1. Giriş
Poliüretanlar (PU) günümüz endüstrisinde, otomotiv, inşaat, mobilya, ayakkabı gibi farklı alanlarda çok geniş bir uygulama alanına sahip önemli bir polimer türüdür (Yanılmaz ve ark., 2013). Bu geniş uygulama alanı bir tesadüf olmayıp, poliüretanların sahip oldukları üstün özellikler sayesindedir.
Bunlar arasında, esneklik, biyouyumluluk, kararlılık, hazırlama ve uygulama kolaylığı gibi özellikler gelmektedir. Son yıllarda poliüretanlar sahip oldukları iyi mekanik özelliklerinden dolayı endüstride özellikle membran üretiminde aranan bir materyal olmuştur.
Günümüzde poliüretan membranların özellikle girişim yapan türlerin yok edilmesi ve algılama uygulamaları için birçok başarılı sensör çalışması bulunmaktadır (Paşahan ve ark., 2013). Özellikle poliüretanların seçimli geçirgen özelliğinin yüksek olması ve gözenekli yapısı sensör olabilirliğini artırmaktadır.
Bu sayede sensör sisteminin yüzeyine gerçekleştirilecek olan bir poliüretan kaplama ile sadece belirli bir kimyasal türün geçişi sağlanırken diğer bütün türler elimine edilebilir. Örnek olarak Şekil 1’de farklı gözenek boyutuna ait poliüretan membranlar görülmektedir.
Elektrot yüzeyi üzerinde seçici membran olarak poliüretanların kullanılması benzersiz fizikokimyasal özellikleri, biyouyumlulukları ve düşük maliyetinden dolayı özellikle medikal alanda büyük dikkat çekmiştir (Long ve ark., 2014).
Bu nedenle, son yıllarda kan glikoz düzeyinin belirlenmesi, dopamin, epinefrin gibi medikal önemi bulunan hormonların tespitinde kullanılan biyosensörlerin geliştirilmesinde biyouyumlu poliüretanlar etkin olarak kullanılmaktadır (Savan ve ark., 2016).
2. Biyosensörler ve Polimerik Membranlar
Sensörler, farklı molekül ya da molekül gruplarını ya da fiziksel ortam koşullarını algılayan sistemlerdir. Yapı, özellik ve çalışma sistemleri farklı olsa da temel olarak bir algılayıcı, bir dönüştürücü ve bir de kullanıcı ara yüzeyinden oluşmaktadır.
Çeşit olarak, mekanik sensörler, elektriksel sensörler, termal sensörler, manyetik sensörler, ışıma sensörler, kimyasal sensörler, biyosensörler ve optik sensörler bulunmaktadır. Ancak, son yıllarda biyolojik olarak önemli molekülleri algılamaya yönelik geliştirilen biyosensör çalışmaları büyük bir ivme kazanmıştır.
Bu biyosensörlerin hazırlanmasında polimerik membranlar önemli yer tutmaktadır. Bu tür polimer membran temelli sensörler genel yapıları itibari ile Şekil 2’de gösterilmiştir.
Sensör uygulamaları için polimerler üretim kolaylığı, yapısındaki esneklik ve düşük maliyet gibi benzersiz özelliklerinden dolayı, vücut sıvısındaki biyokimyasal bir molekülün hassas ve seçici olarak belirlenmesi amacıyla girişim yapan moleküller ortadan kaldırılarak başarılı bir şekilde kullanılmaktadır (Wang ve ark., 1999, Caia ve ark., 2014, Köytepe ve ark., 2005, Paşahan ve ark. 2004, Wang ve ark., 2006). Sensör ve biyosensör uygulamalarında polimerlerin kullanımı algılama yanıtını iyileştirmekte ve girişim yapan türlerin etkisini yok etmektedir (Zhang ve ark., 2013, Liu ve ark., 2012).
Sensör cihazlarında kullanılan polimerler hem algılama mekanizmasına katılır hem de analitin algılamasından sorumlu olan bileşeni immobilize eder (Liu ve ark., 2012). Ayırma alanındaki polimer uygulamaları büyük oranda olmasına rağmen polimerlerin çok azı biyomedikal uygulamalar için biyouyumlu olarak elde edilebilir (Paşahan ve ark., 2011, Gavalas ve ark., 2006, Adhikari ve ark., 2004).
