Atabay Kimya'dan İki Değerli İsim ile Röportaj

Atabay Kimya'dan İki Değerli İsim ile Röportaj
  • 12.08.2022
Atabay Kimya’nın kapılarını bizler için açan Gebze Yerleşkesi API Geliştirme ve Üretim Tesisleri Fabrika Direktörü Sayın Şahin Gürsel ve Teknik Operasyonlar Direktörü Sayın Adil Kaya ile oldukça keyifli röportaj gerçekleştirdik. Bu kıymetli iki isim, okurlarımızla firmanın geldiği noktayı ve gelecek hedefleri hakkında bilgiler paylaştı.  [caption id="attachment_143471" align="aligncenter" width="614"]Şahin Gürsel - Adil Kaya Şahin Gürsel - Adil Kaya[/caption] Okurlarımıza kendinizden ve özgeçmişinizden bahseder misiniz? İsmim Şahin Gürsel Fabrika direktörüyüm. 50 yıldır Atabay’da çalışıyorum. Burada stajyer olarak başladım. Firmanın çeşitli departmanlarında çalıştıktan sonra laboratuvardan başlayarak imalat ve diğer araştırma laboratuvarlarından geçerek şu anda fabrikanın direktörlüğünü üstlenmekteyim. Atabay Kimya Sanayi, hammadde ürettiği için bu mesleği seçmemde ve uzun süre çalışmamda büyük rol oynadı. Biz bu kimya tesisini kurarken 1971 senesinde Türkiye’de ilaç hammaddesi üretilmiyordu. 1971 senesi aynı zamanda Türkiye’de ilaç hammaddelerinin başladığı tarihtir ve mesleğe başlamamla birlikte Türkiye’de ilaç hammaddesi üretimi başlamış oldu. O yıllarda yalnızca Ansa vardı. Ansa da sadece antibiyotikler üretiyordu. Daha sonra biz Parasetamol ve Fenasetin üretimine başladık. Bunun yanında Aspirin üretimi de devam etti ve Türkiye’de gerçek anlamda ilaç hammaddesi üretimi Atabay’la başlamış oldu. Bunun yanında yıllar geçtikçe yeni hammaddeler ilave etmeye başladık. 1980 senesinde sentetik olarak Penisilinden 6-APA üretimi yapmaya başladık. Bu 6-APA Antibiyotiklerin temel hammaddesiydi. Daha sonra Biyo-Teknolojik olarak Penisilinden enzimler yoluyla Ampisilin ve Amoksisilin elde etmeye geçtik. 1980 senesinde Antibiyotik üretimi Türkiye’de çok yeni bir teknolojiydi. Bu üretimlerde -80 derecelerde üretim yapılması gerekiyor, o günkü şartlarda bunu sağlamak ve böyle bir teknolojiyi Türkiye’de uygulamak çok zordu. Çünkü önünüzde hammadde üretimi yapan başka firma da yok. Bununla beraber iletişim de bugünkü kadar kolay değildi. Şu an her yere kolayca ulaşmak mümkün. O dönemlerde Çin ve Kore pazarda yoktu, yalnızca Avrupa vardı. Yani hammadde üretiyorsanız önünüzde örnek olarak sadece Avrupa vardı. Avrupa’da ise üretim bu kadar çeşitli değildi. Biz Ampisilin ve Amoksisilin bu şartlar altında yapmaya başladık. Bunun yanında Bitkisel İlaçlar da ürettik. GBTÜ (Geleneksel Bitkisel Tıbbi Ürün) hammaddesini üretmeye Türkiye’de ilk başlayan firma Atabay oldu. Meyan kökünden Gliserizik Asit üretimi yaptık. Bu süreçte yeni hammaddeler ilave edilmeye başlandı. İbuprofen, Ampisilin Amoksisilin, Sülfametoksazol üretilmeye başlandı ve hammadde serüveni Atabay’da bu şekilde başlamış oldu. Atabay kimya
Atabay’ın başarısının nereden geldiğini de bizlerle paylaşır mısınız?
