Denge Kimya’nın Kurucusu ve Genel Müdürü Sayın Halil Aksoy ile firmanın Ar-Ge faaliyetlerine verdiği öneme, bu alandaki çalışmalarına ve satış hacmine değindiğimiz keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Bize kendinizden ve profesyonel geçmişinizden bahseder misiniz?
İstanbul Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü’ndenmezunum.
Denge Kimya’yı kurmadan önce bir tekstil fabrikasında, önce Ticaret Müdürü olarak, sonra da İşletme Müdürü olarak çalıştım.
Oradaki işimden ayrıldıktan sonra 1993 yılında Denge Kimya’yı kurdum. Aradan geçen 25 yılda Denge Kimya’nın Genel Müdürü olarak yurt içinde ve yurt dışındaki gelişmelere tanık oldum. Geldiğimiz noktada ise Denge Kimya’da keyifli bir çalışma ortamı yarattığımızı düşünüyorum.
Tekstil sektöründe inovatif çözümler sunan bir kimya firması olmak size ne ifade ediyor?
Denge Kimya olarak başvuru ve referans noktası olmak, çözüm üreten bir firma olarak bilinmek bizim arzuladığımız, hedeflediğimiz ve çabaladığımız bir konu. İnovatif çözümler ile hem bu hedefimizi gerçekleştiriyoruz hem de sektördeki rekabetçi yapımızı koruyoruz. Bu nedenle de bu yönümüzü koruyup, gelişimimize devam ediyoruz.
Ar-Ge sizin için ne ifade ediyor? Ar-Ge faaliyetleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Ar-Ge bizim için kısaca yeni bir adım, sıra dışı projeler, özgür düşünme, çözüm bekleyen amansız sorular, fark yaratan ve müşterilerimize değer katan çözümleri ifade etmektedir. Bu açıdan dünya ile rekabet edebilmek için değişime adapte olup inovatif ürünler geliştirmek üzere stratejiler kuruyoruz.
Bugüne kadar TÜBİTAK-TEYDEP ve Kosgeb destekli birbirinden değerli 13 proje tamamladık. Yakın geçmişte, Denge Kimya Bilim ve İnovasyon Merkezi, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından sektördeki 18. Ar-Ge merkezi olarak onaylandı.
Ülkemizin dışa bağımlılığını azaltmak adına silikon ve poliüretan esaslı orta, yüksek teknoloji içerikli projeler geliştirip inovatif ve katma değerli ürünler ortaya çıkardık. Sürdürülebilir bir yaşam için bitkisel kaynaklardan yola çıkarak doğaya zarar vermeyen ürünler geliştirdik.
Denim sektöründe DNG Blue Zero Indigo ile potasyum permanganat alternatifi çevreci bir çözüm ürettik, patent sürecimiz devam ediyor. Tekstil sektöründe hidrofil silikon yağı üretebilen nadir firmaların arasında yerimizi aldık.
Çok yakın bir zamanda da su itici,antipilling gibi özellikleri barındıran su bazlı poliüretan alanında geniş bir ürün gamını sektöre sunacağız. Performans kimyasallarında ise Densurf ürün grubu ile boya, mürekkep, kaplama, kompozit alanlarında üretici firmaların mevcut ihtiyaçlarına yanıt veren yerli ve güçlü bir üretici olarak müşterilerimize hizmet etmek istiyoruz.
Bu alanda ısıya dayanıklı boyaların etken maddesi olan silikon reçineleri üreten ilk yerli firma olduk. Yine, silikon yüzey düzenleyiciler, dispersiyon ajanları, köpük kesiciler gibi katkı ajanı üreten yegane yerli firma olduğumuzu görmekteyiz.
2018 mali verilerimize göre ciromuzun %2.5’i Ar-Ge faaliyetlerine ayrılmıştır. Bu süreci müşteri ihtiyaçları doğrultusunda yeni Ar-Ge projeleri ve yeni ürünler ile tamamlamayı amaçlıyoruz.
Satış faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Ağırlıklı olarak hangi bölgelere hizmet veriyorsunuz?
