı zamanda bir kültür ve zanaat merkezi hâline bürünmüştür. Bünyesindeki basımevi, fotoğraf atölyesi, tiyatro, resim galerisi, ufak müzeler, müzik stüdyosu ve gözlemevi bulunması Yıldız Sarayı’nı bir kültür-sanat mekânı olarak nitelemeyi mümkün kılar.
Padişahın ilgilendiği alanlardan biri olan çini ve porselen eşyaların üretiminin yapılacağı bir çini fabrikası kurulmuş, saray geleneksel kültürün yaşatıldığı bir üretim merkezi hâline gelmiştir. Dostluk kurduğu ülkelerin hükümdarlarına burada üretilen çini ve porselenlerden hediyeler gönderen padişah, marangozluk zanaatına da özel bir ilgi duymuş, sarayda hususi bir marangozhane inşa ettirerek, burada özellikle oymacılık konusunda değerli çalışmalara imza atmıştır.
Mimarisi
Bahçe ve koruluklar içine yerleştirilmiş köşkler, kasırlar ile yönetim ve servis yapılarından oluşan Yıldız Saray kompleksi, Osmanlı saray mimarisinin son örneğini oluşturur. Sultan II Abdülhamid (1876-1909) döneminde, Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezi, sultan ve ailesinin ikametgahı olarak kullanılan Yıldız Sarayı; Balyan ailesi mimarları ile İtalyan mimar Raimondo D’Aranco tarafından çeşitli üsluplarda (Barok, Art Nouveau, Neo-Klasik vb.) inşa edilen yapıları ve bahçe tasarımı ile Avrupa ile etkileşim içindeki geç dönem Osmanlı mimari ve peyzaj tasarımının gelişimine tanıklık etmektedir. Yüksek duvarlarla çevrili üç avlunun çevresinde sıralanan köşkler ve kasırların yanı sıra saray tiyatrosu, müze, kütüphane, eczane, marangozhane ve atölyelerden oluşan yapı kompleksi, Sultan Abüdlhamid döneminde adeta küçük bir şehir görünümündedir.
Beylerbeyi Sarayı
Beylerbeyi Sarayı, İstanbul’un Üsküdar ilçesinin Beylerbeyi semtinde bulunan ve Sultan Abdülaziz tarafından 1861-1865 yıllarında mimar Sarkis Balyan’a yaptırılan saraydır. 1863-65 yılları arasında inşa edilmiş, Boğaziçi’nin engin mavisine nazır bir yapı. Set bahçeleriyle göz dolduran, köşkleriyle kendisine hayran bırakan 19. yüzyıl eseri olan Beylerbeyi Sarayı ve yapıları tarihin ve tarihî karakterleri ağırlayan büyüleyici bir saray. Beylerbeyi Sarayı ve çevresi Bizans Dönemi’nden itibaren farklı yapılara ev sahipliği yapmış bir bölgedir. Bizans Dönemi’nden 19. yüzyılın başlarına kadar “İstavroz Bahçesi” olarak anılan bölgede ilk saray yapısı II. Mahmud tarafından inşa ettirildi. Dış cepheden batılı, içeriden ise klasik Osmanlı mimari yapı tarzını yansıtan Beylerbeyi Sarayı, çoğunlukla yazlık bir saray ve bir devlet konuk evi olarak kullanılmıştır.
“Dikkat Çeken Özgün Mimari”
Beylerbeyi Sarayı, Dolmabahçe ile beraber İstanbul’un süslemeleriyle dikkat çeken bir saraydır. Hem iç mimarisinde ve detaylarında hem de dış cephesinde zarif işçiliklerin dikkat çektiği sarayın mimarisinde Neoklasik, Barok ve Rönesans sanat üslupları hakimdir.
Mimarisinde batı ve doğu tarzlarının harmanlandığı Beylerbeyi Sarayı, kullanım planı açısından da Türk Evi özellikleri gösterir. Bodrumuyla beraber üç katlı olan yapıda 24 oda ve 6 salon bulunmaktadır. Zemin döşemelerinin çoğu Mısır’dan özel olarak getirilen hasırlarla yapılan sarayın salon ve odalarını Hereke halıları, Baccarat kristali avizeler, Avrupa ve Osmanlı üretimi saatler, Uzak Doğu porselenleri gibi eşyalar süslemektedir. Beylerbeyi Sarayı’nın dekorasyonunda en çok dikkat çeken kısımlardan biri de tavan süslemeleridir. Sarayı inşa ettiren Sultan Abdülaziz, sarayın süslemeleriyle bizzat ilgilenmiştir. Resme ilgisi ve yeteneği olan Sultan Abdülaziz, süslemeler için örnek olması adına kendisi de eskizler çalışmış, Avrupa’dan ressamlar getirtmiştir. Kalem işi ve hat sanatı alanında dönemin usta isimlerinin işlediği süslemeler, sarayda zengin bir çeşitliliğe sahiptir.
Kaynaklar 1- https://tr.wikipedia.org/wiki/
2- https://www.bilgikilavuzu.com/ciragan-sarayi/ 3- https://edebiyatvesanatakademisi.com/forum/detay/saraylar-camiler-yapilar/ciragan-sarayi-ile-tarihi-ve-mimarisi/33855 4- https://www.millisaraylar.gov.tr/saraylar/yildiz-sarayi 5- https://kvmgm.ktb.gov.tr/TR-137901/yildiz-saray-kompleksi-istanbul-2015.html
Görseller
1- https://pixabay.com/tr/ 2- https://tr.wikipedia.org/wiki/