Polimerik sensörde polimerin seçimi numune çözeltisindeki girişim yapan moleküller ve diğer türlerin analit ile temas derecesine bağlıdır. Özellikle eş zamanlı biyosensörlerde, vücut sıvısı ile temas eden polimerlerde biyouyumluluk açısından daha dikkatli olunmalıdır.
Daha az toksik, daha biyokararlı ve inert yapılı polimerler sensör uygulamalarında tercih edilir olmuştur. Bu nedenle, son birkaç yılda, seçici membran olarak biyoinert polimerlerin kullanılması üzerine birçok çalışma bulunmaktadır (Pawlak ve ark., 2014, Badr ve ark., 2014, Sutter ve ark., 2006).
Polimerler seçici bir membran olmasının yanı sıra, yüksek yapışma, uygun gözenek yapısı ve kolay uygulama gibi özelliklere de sahip olmalıdır.
Bu nedenle, sensörlerin hazırlanması için poliüretanlar gözenekli yapısı, iyi yapışması, biyouyumluluğu ve kolay hazırlanma özelliklerinden dolayı seçici bir membran malzemesi olarak iyi bir alternatif olmuştur.
Şekil 2. Polimer temelli sensörlerin genel yapıları. (
a; seçici geçirgen polmerik membran elektrot,
b; grafen karbon nanotüp, fulleren gibi katkı maddeleri içeren kompozit elektrot,
c; glikoz oksidaz, kolesterol oksidaz gibi enzimler içeren enzim elektrot ve
d; antibadi içeren imminosensör yapıları)
Literatürde sensör alanı üzerine çalışılan birçok polimer bulunmaktadır. Bunlar nafyon, poliimid, poli(metil metakrilat), polikaprolakton, poli(etilen oksit), polisülfon, poli(vinil klorür) gibi polimerlerdir.
Özellikle poliüretanlar üzerine ise kimyasal, birçok çalışma bulunmaktadır. Ayrıca poliüretanların sensör uygulamalarında poliüretan kompozitler ile ilgili çalışmalarda bulunmaktadır.
3. Poliüretan Mebranların Biyosensör Uygulamaları
Biyosensörler insan açısından önemli olan çeşitli analitleri nitel ve nicel olarak belirlemek için kullanım kolaylığı olan, yüksek hassasiyet ve taşınabilirliğe sahip, az numunegerektiren analitik cihazlardır.
Biyosensörler hassasiyet, kendine özgülük, kolaylık, düşük üretim maliyeti, daha iyi tayin etme sınırı, hızlı yanıt süresi, kullanım kolaylığı, taşınabilirlik ve sürekli gerçek zamanlı sinyaller verme gibi avantajlara sahiptir. Bunlar aynı zamanda herhangi bir numune için ön işlem ve uzman kullanımı gereksinimini ortadan kaldırırlar.
Ayrıca, eleneksel analitik metotlar ile belirlenemeyen biyolojik olarak değerlendirilebilir toksisite bileşenleri biyosensörler ile ölçülebilir (Kaur ve ark., 2015). Enzim, antibadi, bakteri, doku gibi bir biyolojik türün tespitini sağlayan bir biyosensör ise benzer bir dönüştürücü ile bu türün nitel ve nicel olarak algılanmasını gerçekleştirir.
Bu alanda poliüretanlar biyolojik sistemlere uyumlu olduğu için enzimlerin ya da biyolojik dokuların algılayıcı sistemler olarak elektrot yüzeyinde tutuklanmasında rahatlıkla kullanılabilir. Örneğin bu çalışmalardan biri organofosfor pestisitlerinin belirlenmesi için yeni bir bütirilkolinesteraz enzimatik sensörünün hazırlanmasıdır.
Bu amaçla potansiyometrik biyosensörün elde edilmesinde poliüretan-hidrofilik poliüretan asimetrik membranının kullanışlılığı incelenmiştir.
Bu sensör bir organofosfor pestisidi olan paraoksan analizinde başarılı bir şekilde uygulanmıştır ve hazırlanma aşamasında kolaylık ve zamandan kazanç gibi avantajlar sağlamıştır (Cho ve ark., 1999). Biyosensör uygulamaları içerisinde en yaygın olanları glikoz ve hormon sensörleri olup ticari ve akademik düzeyde kullanımları mevcuttur.