Şöyle ki Atabay’ın bu günlere gelmesinden önce önümüzde bir ilaç fabrikası vardı. O dönem fabrikanın temel üretimi Panalgindi. Panalgin üretiminde Parasetamol ve Fenasetin kullanılıyordu. Dolayısıyla ürettiğimiz bu ilaçların hammaddesini de üretme fikri doğdu. Bitmiş bir ürününüz varsa hammaddesini de muhakkak kendiniz yapmalısınız. Bu durumun örneğini Pandemide de görmüş olduk. Atabay bu noktada büyük bir misyon üstlendi ve Türkiye’de hammadde işini başlatmış oldu. Her ne kadar Ansa ile Antibiyotik üretimi başlamış olsa bile biz bunu çeşitlendirdik. Atabay bu sebeple hammadde üretiminde öncü oldu. İş birliği yaptığımız firmalarla birlikte bu iş daha da büyüdü. Boots firmasının Türkiye’deki lisanslı üreticisi olduk. DSM Andeno Hollanda firmasının Türkiye’deki üretim ayağı olduk. Daha sonra üretim ve yönetim yelpazesini genişletmeye başladık. Tüm bunlarla beraber demek ki bu hammadde görevini biz üstleneceğiz dedik ve bunu misyon edindik kendimize. O zaman Antibiyotiklerin yanında Sulfonamid grubu ilaçlar vardı. Onların başlangıç maddelerini de üretmeye başladık. Bu Ampisilin Amoksisilin üzerinde bu kadar durmamızın sebebi bunların geri kademelerine gitmemizle ilgiliydi. Sekiz step öncesinden başlayarak son kademeye geldik. Hatta Antibiyotiklerle ilgili şöyle bir yaşanmışlığımız da var. 1980 ihtilali sırasında biz ilk Ampisisilin üretimi için fabrikada konaklamak zorunda kaldık. Bizde böyle de bir anısı var. Bunların haricinde Etambutol üretimi başladı. Bunlarda geri kademeden değil de ilk kademeden başladık. Elimizde 1975 senesinde devlet planlama teşkilatının bir raporu var. Bu Kalkınma planında hammaddelerin Türkiye’de üretilmesi için ne gibi teşviklerin verilmesi gibi maddeler açıkça yazıyordu. Biz başladığımız zaman Çin ve Güney Kore pazarda söz hakkına sahip değildi ama neden sonra bizleri geçerek hammadde konusunda söz hakkına sahip oldular. Eğer 1971 senesinde bize imkânlar daha fazla verilmiş olsaydı Türkiye Çin’le yarışır hale gelirdi. Biz çok önemli bir iş yapıyor, Parasetamol üretiyoruz. Bizim ürettiğimiz Parasetamol ile Çinli’lerin üretmiş olduğu Parasetamol çok farklıdır. Bizim ürettiğimiz parasetamolü tüm dünyaya satmamızın sebebi Amerika’yla aynı prosesi uygulamamızdır. Biz burada Nitrobenzenden başlayarak bir proses uyguluyoruz ama Çin’de son üründe klorlu bileşikler yüksek oluyor. Dolayısıyla böyle bir ürünü bilhassa çocuklara ve hamile kadınlara vermekte hayli mahsur olduğunu söylüyor doktorlar. Aynı zamanda biz bu Parasetamolden FDA onayı aldığımız için bütün ülkelere rahatlıkla satışını yapabiliyoruz. Böylece dünya markası haline geliyorsunuz. Şimdi yeni bir sanayi hamlesinde bu kapasiteyi büyütüp 6000 tonlara çıkacağız. Esasında dünya için bu rakam da yeterli değil. En az 200000 