Adaçal Endüstriyel Mineraller A.Ş., PCC Pazarlama & Satış Müdürü Sayın Veli Dündar ile firmanın gelişim süreci ve sektöre sunmuş oldukları ürünler hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Sayın Veli Dündar okurlarımıza kısaca eğitiminizden ve sektördeki profesyonel özgeçmişinizden bahsedebilir misiniz?
Üniversiteyi ve askerlik hizmetimi tamamladıktan sonra kendi işimizi kurmak suretiyle atıldığımız iş hayatı, 2001 krizi sonrası farklı bir sektörde devam etti.
2009 yılında Adaçal A.Ş. ile birlikte sektörle tanıştık. 2011 yılı itibariyle de şirketimiz Adaçal’ın Türkiye’de bir ilk olarak yatırımını tamamladığı PCC pazarını yönetiyoruz.
Adaçal’ın kuruluşundan bu yana gelişen süreci ana hatlarıyla anlatabilir misiniz?
Şirketimiz, üretim ve ticari hayatına 2000 yılında Adaçal Kireç Fabrikası olarak başladı. Bera Holding’in, bölgenin yatırım talebini, bölgenin imkanlarıyla birlikte değerlendirmesi sonucunda
Afyon ili Emirdağ ilçesinde 250 ton /gün kireç üretim kapasiteli bir fabrika olarak kuruldu.
Saflık derecesi yüksek CaCO3 yataklarına ev sahipliği yapan Adaçal dağının eteğinde kurulması nedeniyle de Adaçal ismini almıştır.
Kalitesi sebebiyle sektörün aranan kireç markası olan şirketimiz, özellikle 2007 sonrası atılan stratejik adımlarla her yıl Türkiye
ortalamasının üzerinde büyüdü.
2009’da kalker üretimini bünyesine katarak kalite çıtasını daha da yükseltti. 2009’da başladığı PCC (Çöktürülmüş Kalsiyum
Karbonat) yatırımını 2010 sonunda tamamlamak suretiyle de Türkiye’de bir ilki başarmış oldu.
Böylece müşteri portföyünü, boya
, plastik, kağıt, kimya gibi sektörlere de açılmak suretiyle genişletmiş ve çeşitlendirmiş oldu.
Ürün gruplarınız ve hizmet verdiğiniz sektörler hakkında bilgi verebilir misiniz?
CaCO3 bazlı üretimler yapıyoruz. İnşaat ve Sanayi sektörünün farklı branşlarına CaO ve Ca(OH)2 ürünlerimizle hizmet veriyoruz.
Bu alanda ürün ve servis kalitemizle 2010 yılından beri her yıl tam kapasite çalışıyoruz. Yeni yatırımımızın tamamlanmasıyla birlikte kapasitemiz iki kattan daha fazla artacak.
Bunların dışında, yine CaCO3’tan üretilen ve boya, plastik, kağıt, kimya, gıda ve ilaç sanayine PCC (Çöktürülmüş Kalsiyum Karbonat) ürünlerimizle hizmet veriyoruz. Bilindiği gibi, Türkiye’de boya üretiminde kullanılan hammaddelerin tamamına yakını ithal edilmektedir.
Bu noktada PCC’nin Türkiye’de üretiliyor olmasının sektör için çok değerli olduğuna inanıyoruz. Özellikle TiO2 extender olarak kullanılan ürünlerden performans olarak çok daha iyi ve daha ucuz olması ürünün kıymetini ayrıca ortaya koymaktadır.
CaCO3 esaslı olan PCC, üretim prosesi kimyasal olması nedeniyle muadil ürün gruplarından ayrılmaktadır. PCC gözle görülemeyen taneciklerin şekillerine, tane boyutlarına, yağ emme oranlarına, yüzey alanına etki edilebilmektedir.
Bu özellikleri hammadde kalitesiyle birleşince, boya üretiminde, beyazlık, örtücülük, kolay uygulanma, uygulama esnasında sıçramama gibi üstün katkılar sunmaktadır.
Laboratuvar ve Ar-Ge faaliyetleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Ar-Ge yatırımlarınız hakkında neler söyleyebilirsiniz?
PCC, Avrupa, Amerika ve Asya’nın sanayisi gelişmiş ülkelerinde özellikle boya, plastik, kağıt ve kimya sektörlerinde istenen kaliteyi daha ucuza sağlamak için yaygın olarak kullanılmaktadır. Aynı zamanda çevreye de duyarlı olan bu ürünün üretimi ileri teknoloji ve güçlü bir labaratuvar gerektirmektedir.
Bu amaç ile içinde SEM elektron mikroskobu da olan donanımlı bir laboratuvar bünyeye kazandırıldı. Hedef sektörlerin PCC kullanım metotlarını geliştirmek için boya ve plastik çalışma grupları kuruldu.