3.1. Poliüretan Membranların Glikoz Sensörü Uygulamaları
Kandaki glikoz seviyelerinin sıkı bir şekilde takibi ve kontrolü etkili diyabet tedavisi için esastır (Wang, 2008). Klasik glikoz sensörleri, kandaki glikoz düzeyini ölçen, glikoz oksidaz temelli enzimatik amperometrik sensör sistemlerdir (Gross ve ark., 2000, Mastrototaro ve ark., 2000, Sachedina ve ark., 2003).
Bu tip sensörlerin genel çalışma yapısı Şekil 3’te gösterilmiştir. Bu sensörlerin enzimatik temelli olması nedeni ile enzimlerin uygun koşullarda bekletilmesi zorunluluğunu doğurur. Ölçüm probları uygun koşullarda bekletilmez ise glikoz ölçümünde sürekli hatalar görülme ve tekrarlanabilirliği düşük sonuçlar elde edilmektedir.
Bu nedenle bu alanda enzimatik olmayan ölçüm sistemleri, optik ve infrared ölçüm sistemleri gibi yeni yaklaşımlar sürekli araştırılmaktadır (Heo ve ark., 2013, Oliver ve ark., 2009, Wisniewski ve ark., 2011).
Geleneksel glikoz takibi (örneğin, parmak iğneleme yöntemi), kan glikoz seviyelerinin anlık düzeyini verdiği için, diyabet yönetimini iyileştirmek amacıyla kullanılmaktadır.
Ayrıca implante edilebilir enzim temelli elektrokimyasal sensörler yoluyla glikoz konsantrasyonundaki dalgalanmaların sürekli olarak izlenmesine olanak tanıyan yeni analitik yöntemler araştırılmaktadır (Heller ve ark., 2008, Klonoff, 2005b, Ward ve ark., 2002).
Bazı cihazlar için ABD Gıda ve İlaç İdaresi tarafından onay verilmesine rağmen, çoğu sensörün hatalı doğruluğu, öngörülemeyen sinyal kararlılığı, sensör yanıtındaki gecikme süresi, sık kalibrasyon gereksinimi ve klinik kullanımını sınırlayan kısa ömürleri gibi ciddi eksiklikleri bulunmaktadır (Klonoff, 2005a, b).
Sensörün dış yüzeyi doğrudan yabancı cisim yanıtını tetiklediği için, yapılan son çalışmalarda, yabancı cisim yanıtını azaltmak için daha biyouyumlu polimerik membranın geliştirilmesine odaklanılmıştır (Wilson ve ark., 2005, Wilson ve ark., 2000, Gif ford ve ark., 2005).
Bu nedenle poliüretan membranlar glikoz ölçümü yapılacak kan matriksi içerisindeki girişim yapacak türleri elimine etmek için kullanılabilecek önemli bir materyaldir.
Sahip olduğu adhezif özelliği ve gözenekli yapısı sayesinde kolayca ölçüm striplerinin yüzeyine kaplanabilir ve bu sayede glikoz harici türler elimine edilerek net bir sensör sinyali sağlanmış olacaktır.
Bu alanda yapılan çalışmalardan birinde poliüretan içerisine gömülmüş nitrik oksit verici modifiye silika araçlar kullanılarak nitrik oksit salan poliüretan sensör membranlar hazırlanmıştır.
Nitrik oksit verici silika iskele ve poliüretan bileşimleri ile derişimlerinin bir fonksiyonu olarak ayarlanabilir NO salımının gösterilmesi ve glikoz sensörünün performansı üzerine nitrik oksit salım etkisi ve salım kinetiği incelenmiştir.
Sonuç olarak nitrik oksit salan silika iskelenin derişiminin artmasıyla, membran kararlılığının azaldığı gözlenmiştir. Buna ek olarak, daha büyük konsantrasyonların, tutarlı nitrik oksit salımı ile homojen filmler üretebilmeyi engellediği belirtilmiştir (Koh ve ark., 2011).
Başka bir çalışmada doku sensör arayüzü arasına girmesi için kullanılan deksametazon yüklü gözenekli poliüretan membranlar ile kaplanmış glikoz sensörlerinin hücre içi performansları incelenmiştir.