ton civarında bir tüketim ihtiyacı var. Devlet tarafından da gerekli imkanlar verilirse biz bu idealimizi gerçekleştireceğiz inşallah. Bizim istediğimiz elbette para değil özel sanayi alanları gibi kolaylaştırıcı hamlelerle teşviklerin yapılmasıdır. Bu tür desteklerin olması gerek. Dolayısıyla biz bundan sonra da yeni hammaddeler üretmeye başlayacağız. Pandemide ihtiyaç olan Favipiravir’in üretimini de hızlı bir şekilde yaparak bu ürünü Covid hastalarına ulaştırdık. Bir de Pandemide Çin ve Hindistan yeterli ihracat yapamadığı için dışarıya çok fazla ürün veremedi. Bizse kendi Parasetamolümüzü üreterek ihracatta bulunduk. Parasetamol o kadar önemli ki Fransa’da Covid hastalarına sadece Parasetamol verildi. Biz zamanında Sodyum Perborat da yapıyorduk. Yaptığımız şey ilaç fabrikası olmanın yanı sıra ilaç hammaddesi de üretmek. Bu sebeple devlet desteklerini önemsiyoruz. Teşvik her zaman her işte gereklidir çünkü hammadde yapmak çok zor. Teknoloji lazım, tecrübe lazım, bilgi lazım, insan faktörü çok önemli. Tüm bunlara yatırım yapmanız lazım. İlaç Fabrikasında bir makinayı koyarsınız karışımı verirsiniz ilacı, tablet ya da şurubu yapabilirsiniz ama burada bütün tecrübenizi, bilgi ve becerinizi ortaya koymanız lazım. Bu kadar önemli olmasına rağmen Türkiye bu konuda ne yazık ki çok geride kalmış vaziyette. üretim alanı
Bildiğiniz gibi İlaç Sektörünü doğrudan ilgilendiren bir pandemi sürecinden geçtik. Firmanız için bu süreç nasıldı? Fabrikada ve firmada neler yaşandı anlatır mısınız?
Pandemide hammadde ürettiğimiz için bizi öne çıkaran bir durum yaşandı. En çok ihtiyaç duyulan Favipiravir hammaddesini ürettik. Bu çok önemli bir olaydı. Aksi taktirde dışarıdan hammaddesini getireceksiniz burada işleyeceksiniz vs. çok uzun bir süreç olacak ve son kullanıcıya ulaşana kadar hem zaman hem maliyet artacaktı. Biz bu durumun önüne geçmek için bunun çalışmalarına başladık hemen tablet haline getirip hastalara sunduk. Dolayısıyla ticari hayatımız bu süreçten olumsuz etkilenmedi. Pandemide önemli bir rol oynadık bu sebeple. Parol’ü ağrı kesici olarak, Favipiravir’i Antiviral olarak halkımıza sunduk. Biz daha önce domuz gribinde de kendi ürettiğimiz Antivirali piyasaya sunmuştuk zaten. Yabancı bir firmanın Türkiye’de ilacı kullanılıyordu o dönem. Ancak fiyatından dolayı daha sonra vermemeye başladılar. Buna mukabil biz de hemen bu Antiviralin hammaddesini yaptık. Bunun hızlıca Bakanlık onayını da aldıktan sonra piyasaya sürdük ve hayat kurtaran bir ilaç oldu. Hatta kızının hasta yatağından bir anne ilacın fotoğrafını atıp Allah bu ilacı yapandan razı olsun şeklinde paylaşımda bulunmuştu. Bizim için en büyük mükafat buydu. Hala o resmi saklarım ben. Yani şöyle ki insanların sağlığına olumlu yönde bir dokunuşunuz