Tüm bu çalışmaların toparlayıcı olması ve bilimsel yaklaşımlarla kaynakların değerlendirilmesi amacıyla Ar-Ge Merkezi kurulması kararı verildi. Ülkemizin 633. Ar-Ge Merkezi ünvanı alındı.
Satış faaliyetlerinizden bahseder misiniz? Ağırlıklı olarak hangi bölgelere hizmet veriyorsunuz?
Türkiye’de herhangi bir aracı kullanmaksızın ürünlerimizi kendimiz pazarlıyoruz. Yurt dışında ise distribütörler aracılığıyla ve bazı bölgelerde doğrudan müşterilerimizle bağlantı kuruyoruz.
Rusya, İran, Ukrayna, Türki Cumhuriyetler, gibi yakın coğrafya, Mısır, Libya, Tunus gibi Kuzey Afrika, Güney Afrika, Güney Avrupa, Güney Amerika, Malezya gibi bölgelere doğrudan veya distribütörlerimiz aracılığıyla satışlar yapıyoruz.
Ürünlerinizin güvenilirliği ve şirketinizin devamlılığı için uyguladığınız kalite ilkelerinden bahsedebilir misiniz?
Üretim prosesi, hammaddeden son ürüne kadar laboratuvar denetiminde gerçekleşmektedir. Ayrıca ürünlerimiz, ambalaj öncesinde müşteri taleplerine uygunluk açısından da denetlenmektedir.
CE, “Ürün Uygunluk Belgesi” 9001 gibi Kalite Yönetim Sistemlerinin işletilmesini bir formalite olarak, tamamlanması gereken bir prosedür olarak görmüyoruz. Uygulamaya önem veriyoruz.
Çevreyi korumak ve iş güvenliği hassasiyetleri adına ne gibi faaliyetlerde bulunuyorsunuz?
Kimyasal açıdan kirletici olmayan, CaCO3 türevleriyle çalışıyoruz. Entegre bir tesis olmamız nedeniyle de atık konusunda doğal tedbirler almış oluyoruz. Üretiminde CO2 kullanıldığı için PCC çevreci bir üründür.
Taş ocağı işletmeciliği, kireç fırınları ve PCC tesisi hepsi birbirinin müşterisi durumunda olduğundan üretim atığı yok denecek boyutlardadır. Çevre ve iş güvenliği konularının denetimi için, danışman şirketlerden hizmet alıyoruz. Eğitimler düzenleyerek olası hataların önlenmesine çalışıyoruz.
Hedef ve projeleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz?
Çalışma alanlarımız olan madencilik ve kimya sektörlerinin,gelişime ve yeniliğe çok açık olduğunu görüyoruz. Ticari ünvanımız olan “Endüstriyel Mineraller” başlığına uygun hedeflerimiz var.
Öncelikle yakın çevremizde ve kolay ulaşılabilir olan Mineral kaynaklarını, gerekli bilimsel çalışmalar çerçevesinde değerlendirmeyi sonra da yeni yatırımlarla endüstrinin hizmetine sunmayı planlıyoruz.
Türk Boya Sektörü hakkında düşünceleriniz nelerdir?
Türk Boya Sektörü’nün hacimsel büyüklüğü ve dinamizmi çok iyi durumdadır. Ancak kısır ve anlamsız rekabetin etkisiyle, verimlilik, gelişim, kalıcılık gibi kavramlara gerekli ciddiyeti göstermediğini düşünüyoruz.
Gördüğümüz kadarıyla kısa vadede elde edilmesi planlanan karlar ve rakipleri yok etme düşüncesi, uzun vadeli ve sağlıklı kararların önüne geçmektedir. Kalifiye eleman gücü açısından çok eksiği olmayan sektörün zihniyet değişikliğine ihtiyacı vardır.
Rakipleri ve tedarikçileri anlamsız rekabetin gereği olarak yok etmeye veya zayıflatmaya odaklanmanın, gelecekte hiç kimseye faydasının olmadığını sektör görmelidir. Çünkü gerekli gelişimi göstermeden yok edilen veya zayıflatılan rakip veya tedarikçilerin yerini hiç de hoşlanılmayan başka unsurların doldurması kaçınılmazdır.
Ülkemizde birçok sektörde olduğu gibi boya sektöründe de yenilik, tutuculuk karşısında zayıf kalmaktadır. Bu durum özgüven eksikliği, kolaycılık veya başka sebeplerden kaynaklansa da mutlaka gözden geçirilmesi gereken bir durumdur.
Sektöre iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Yaşadığımız coğrafyanın zorluğuna rağmen güzel bir ülkede yaşadığımızı unutmayalım. Gelecek nesillere sağlıklı, mutlu ve huzurlu
bir dünya bırakmak için bu güzelliği korumak ve katkıda bulunmak zorundayız. Birlikte gelişmenin yollarını bulmalıyız.