Sensör yerine geçen implantlar üzerine yerleştirilen gözenekli deksametazon yüklü kaplamaların doku değiştirici etkilerini karakterize etmek ve glikoz sensörlerinin hücre içi performansı üzerindeki etkilerini araştırmak için iki hayvan çalışması yapılmıştır.
İmplantlara verilen doku yanıtı implantların etrafındaki makrofaj sızıntısı, kan damarı oluşumu ve kollajen yoğunluğu miktarının belirlenmesi ile değerlendirilmiştir.
Gözenekli deksametazon yüklü poliüretan kaplamalarla yapılan implantların iltihaplanmayı azalttığı ve implantları çevreleyen dokunun damarlaşmayı artırdığı bulunmuştur.
Ayrıca deksametason yüklü gözenekli poliüretan kaplamalar ile işlevsel sensörlerin, kontrollerle karşılaştırıldığında 21 günlük bir süre boyunca gelişmiş sensör duyarlılığı gösterdiği belirtilmiştir (Vallejo-Heligon ve ark., 2016).
Bu nedenle ticari önemi de büyük olan glikoz sensörlerinin hazırlanmasında poliüretan membranların önemi giderek artmaktadır.
3.2. Poliüretan Membranların Hormon Sensörü Uygulamaları
Günümüzde parkinson, haşimato, akromegali, miksödem gibi önemli hastalıkların pek çoğunun arkasında hormonların az ya da çok salgılanması gelmektedir. Bu nedenle pek çok hormon hastalığında bu hormonların düzeyinin düzenli ve doğru bir şekilde tespit edilmesi gereklidir.
Ölçüm sıvısı olarak kan, serum ya da beyin omurilik sıvısı kullanılmakta ve tüm bu sıvılarda ölçüm yapmak oldukça zordur. Çünkü gerek miktar olarak çok az ve yapısal olarak da pek çok tür içerirler. Bu alanda en çok kullanılan teknikler HPLC, GC, elektroforez ve spektroskopik yöntemlerdir.
Ancak bu teknikler çok uzun ve zahmetli bir ön hazırlık süreci gerektirirler. Bu nedenle yoğun klinik uygulamalarda, pratik değillerdir. Voltametrik sensör teknikleri bu alanda pratik, doğruluğu ve duyarlılığı yüksek bir teknik olarak umut vaat etmektedir.
Bu alanda dopamin, epinefrin, seratonin ve melatonin gibi hormonların ölçümü yüksek duyarlılıkta ve düşük analat konsantrasyonlarında gerçekleştirilmiştir. Bu tür sensörlerde poliüretan membranların en önemli görevi sadece ölçümü yapılan analat türünü elektrot yüzeyine taşıyan seçici geçirgen bir yüzey oluşturmaktır.
Şekil 4’te vücut sıvılarında bulunan ve elektrot yüzeyinde yanıt veren türleri eleyerek sadece dopamin sinyali veren sensörlerin genel yapısı gösterilmiştir.

Dopamin, nörotransmitterlerin önemli bir sınıfı olan doğal olarak ortaya çıkan katekolaminlerden biridir (Li ve ark., 2014). Böbrek, hormonal, kardiyovasküler ve merkezi sinir sistemi üzerinde önemli bir rol oynar (Raj ve ark., 2003, Cui ve ark., 2012). Düşük seviyelerdeki dopamin Parkinson hastalığı gibi nörolojik bozukluklarla ilişkilidir.
Bu nedenle dopaminin hızlı ve doğru olarak belirlenmesi klinik tanıda önemlidir (Gingrich ve ark., 1993). Floresans, elektrokimya ve kromatografi de dahil olmak üzere dopaminin etkili bir şekilde saptanması için çeşitli yöntemler belirtilmiştir (Wang ve ark., 2002, He ve ark., 2012, Seçkin ve ark., 2005, Diaz ve ark., 2009).
Dopaminin belirlenmesi için elektrokimyasal sensörlerin tasarımı, düşük algılama limiti, çok hızlı yanıt süresi ve üretim kolaylığı açısından yoğun bir araştırma çabası içerisindedir (Temoçin ve ark., 2013, Arrigan ve ark., 2004).