olduğu zaman geri dönüşler de sizi oldukça motive ediyor. Bu başka şekilde sağlanamayacak bir motivasyon. Bununla beraber Pandemi bizler için de vardı. Yani burada ilaç üretiminin durmaması gerekiyordu ama diğer yandan bizlerin de sağlığının korunması gerekiyordu. Bu yüzden burada her gün kapıdan içeri giren herkese Covid testi yaptık. Hızlı testler o zamanlar bulunmuyordu. Bunları kendimiz temin ettik. kutularca testi biz o dönemde kullandık. Hem fabrikamızda hem Acıbadem’deki ofisimizde biz bu uygulamayı aksatmadan disiplinle yaptık. Her gün cepten ödeyip bu testleri yapamam diyen firmalar oldu. Devlet desteği olmazsa biz kapatacağız dediler. Ancak biz kimseden bir şey beklemeden başlangıçta her gün daha sonra her iki günde bir şimdi haftada bir Pazartesi olmak üzere bu uygulamaya devam ediyoruz. Ama biz her zaman bunu bir görev olarak algılayıp kimseyi de riske atmadan halkımıza ilaç üretimini devam ettirmenin yollarını aradık. Hala da yapıyoruz ve yapmaya mecburuz çünkü bizim üretimi durduruyoruz deme lüksümüz yok. atabay kimya genel görüntü Bununla beraber yine Covid döneminde devlet tarafından yarı zamanlı çalışma ödeneği çıkarıldı. Bizim 150 kişilik bir Satış ekibimiz var. Ama bu insanların hepsi evinde kalmak zorunda kaldı çünkü hiçbir yere gidemiyorlardı. İlaç şirketleri de dahil birçok şirket buna başvurdu. Biz başvurmadık. En büyükler dahi başvurdu. Dedik ki zaten bütün sektörlere baktığımız zaman para kazanan sektörlerden biri İlaç Sektörüydü. Çünkü ne olursa olsun ilaç hala kullanılıyor. Lokantalar durdu, Oteller vs. başka yerler durdu ama biz devam ediyoruz. Yönetim Kurulumuzdan Zeynep Hanım biz bu ödeneği alamayız ayıp olur dedi. Aynı şekilde hepimiz utanırız istemeye dedik ve istemedik. Sonuç olarak bize az önce sorduğunuz Atabay’ın başarısı nerden geliyor sorusuna tekrar dönecek olursak şunu söyleyebilirim biz yola çıkarken kendimize bir çizgi belirledik ve o aynı çizgide devam ediyoruz ve 40 yıllık insanlarla bugün birlikte yürümek de o hafızayı beraberinde getiriyor. 1970 senesinde bir yola çıkmışlar, o yolda hala devam ediyorlar ve göz kulak oluyorlar ki biz de o yoldan gidelim. Çok çok önemli bir şey bu. 1939 senesinde kurulmuş 1967 senesinde Bülent Bey Yönetimi aldıktan sonra asıl büyük atılım yaşanmış şimdi de kızları Zeynep ve Ayşe Atabay’ın yönetiminde ilerliyor. Zeynep Atabay Yönetim Kurulu Başkanımız. Dediğimiz gibi bu hafızanın hala şirket içinde olması bizim büyük önceliğimiz. Çünkü bazen heyecanlanabiliyoruz ancak büyüklerimiz bize durun arkadaşlar biz o yolu gördük sakin olun diyorlar ve uzun vadede haklı olduklarını görmek ve bu güven veren hafızaya sırtını yaslamak oldukça kıymetli.
Bahsini ettiğiniz bu eski zamanlardan anılarınız var mı? Bizimle paylaşır mısınız?