Tekstil kimyasallarında ülke içi Trakya, Bursa, Ege ve Akdeniz Bölgeleri’nde satış operasyonlarımızı sürdürürken yurt dışında İran, Bangladeş, Pakistan, Peru ve Tunus gibi distribütörlüklerimizin bulunduğu ülkeler başta olmak üzere birçok ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz.
Bu ülkelerden birinde üretim tesisi kurma, Almanya’da ise bir satış ofisi kurma fizibilite çalışmaları yürütmekteyiz. Boya kimyasallarında ise Türkiye’de Kocaeli, İstanbul ve İzmir Bölgeleri’nde yoğunlaştık, ihracat alanında da geleceğe yönelik adımlar atıyoruz.
Çok yakın bir zamanda da su itici, antipilling gibi özellikleri barındıran su bazlı poliüretan alanında geniş bir ürün gamını sektöre sunacağız.
Sürdürülebilirliğin devamı adına Denge Kimya olarak almış olduğunuz önlemlerden ve çalışmalardan bahseder misiniz?
Denge Kimya olarak kimya sektörünün önemli kavramlarından biri olan sürdürülebilirliğe kurulduğumuz günden beri önem veriyoruz. Çalışanlarımıza sürdürülebilirlik ( sustainability ) eğitimi vermeye devam ederken, doğada geri dönüşen hammaddeleri kullanıp çevreyi korumaya özen gösteriyoruz.
Mümkün olan bazı çalışmalarda hammaddeleri bölgemizde çokça mahsul fazlası bulunan bitkisel kaynaklar veya onların yarı mamullerinden seçiyor, hammadde seçiminde Blue Sign sistem partneri olarak Blue Finder listemizi gözden geçiriyor, müşterimiz hangi büyük perakende grup ile çalışıyorsa standartlarını sağlamasını destekliyor ve REACH tüzüğüne uygun ürünlerimizi birer birer ürün portföyümüze ekliyoruz.
Ürünü üreten, kullanan ve taşıyan tüm çalışanlar için toksik olmamasına, alternatif sentez yöntemleri çalışarak ve tüm paydaşlarımızın bu zincire dahil olmalarını talep ederek süreci yürütmeye, projelerimizin önemli çıktılarından biri olan çevresel ve ekonomik boyutlarını paylaşarak hem kendi prosesimizi hem de paydaşlarımızın prosesini gözden geçirerek, partnerlerimiz ve müşterilerimiz ile bu bilgileri paylaşarak, talep edilen tasarımın önceliklerinden ödün vermemeye gayret ederek, tasarım sürecimizi, çevre politikamızla çerçevelemeye çalışıyoruz.
Risklerimizi biliyor, bunları yönetebiliyor ve iyileştirebiliyor olabilmemiz, ürünlerimizin yaşam döngüsünü yeniden gözden geçirebilme kabiliyetimizi artırmaktadır.
İhracat alanında yaptığınız çalışmalardan ve pazar arayışlarınızda etkili gördüğünüz yöntemlerden bahsedebilir misiniz?
Uluslararası fuarlara katılım sağlayarak ihracat faaliyetlerimizi büyütmekteyiz. Fuarlara katılım göstermek, faaliyet göstermediğimiz ülkelerdeki pazarı görmek, bayilik araştırması yapmak ve mevcut potansiyel müşterilerimizle yenilikçi ürünlerimizi buluşturmamız adına güzel bir fırsat oluyor.
Ayrıca pazar arayışlarımızı ve çalışmalarımızı etkili bir şekilde yönetebilmek için dış ticaret alanında uzman profesörlerden danışmanlık alıyor, kadromuzu eğitimlere yolluyor ve çeşitli kanallar aracılığıyla etkin pazar araştırmaları gerçekleştiriyoruz.
Son olarak eklemek istedikleriniz var mıdır?
Türkiye’nin ihracat potansiyeli hem paydaşı olduğumuz pazar açısından hem de jeopolitik açıdan yüksek olmasına rağmen, bu potansiyeli tam anlamıyla değerlendiremediğimizi düşünüyorum.
Bu potansiyeli artırmaya yönelik adımların başında, dışa bağımlılığı azaltmanın ve ihracatı artırmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple, araştırma odaklı firma kültürünü içselleştirmek, daha çok inovatif ürünler geliştirmeye yönelmek etkili olacaktır.