Ancak, dopaminin elektrokimyasal olarak belirlenmesi oksidasyon potansiyeli dopaminin yanıtına yakın olan askorbik asit ve ürik asidin birlikte bulunması ile bozulmaktadır.
Bu nedenle, bu seçicilik problemini ortadan kaldırmak için dopaminin ürik asit ve askorbik asitten etkilenmeksizin yüksek seçicilik ile ve hızlı bir şekilde ölçümünü gerçekleştiren elektrokimyasal sensörler için membran geliştirme önemli bir alandır (Liu ve ark., 2014).
Bu amaca yönelik yapılan çalışmalarda poliüretan membranlar günden güne artmaktadır. Örneğin; bu çalışmalardan biri maltoz içeren poliüretanların sentezlenmesi ve dopamin seçici elektrotların hazırlanmasıdır.
Bu çalışmada 1,2-etandiol ve 4,4’-difenilmetan diizosiyanat kullanılarak %1, 3, 5 ve 10 oranında maltoz içeren poliüretanlar sentezlenmiştir. Bu poliüretanlar elektrot yüzeyine dökülerek film oluşturulmuştur. Sonra hazırlanan poliüretan filmler seçici bir membran olarak dopamin sensörünün hazırlanması için kullanılmıştır.
Ayrıca, bu poliüretan filmlerin dopaminin voltametrik olarak belirlenmesi için bir membran olarak kullanılıp kullanılamayacağı da incelenmiştir. Voltametrik sonuçlar %3 maltoz içeren poliüretan filmler ile modifiye edilen polimer elektrodun yüksek orandaki elektroaktif askorbik asit ve ürik asit geçişini engellemesine rağmen dopaminin girişine izin verdiğini göstermiştir.
Bu nedenle, bu poliüretan elektrodun elektroaktif ve elektroaktif olmayan türlerin varlığında dopamin seçici bir membran olarak kolaylıkla kullanılabileceği ortaya koyulmuştur (Paşahan ve ark. 2013).
Bu konu ile ilgili diğer bir çalışma simetrik dörtlü Schiff bazı türü olan [Cu (II) Salen] kompleksi ile modifiye edilmiş grafit ve poliüretan reçinesi temelli katı bir kompozit elektrodun dopamin sensörü olarak kullanılıp kullanılmayacağı incelenmiştir.
Bu [Cu (II) Salen] kompleksinin voltametrik davranışı modifiye karbon pasta elektrot üzerinde araştırılmıştır. [Cu (II) Salen] kompleksi ile modifiye edilmiş grafit ve poliüretan reçine temelli kompozit elektrodun analitik potansiyelleri prob olarak dopamin kullanılarak değerlendirilmiştir.
[Cu (II) Salen] ile modifiye edilmiş grafit ve poliüretan reçinenin, elektrokatalitik etki ile modifiye edilmeksizin grafit ve poliüretan reçine ile kıyaslandığında en iyi sonucu verdiği bulunmuştur.
Bunlara ilaveten kullanılan elektrodun uzun ömürlü, sağlam olduğu belirtilmiştir. Elektrodun sadece bir tanesi tüm çalışma boyunca bir kere kullanılmıştır ve analitin veya onun oksidasyon ürünlerinin ölçümler arasında yüzey yenilenmesine gerek duyulmadan yüzeye yapıştığı gözlenmiştir (Santos ve ark., 2014). Başka bir çalışmada ise 3,4 divanililtetrahidrofuran grubu içeren poliüretan temelli dopamin seçici elektrotların hazırlanmasıdır.
Bu çalışmada, 3,4-divanillytetrahidrofuran ve farklı diizosiyanatlarla poliüretan sentezlendikten sonra elektrot yüzeyine dökülerek poliüretan filmler hazırlanmıştır.
Elde edilen bu poliüretan filmler iyi yapışkanlık, kimyasal direnç ve esneklik göstermiştir. Ayrıca, bu filmlerin dopaminin voltametrik olarak belirlenmesi için bir membran olarak kullanılıp kullanılamayacağı da araştırılmıştır.
Basit, hızlı ve hassas bir elektrokimyasal sensör elektroaktif (ürik asit ve çok miktarda askorbik asit) ve elektroaktif olmayan türlerin (laktoz, sukroz ve üre) varlığında dopaminin belirlenmesi için geliştirilmiştir.