Elbette, örneğin o günlerde paslanmaz çelik tank gerekiyor ama yok. Aşağıda o günlerden kalma küçük bir atölyemiz var kendi paslanmaz çelik tanklarımızı orada yaptık. İlaç diyoruz ancak yalnızca beşeri ilaçtan söz etmiyoruz. Zirai ilaçlar ve Veteriner İlaçlar da bizim hep çalışma alanımız oldu. Biz tüm bu ilaçlarda hammadde gerekliliğini önemsediğimiz için o günden bugüne yaklaşık 150 farklı Proses sahibiyiz. Proses dediğimiz şey, bir hammaddenin baştan sona nasıl üretileceğinin kalem kalem tarifidir. Bu da geri kademelere giderek kimya alt gruplarının gelişmesine de katkıda bulunmak demek. Yani kullandığımız Kimyasallar, alt Kimysallar, Solventler bunların da üretilmesi ve değer zinciri oluşturulmasında rol oynuyoruz. Burada Kimyasal üretimde kullanılması gerekli olan, Reaktörler, Santifrüjler vs. ve diğer aparatların yapılmasının dizaynı da bizlerin kendi emeği. Yani biz bunlar için de yurtdışına para ödemedik, ödemiyoruz. Bu anlattığımız Proseslerde tasarımlarda dışarıya ödenmiş ne bir telif ne patent ne de başka şey var. Tamamen bu hafızanın ürünü. Tüm bunları hem teşvik olsun hem de gençlerimizde heyecan uyandırsın diye teknik gezilerde sergiliyor ve göstererek anlatıyoruz. Bakın Türkiye’de bunlar yapılıyor, başka da şeyler yapılabilir hissini vermeyi önemsiyoruz. Zirai ilaçta şu sıralar biraz geri çekildik çünkü Çin ve Hindistan rekabeti devlet destekli olduğu için ona dayanılamazdı. Türkiye’de süne mücadelesinde kullanılan zirai ilacın hammaddesini yaparak Türkiye’de belli bir dönemde süne ile mücadelede büyük yol alındı. Bütün Türkiye’deki süne bitti, bizim yaptığımız ilaç hammaddesinden yapılmış ilaçlarla. İlaca dönecek olursak ilaçta da biliyorsunuz bir kimyasal yöntemlerle ilaç yapmak var bir bitkisel yöntemlerle ilaç yapmak var hammadde olarak bir de biyoteknolojik yöntemlerle ilaç yapmak var. Biz Atabay olarak hem kimyasal yöntemle; Parasetamol kimyasal yöntemlerle üretiliyor, biraz önce söylediğim bitkisel ilaçların içerisinde bulunan hammaddelerden yani meyan kökünde bulunan gliserizik asit üretilmesi veya tavşan memesi kökünden standartize ekstrasyon yöntemi ile hammaddenin elde edilmesi ve bu hammaddeden de bitkisel tıbbi bir ürün yapılması. Bu varis hastalıklarında kullanılan ilacın elde edilmesi. Bakın hep burada değer oluşturma, katma değer yaratma ve diğer yan sanayilere bu işlerden değer oluşturma ve onları da sistemin içine katmak. Biyoteknolojik yöntem; gelişen bir yöntem. Atabay olarak Biyoteknolokik yöntemlerden ilaç hammaddesi ve bundan ilaç üretmek için Biyoteknoloji tesisi kurduk. Burada da yaşlılardaki göz dejenerasyonların da kullanılan bir ilacın kendisini yapıyoruz. Yani hedefimiz şu; Türkiye’de kullanılan ilaçların hammaddelerinden başlayarak bunların nihai tüketiciye ulaşması ile kendi kendine yeten bir yapı olmak. Türkiye’de Gıda, Savunma, Enerji ve İlaç stratejik öneme sahip alanlardır. Bu alanlarda Türkiye kendine yetebilir ve dışa bağımlı olmaması gerekir. Bunları üretirken de sadece kendiniz için yapmayacaksınız ve Global dünyaya yönelik düşünmeniz gerekir. Sadece Türkiye için değil. Türkiye zaten ilaçta Regülasyonlarla, yönetmeliklerle Avrupa Birliği Anayasası ile bire bir örtüşüyor. Bizim tesislerimiz Amerika ve Almanya’daki tesislerle birebir aynı. Hiçbir farkımız yok. Jenerik ilaç üretiyoruz ama orijinal ilaç üreten firmalarla bizim şartlarımız arasında hiçbir fark yok. Buna ek olarak az önce anlattığımız ilaç hammaddelerinin üretimi konusuna tekrar değinmek gerekir. Akıllara şu soru gelebilir; peki bu hammaddeleri üretecek bilgi nereden geliyor? İşte biz bu bilgileri de burada geliştirdik. Buradaki Ar-Ge merkezimizde bu bilgileri geliştiriyor ve muhafaza ediyoruz. Geceli gündüzlü bu konu üzerinde çalışarak biz bu bilgilere ulaşıyoruz. atabay kimya ilaç üretimi
Konusu açılmışken sormak isterim, okurlarımızla Ar-Ge çalışmalarınız hakkında bilgi paylaşır mısınız?
Hikâyenin en başında ustamız ve öğretmenimiz olan Bülent Atabay çok iyi bir organikçidir. Biz her şeyi ondan öğrendik. Dolayısıyla Bülent Atabay’ın önderliğinde Ar-Ge çalışmalarını patent tarayarak yapmaya başladık ve bunda da netice almaya başladık. Tabi dışarıdan bilgi aktarımlarıyla da ilerledik. Bu şekilde ilaç hammaddeleri doğdu. Sadece beşeri ilaç değil aynı şekilde zirai ilaç da bu Ar-Ge merkezinden çıktı. Şimdi ise Doğan Bey’in sayesinde büyük bir Ar-Ge merkezi kurmuş oluyoruz. Bu merkezde şu anda on iki projemiz var, bu sene içerisinde projelerimizi gerçekleştireceğiz. Her sene ilave projelerle hammadde konusunda geniş bir yelpazemiz olacak ve ürün gamını büyütmüş olacağız. Bütün üretmiş olduğumuz hammaddelerin araştırılması, geliştirilmesi ve bunun endüstriyel boyuta çıkarılmasını biz kendimiz sağladık. Bu kimya bilgisiyle, arşivlerle sağlandı. Üretime geçtiğimiz zaman bunun için gerekli olan ekipmanları da kendimiz tasarlayıp yapıyoruz, dışarıdan almıyoruz. 1971 senesinden itibaren, o zamanlar böyle bir kimya makineleri diye bir şirketimiz oldu. Nasıl ki yemek yaparken tencereye ihtiyacınız var hammadde yaparken de ekipmana ihtiyaç var işte biz bunları kendimiz yapıyoruz. E tabi o günkü şartlarda Reaktör yapmaya çalışıyorsunuz, paslanmaz çelik yapmaya çalışıyorsunuz tüm bunları boza boza öğrene öğrene geldik bu günlere. -80 derece soğutmayı biz önceleri Reaktör içine vererek yapmaya çalıştık bir baktık ki hammadde yok olmuş. İşte bunların hepsi tecrübe, bir şeyleri kaybetmeyi göze almadan bir şeyleri de kazanamıyorsunuz. Yeri geldi azotu reaktörün içine verdik sonra dedik ki böyle de olmaz, dışarıdan soğutalım bunu dedik. Daha sonra likit azotla dışarıdan soğutarak -80 dereceye indik. Yani bu şekilde o günlerden bu günlere gelerek yaklaşık 150 Proses sahibi olduk. Her prosesin kendi içerisinde bir hikayesi var. Karşılaştığımız zorluklar oldu bunları nasıl aştığımıza bakarak deneyim sahibi olduk. E tabi tehlikelerle de karşılaşıyoruz. Ben çok kez gözümden ameliyat olmak zorunda kaldım. Ama ne yazık ki bunlar olmayınca da iş öğrenilmiyor. Sorunları atlattıkça da daha çok işe sarıldık.
Firmanızın katkıda bulunduğu sosyal sorumluluk projeleri var mı? Varsa bizimle paylaşır mısınız?
Doğrusu bizim işimiz zaten topyekûn bir sosyal sorumluluk projesi çünkü kendi hammaddemizi düşük maliyetlerle üretip halkımıza daha uygun fiyatlı ilaç sunmayı biz görev edindik. İnsanları iyileştirmeyi amaçlıyoruz. Pandemi de bu misyonu canla başla yerine getirmeye çalıştık. Bu bizim sosyal sorumluluğumuz. Bizim bir hayalimiz de fabrikamızın bulunduğu bu bölgede, bir tane ilaç hammaddesi temalı Endüstri Meslek Lisesi kurmak. Bülent Atabay İlaç Teknik Meslek Lisesi ismiyle olmasını istiyoruz. Ve burada işin mutfağını bilen nesiller yetiştirmeyi hedefliyoruz.