Ayrıca 3,4-divanillytetrahidrofuran içeren poliüretan elektrodunun dopamine karşı seçici geçirgen davranışı elektroaktif (ürik asit ve çok miktarda askorbik asit) ve elektroaktif olmayan (laktoz, sukroz ve üre) türler varlığında incelenmiştir. Sonuç olarak askorbik asit ve ürik asidin girişimi etkili bir şekilde ortadan kaldırılmıştır.
Özellikle 4,4’-difenilmetan diizosiyanat ile sentezlenerek hazırlanan poliüretan film ile mükemmel hassasiyet, seçicilik, kararlılık, tekrar kullanılabilirlik ve düşük yanıt süresi (18 s) ve geniş doğrusal aralıklar ile iyi bir dopamin seçici elektrot elde edilmiştir (Savan ve ark., 2016).
Benzer yaklaşımlar ile seratonin, melatonin ve adrenalin elektrodlarda geliştirilmiştir. Hatta poliüretan yapısına eklenen karbon nanotüp, fulleren, grafen gibi iletken yapılar ile elektrokatalitik etki sağlanarak benzer kimyasal yapıdaki hormonlar eş zamanlı olarak analizlenmektedir.
Bu yaklaşımda dopamin, melatonin, askorbik asit gibi indirgenme potansiyelleri birbiri ile çakışık olan türlerin indirgenme potansiyelleri değiştirilerek aynı zamanda okuma sağlanmıştır.
4. Sonuç
Son yıllarda poliüretanların önemli kullanım alanlarından biri biyosensör geliştirmede kullanılan polimerik membran materyallerinin hazırlanmasıdır. Poliüretanların biyouyumluluk özellikleri ile bu türden membran uygulamalarında özellikle tercih edilmesi giderek yaygınlaşmaktadır.
Özellikle ticari değeri mevcut sahip glikoz ve hormonların ölçümünde kullanılacak membranların hazırlanmasında poliüretan içeren yapıların önemli avantaj sağladığına yönelik çalışmalar bulunmaktadır.
Bu çalışmalar, poliüretanların farklı biyosensörlerin hazırlanmasında polimerik membran olarak kullanımına yönelik uygulamaların daha da artacağı yönünde önemli delillerdir.
Büşra Aksoy / Doktora Öğrencisi - Kimya Bölümü - Fen Edebiyat Fakültesi - İnönü Üniversitesi
Doç. Dr. Süleyman Köytepe / Kimya Bölümü - Fen Edebiyat Fakültesi - İnönü Üniversitesi
Prof. Dr. Burhan Ateş / Kimya Bölümü - Fen Edebiyat Fakültesi - İnönü Üniversitesi
Prof. Dr. Turgay Seçkin / Kimya Bölümü - Fen Edebiyat Fakültesi - İnönü Üniversitesi
Kaynaklar
• Adhikari, B., Majumdar, S. (2004). Prog Polym Sci. 29; 699–766.
• Arrigan, D.W.M., Ghita, M., Beni, V. (2004). Chem Commun. 40; 732–733.
• Badr, I.H., Gouda, M., Abdel-Sattar, R., Sayour, H.E. (2014). Carbohydr Polym. 997; 83-790.
• Caia, W., Laia, T., Dub, H., Yea, J. (2014). Sens Actuators B. 193; 492–500.
• Cho, Y.A., Lee, H.S., Cha, G.S., Lee, Y.T. (1999). Biosens Bioelectron. 14; 435-438.
• Cui, R., Wang, X., Zhang, G., Wang, C. (2012). Sens Actuators B. 161; 1139.
• Díaz, A.N., Sánchez, F.G., Aguilar, A., Bracho, V., Algarra, M.J. (2009). Liq Chromatogr Relat Technol. 32; 849–859.
• Gavalas, V.G., Berrocal, M.J., Bachas, L.G. (2006). Anal Bioanal Chem. 384; 65–72.
• Gingrich, J.A., Caron, M.G. (1993). Ann Rev Neurosci. 16; 299–321.
• Gross, T.M., Bode, B.W., Einhorn, D., Kayne, D.M., Reed, J.H., White, N.H., Mastrototaro, J.J. (2000). Diabetes Technol Ther. 2; 49–56.
• He, M.F., Zheng, X.H.J. (2012). Mol Liq. 173; 29–34.
• Heller, A., Feldman, B., (2008). Chem Rev. 108; 2482– 2505.
• Heo, Y.J., Takeuchi, S. (2013). Adv Healthc Mater. 2; 43–56.
• Kaur, H., Kumar, R., Babu, J.N., Mittal S. (2015). Biosens. Bioelectron. 63; 533–545. • Klonoff, D.C. (2005a). Diab Care. 28; 1231–1239.
• Klonoff, D.C. (2005b). Diab Technol Ther. 7; 770–775.
• Koh, A., Riccio, D.A., Sun, B., Carpenter, A.W., Nichols, S.P., Schoenfisch, M.H. (2011). Biosens. Bioelectron. 28; 17–24.
• Köytepe, S., Paşahan, A., Ekinci, E., Seçkin, T. (2005). Eur Polym J. 41; 121–127.
• Li, M., Li, H., Zhong, W., Zhao, Q., Wang, D. (2014). ACS Appl Mater Interfaces. 6; 1313−1319.
• Liu, B., Lian, H.T., Yin, J.F., Sun, X.Y. (2012). Electrochim Acta. 75; 108–114.
• Liu, X., Zhua, H., Yang, X. (2014). RSC Adv. 4; 3706– 3712.
• Long, C., Jian, K., Sachiko, S. (2014). Biomed Mater Eng. 24; 1979–1989.
• Mastrototaro, J.J. (2000). Diabetes Technol Ther. 2; 13– 18.
• Oliver, N., Toumazou, C., Cass, A., Johnston, D. (2009). Diabet Med. 26; 197–210.
• Paşahan, A., Köytepe, S., Cengiz, M.A., Seçkin, T. (2013). Int J Polym Mater Polym Bio. 62; 642–647.
• Paşahan, A., Köytepe, S., Cengiz, M.A., Seçkin, T. (2013). Polym Int. 62; 246–250.
• Paşahan, A., Köytepe, S., Ekinci, E. (2011). Polym Plast Technol Eng. 50; 1239–1246.
• Paşahan, A., Köytepe, S., Ekinci, E., Seçkin, T. (2004). Polym Bull. 51; 351–358.
• Pawlak, M., Bakker, E. (2014). Electroanalysis. 26; 1121– 1131.
• Raj, C.R., Okajima, T., Ohsaka, T.J. (2003). Electroanal Chem. 543; 127–133.
• Sachedina, N., Pickup, J. (2003). Diabet Med. 20; 1012– 1015.
• Santos, S.X., Cavalheiro, E.T.G. (2014). J Braz Chem Soc.25; 1071-1077.
• Savan, E.K., Paşahan, A., Aksoy, B., Güngör, Ö., Köytepe, S., Seçkin, T. (2016). Int J Polym Mater Polym Bio.
65; 402-408.
• Seçkin, Z.E., Volkan, M. (2005). Anal Chim Acta. 547; 104–108.
• Sutter, J., Pretsch, E. (2006). Electroanalysis.1; 19–25.
• Temoçin, Z. (2013). Sens Actuators B. 176; 796–802.
• Vallejo-Heligon, S.G., Brown, N.L., Reichert, W.M., Klitzman, B. (2016). Acta Biomaterialia. 30; 106–115.
• Wang, C.Y., Wang, Z.X., Zhu, A.P., Hu, X.Y. (2006). Sensors. 6; 1523–1536.
• Wang, H., Mu, S. (1999). Sens Actuators B. 56; 22–30.
• Wang, H.Y., Sun, Y., Tang, B. (2002). Talanta. 57; 899– 907.
• Wang, J. (2008). Chem Rev. 108; 814–825.
• Ward, W.K., Jansen, L.B., Anderson, E., Reach, G., Klein, J.C., Wilson, G.S. (2002). Biosens Bioelectron. 17; 181–189.
• Wisniewski, N.A., Helton, K., McMillan, W.A. (2011). Tissue-integrating sensors, in, Google Patents.
• Yanılmaz, M., Erbay, B.T., Serhatli, E. Sarac, A.S.J. (2013). App Polym Sci. 127; 4957–4966.
• Zhang, H., Zhou, Y., Zhang, J., Gou, L., Zheng, J.J. (2013). Mol Liq. 184; 43–50.