Peki ilerleyen zamanlarda Atabay’ı ne gibi yenilikler bekliyor?
Yeni açılacak Ar-Ge merkezimizde bu zamana kadarki bilgi birikim ve hafızanın dijitale aktarımı ve gençlerle paylaşımını hedefliyoruz. Aslında baktığımızda bilginin temiz bir şekilde aktarımı da bir çeşit inovasyondur. Yani olanı korumak ve aktarmak inovasyonunu da bu şekilde gerçekleştireceğiz Ar-Ge merkezimizde. Örneğin bakanlık sigaraya karşı İlaç hammaddesini bizden istedi, biz de bu hammaddeyi üretip sunduk. Ne mutlu ki bizim böyle bir imkânımız var. Yine Bakanlık bizden Enfluvir Antiviral İlacımızın hammaddesini üretmemizi istedi, onu da karşılamış olduk. O zaman yabancı bir şirketin fiyatlarından dolayı ulaşmak pek mümkün olmuyordu biz de kendimiz bunu çözerek piyasaya sürdük. Yani kısacası biz bu hammadde işini oldukça önemsiyoruz. Önümüzdeki yenilikler de bu yönde olacak. ilaç üretim Atabay olarak hedefimiz biraz evvel anlatılan felsefe çerçevesinde Türkiye’de yetişen bitkileri endüstriyel tarımla çoğaltıp bunu yine endüstriyel normlarda standardize ekstraksiyonunu yapıp ilaç çıkardığımız zaman bu durumda hammaddenin adresi Türkiye oluyor. Böylece yurtdışına bağımlılık ortadan kalkıyor. O yüzden bitkisel ilaç çok kritik. Türkiye bitki dağılımı açısından dünyadaki en verimli topraklara sahip olan ülkelerden bir tanesidir. Üç ana bitki bölgesinin kesiştiği yer. Altını çizmek istiyorum gıda takviyesi değil bitkisel ilaç. Ekstraksiyon ve sonraki süreç Türkiye’de ciddi bir fark oluşturabilir. Biz bu alanda yer almak istiyoruz. Çünkü burada otuzun üzerinde bitki ekstraksiyonu proses bilgisi mevcut. Bunu değerlendirmek şart. Bir diğer nokta üniversite ve sanayi iş birliği ile biyoteknolojik-biyobenzer ilaç üretimi. Bu alana 2016 senesinden itibaren girmiş olduk. İlerleyen zamanlarda Ar-Ge merkezimizde bunu geliştirmek istiyoruz. Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi ile de aşı projelerimiz bulunmakta. Bu projeler platform teknolojisi ile yürütülen projeler olduğu için çok önemli. Platform teknolojiyi öğrendiğiniz zaman bugün Covid aşısını yaparsınız yarın başka bir hastalığa aşıyı geliştirirsiniz. mRNA aşı teknolojisi kanser için geliştirilmiş bir yöntem idi fakat bunu günümüzde Covid aşısı için uyarladılar, bu bilginin kümülatif değerlendirilmesine güzel bir örnek olmuş oldu. Biz bunlara şu anda ilaveten laboratuvarlar açtık, buraya gelip bunu ticari boyutta pilot üretimini yapabilsinler ve böylece hem biz öğrenelim hem de üniversiteler öğrenip ilerlesin. Bir diğer nokta ise kimya sentezi. Yani ülkenin ihtiyaç duyduğu hammaddeleri üretebilmek. Biz binlerce tonluk hammadde üretiminin altından kalkarak bunu sürdürmeyi hedefliyoruz.    

Yazıyı Paylaş